19 Ekim 2024 Cumartesi
İstanbul 11°
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Fedai olmak önemli ama yetmez

Mehmet Yuva

Mehmet Yuva

Gazete Yazarı

A+ A-

Yazımıza çok önemli bir haberi okumanızı tavsiye ederek giriş yapalım; arama motoruna Aydınlık, ‘İsrail Güçleri Sınırımızda Harekete Geçti’ yazarak, son günlerde Türkiye-Suriye sınırı boyunca yaşanan yeni gelişmeleri, çatışmaları öğrenebilirsiniz. Uzmanlar savaşları düşmanı aldatma ve tüm araçları mahirce kullanabilme sanatı olarak anlatır.

Elbette ki haklı olan, vatanı, ailesi ve ulvi değerleri için savaşan tarafın savaşlarda ortaya koyduğu irade, kararlılık, cesaret ve özgüven savaşın kazanılması için değerlidir. En zor koşullarda bu savaşı yürütenler kahramanlık edebiyatının en kıymetli bölümlerinde anılır. Ancak yeterli değildir.

Zira insanlar son merhalede kaptanın korkunç dalgalarla boğuştuğu anılarını heyecanla dinler, ortaya koyduğu olağanüstü kabiliyeti takdir eder ancak en önemli bölüm o kaptanın gemideki canı ve malı limana güvenli getirip getirmediğidir.

Bu mutlu sonu yaşattıysa, zarar, ziyan, kaybedilen canlar ve yaşanan felaketler, travmalar zail olabilir. Zira aksi doğru olsaydı Amerika kıtası yerli halkları bugün halen Amerika kıtasını yöneten, yaşatan ve medeniyetleriyle temsil edenler olarak kalırdı.

Kahramanlık destanları yeterli olsaydı, bugün Gazze üzerinden silindir geçmiş, altı atom bombası yemiş, üst ve alt yapıları tamamen yok edilmiş, ilaçsız, aşsız, barınaksız ve yetim olmazdı. Günümüz dünyasında düşman sloganlarla, yürüyüşlerle, beddualarla, eleştirilerle, BM kararlarıyla, Uluslararası Ceza Mahkemeleriyle yıpratabilirsiniz ancak yenemez, yargılayamaz, cinayetlerine son veremez ve hatta haddini bile bildiremezsiniz.

Bunlar yeterli olabilseydi bugün Netanyahu ve Savaş Kabinesi idam edilmiş veya tek kişilik hücrelerde ağırlaştırılmış müebbet cezası çekiyor olurdu. Olsaydı BM Genel Sekreterine her türlü hakaret yapanlar, saldırmazlık veya ateşkes hattında görev yapan BM askerlerinin karargahına tanklarla giren İsrail ordusuna karşı en ağır yaptırımları devreye sokar ve İsrail’i BM’den atardı.

EN ETKİLİ CASUS İNSANDIR

İsrail neden zarar verebiliyor, neden toplu katliamlar yapabiliyor; köyleri, kasabaları ve şehirlerin mahallerini haritadan silebiliyor çünkü dünyanın en önemli devletleri listesinde yer alan Avrupa, ABD, Kanada ve şürekasının medya, siyasi, askeri, istihbarat ve mali örtüsü ve desteğine haiz.

Çünkü savaşa hazır ve savaş kapısını çaldığında insanların büyük kesimine ilaç, ekmek, su, seyyar hastaneler ve benzeri insanın hayatta kalması için gerekli olan temel ihtiyaçları için stok yapmış, altyapı inşa etmiş. Çünkü kendi silahını, füzesini, tankını, uçağını, gemisini, saldırı ve savunma sistemini de üretebilmiş. İhtiyacı olan fazlasını ve daha etkili olanını da temin edebilmektedir.

Çünkü bir savaş esnasında halen halkının en az yüzde 50 artı 1’inin desteğine sahip. Savaşlarda, tüm teknolojik imkanlara, uydulara ve casus İHA’lara, tele kulak casus istasyonlarına rağmen sahada en etkili casus insandır.

İsrail, tüm dost ülkelerin istihbaratından faydalanmaktadır. Ülkesinde önemli sayıda Arap kökenli (Müslüman, Hristiyan, Dürzi, Bedevi, Yahudi) veya Arap ülkelerinden, Doğu Avrupa’dan, Rusya’dan Afrika’dan, Amerika’dan İsrail’e göç etmiş Yahudiler var. Halen tüm bu coğrafyalarda yaşayan ve İsrail’e daha çok bağlı ve hizmet konusunda ilahi, maddi veya siyasi görevli olduğuna itikat eden Yahudiler var.

İsrail, bunların birçoğunu casusluk faaliyetinde iyi değerlendirebilmektedir. İsrail, Şii, Sünni ve her iki mezhebin içindeki kavgalardan ve düşmanlıklardan azami ölçüde yararlanmaktadır. Düşmanıma karşı düşmandan medet umarım anlayışıyla Filistin, Lübnan, Suriye savaşlarında İsrail’i kendi devletlerine, vatanına ve komşularına tercih eden İslam flamalı örgütler az değil. İsrail’in Kürt kardeşlerimize, azınlıklara olan ilgisi yoğundur.

