F.Bahçe’nin Baba Kemal’ini de yitirdik
Kemal Atakul. Namı diğer Baba Kemal. Fenerbahçe’nin eski futbolcularından ve yüksek divan kurulu üyesi. Biz birlikte eski yıllarda Fenerbahçe’nin küçükler takımında kısa bir süre top koşturduk. Ben A takımında oynarken Kemal de birkaç kez A takımında oynamış ama futbol hayatına B takımında devam etmişti.O zamandan beri çok iyi arkadaşız. Atakul, futbolu bıraktıktan sonra köprünün altından çok sular geçti.
Kızıltoprak’ın merkezi bir noktasında benzin istasyonu açtı. Kimler gelmiyordu ki bu istasyona. Bir anlamda Kızıltoprak ve Kadıköy’ün tanınmış kimseleri ve futbolcularının toplandığı bir yer olmuştu. Küçük Fikret (Kırcan), Erol Keskin,Halil Özyazıcı, Uçan kaleci kuş İrfan,sosyete kabadayısı ve küçük Fikretin korumaları olan İsmail ve Mustafa, G.Saraylı kova Osman, Sedat Bayur. Bir zamanlar popüler müzik ve magazin dünyasında çok meşhur olan besteci, söz yazarı, aranjör ve Türkiye’nin ilk DJ’i olan Fecri Ebcioğlu, Londrada bir uçakla bir köprünün altından geçmeğe çalışan, Marmara denizinde uçakla deniz seviyesine kadar inip yakamozlar çıkartmaya çalışan ve bu tür tehlikeli gösterilerden hoşlanan Fikret (Fügo), cin Malik. Daha kimler kimler.
Atakul’la ben 1963-64 yıllarında teknik direktör olduğum ve F.Bahçe’nin şampiyon olduğu dönemde beraber çalışmıştık. Birkaç gün önce vefat eden hırssız Semai Şatıroğlu ile çok iyi iki arkadaştılar. Kadere bakın ki çok kısa aralıkla ikisi de ebediyete göçtüler.
Yaşam demek borçlanmak demektir. Bu borcu ödeyeceğiz. Taksitle de olsa. Son taksit, son nefes. Gerçekçi olmak gerekirse bir anlamda insanların ömrü sanki bir göz açıp kapama süresi kadar az. Önemli olan bu süreyi kaliteli yaşayarak geçirmektir. Ben Kemal arkadaşıma bu son yolculuğunda Tanrı’dan rahmet diliyorum. Mekânı cennet olsun.
DİEGO ALEX’E BENZİYOR MU?
Trabzonspor- Fenerbahçe maçında eski bir futbolcu olarak futbol adına bir şey göremedim. Sanki her iki takım ve hakem de kendilerini beraberliğe programlamışlardı. Maçın bitmesini dört gözle bekliyordu. Bu maç için teknik, taktik konuşmak istemiyorum.. Bırakın taktik teknik uygulamasını bunu sahada gerçekleştirecek futbolcular yoktu. Seyirciler ise fedakârlıkla bu maça gelmiş, takımlarının başarılı olması için. Hepsi düş kırıklığına uğradı.Yazık değil mi?. Ben maçın sonuna kadar büyük bir dikkatle ve ümitle Brezilya’dan transfer edilen ve Alex’i aratmayacak dedikleri Dieogo’yu seyrettim. Diego’nun bizim orta alanda oynayan futbolcularımızdan pek farkı yoktu. Gerçeği söylemek gerekirse oyunu benim beklentimin altındaydı. Yenidir, ligin henüz daha başıdır, Türkiye’nin atmosferine alışamamıştır. Bunların hepsi kabul edilebilir. Ama bunun ötesinde bir olay var ki kabul edilmesi zordur. Oyun içinde Sow ile yaptığı tartışma ve ardından hocasına yaptığı hareket bize açıkçası endişe verdi. Ben şahsen Fenerbahçe’nin orta alanına ikinci bir Emre mi geliyor endişesine kapıldım.
Şöyle bir geriye dönün bakın. Türkiye’ye gelen bütün yabancı futbolcuları abartılı bir şekilde övgülerimizle göklere çıkartıyoruz ama sonra da hayal kırıklığına kapılıyoruz. Türk spor tarihi benzer olaylarla doludur. Maçtan önce özellikle Galatasaray’ın teknik direktörü Trandelli’nin ve de Bosnalı Halillagiç’in saçma sapan beyanlarını dinledik. Burada onları tekrar dile getirmek istemiyorum. Sanıyorum yabancılar, sanki Aziz Nesin’in söylediği o meşhur tespitini biliyorlar da ondan böyle hareket ediyorlarmış gibi.
Biz antrenörleri, teknik direktörleri gözümüzde büyütüyoruz. Esas onlardan daha önemlisi futbolculardır. Şu da bir gerçek ki futbol, bir kolektif oyundur. Hiç kimse tek başına başarılı olamaz. Başarılı olmak için ortada bir başarı olmalı ama biz bunu düşünmüyoruz. Kişilerden başarı bekliyoruz.
ALEX, HAGİ KAÇ KM KOŞAR
Maç sonrası futbolcuların maç esnasındaki performanslarını ve kaç km koştuklarını gösteren istatistikî bilgiler yayınlanıyor. Futbolcuların kaç km koştuklarını gösteren bilgi beni hiç ilgilendirmemiştir. Futbolcular yarış atı değil ki. Bu bulgular ortaya getirilsin. Futbolda önemli olan uzun koşmak değil. Önemli olan enerjisini kontrollü olarak kullanması, görerek, aklını kullanarak oynamasıdır.
Bu şekilde oynayarak takımına çok faydalı olmuş Futbolcular vardır. En güzel örnek Alex ve Hagi’dir Her iki futbolcu da çok koşmayan futbolculardır. Çok koşarak enerjisini tüketmek yerine kısa mesafelerdeki çabukluklarıyla çok güzel gollerin sahibidirler. Yani bana göre futbolda kısa mesafelerde çabukluk önemlidir. Ne kadar uzun koşarsan o kadar yorulur ve randıman veremezsin. Tabidir ki koşmak ve sahanın her yerine basmak da önemlidir. Ama her yerde, her şeyde olduğu gibi kontrollü olmak gerekir. Bu nedenledir ki maç sonundaki kim kaç km koştu istatistiği bana göre gereksizdir. Değerlendirmelerde pek de bir işe yaramaz.
Geçtiğimiz günlerde bir tanıdığım bana Alex mi? Hagi mi? Diye sordu. Sevmem böyle kıyaslamaları. Her ikisi de çok iyi futbolculardı. Türk futboluna renk kattılar. Kendi ülkelerinde uzun zaman oynadıktan sonra artık emekli olmaya yakın Türkiye’ye geldiler. Çok güzel anlar yaşattılar taraftarlarına. Alex, Türkiye’den gittikten sonra kendi ülkesinde Coritiba takımında aynı güzellikteki gollerine devam etti. Sanki futbolun bilgesi olan Alex’i Türkiye’ye gelmiş geçmiş hiçbir yabancı futbolcu ile mukayese etmemek gerekir. Keşke Alex ülkesine postalanmasaydı. Kulüpte miniklere futbolu ve sportif ahlakı öğretmek için görevlendirilseydi. Ne var ki bazı fuzuli Fenerbahçeliler Aziz Yıldırım’ı ateşlediler ve buna engel oldular.