Ya etnik ve dini baskılar sebebiyle ya da siyasi-askeri ajandalarına uygun olarak büyük ve etkili bir devletin desteğini kazanmak uğruna PKK, PYD ve emsali İsrail ve ABD için hizmet etmeyi kabul edenler var.

ŞAHİNLER BÜLBÜL OLDU

İsrail pasaportunun Avrupa, ABD ve Kanada’ya rahat girmesi önemli bir avantaj sağlamaktadır. İsrail’in sağladığı ekonomik, ticari ve mali durumdan fayda sağlamak isteyenler İsrail’in askeri ve istihbarat amaçları için çalışmaya da tav olmaktadır.

Filistinlilerin kendi aralarındaki çatışmalardan, El-Fetih-HAMAS arasındaki rekabet, kanlı çatışmalar, ideolojik ayrılıklar, İsrail hapishanelerinde uzun hapis cezaları, işkenceler, birçok hak mahrumiyeti, İsrail’e karşı suç işlemiş Filistinlilerin topraklarının gasp edilmesi, evlerinin yıkılması, hesaplarının dondurulması, kendileri ve ceza almamış yakınlarının da işten atılması, aile efradının, dostlarının aynı cezaya maruz kalmaları gönüllü veya zorunlu casusluk için elverişli ortam sunmaktadır.

Bölge Arap devletlerinin ‘anlaşmamak için anlaştık’ pozisyonları, İngiltere ve ABD girdabında debelenen devletlerin kendi davalarına karşı ihanet içinde olmaları, ulaştıkları ani zenginlik, refah, makam ve imkanları kaybetmemek uğruna işgal, katliam, talan ve yalanlara karşı dilsiz ahraz olmayı kabul etmeleri, İran Şii Hilali tehdidi algısıyla İsrail ve Batı şemsiyesi altında kendilerini daha güvenli hissetmeleri İsrail’in pervasız ve acımasız davranmasını mümkün kılan etmenlerdir.

Halbuki buna karşılık Gazze’de kahramanlar var, fedakarlar var, davalarında haklılar, cesur savaşçılar, düşmandan çok daha fazla yetenekliler, ama ve lakin İsrail’in sahip olduklarından mahrumdurlar. Bu sebeple İsrail saldırgan, Gazze ve Filistin’de mücadele edenler ise savunma ve direniş güçleri olarak bilinir.

Gazze için dünya ayakta, Gazze ile dayanışma içinde olan medya en az İsrail medyası kadar güçlü. Mahalli ve dışarıdan kaçak getirilen silah ve füze mühimmatı sınırlı ama var. Tüneller etkilidir, sonuç alıcıdır ancak iletişimden mahrumdur. Coğrafyası, hacmi, nüfus yoğunluğu, denizden, karadan ve havadan etrafı kuşatılmış olması aleyhinedir.

Savaşında ölümüne ve büyük bedeller ödeyerek, tercihen veya mecburen giren Lübnan Hizbullah’ı, Suriye, Yemen, Irak ve İran dışında askeri, silahı, füzesi olanı göremedik. On binlerce mücahidi Suriye’ye taşıyan devletleri, Sünni ulemaları, Müslüman Kardeşleri, Kudüs’ü önce Şam’ı fethederek özgürleştireceğini ilan eden şahinler, mesele İsrail olunca bülbül kuşları oldu.

SAVAŞ HENÜZ YENİ BAŞLIYOR

Ancak İsrail, Lübnan’da arzu ettiğine ve nihai hedefine ulaşamamaktadır. Lübnan, tüm büyük kayıplara, yıkıma, göçe rağmen İsrail’i her zaman, 1982’de, 2000’de, 2006’da ve şimdi de İsrail’e direnebilmekte ve sonuç alabilmektedir. Bunun da en önemli sebebi, Lübnan’ın dış dünyada halen önemli bir siyasi örtüye ve desteğe sahip olmasıdır. Lübnan’ın coğrafi konumu, deniz ve kara kanallarının açık olması.

Havalimanlarının çalışmasıdır. Ülke içinde savaşta ihtiyacı olacak tüm hizmet, lojistik, depolama ve sağlık hizmetini inşa etmiş olması ve iletişim kanallarını açık tutabilmesidir. Ülke içinde tüm bu hasara, İsrail ve ABD’nin Lübnan’a sunduğu pembe vaatlerine rağmen halen ciddi bir halk desteğine sahip olmasıdır.

Lübnan’ın Şii, Sünni, Hristiyan, Dürzi, Ermeni ve bilumum tüm toplulukların içinde taraftarları ve savaşçılarının olmasıdır. Suriye’nin tüm yaşadıklarına rağmen halen önemli bir oksijen ve yardım kanalı olmasıdır. İran’ın, Yemen’in ve Irak’ın varlığı ve desteğidir. Bu sebeple İsrail’in hava üstünlüğüne, Hizbullah lideri ve birinci hat komutanlarının öldürülmesine rağmen sahada askeri, siyasi, hizmet ve medya faaliyetlerini devam ettirebilmektedir.

Lübnan hükümeti ve ordusunun İsrail’in umduğu Hizbullah’a karşı cephe açmalarının kabul görmemesi ve Lübnan hükümetinin İsrail’in durdurulması için Avrupa, Arap ülkeleri ve hatta ABD ile başlattığı görüşmelerdir. İsrail’in İspanya, Portekiz, İtalya, Fransa, Avusturya gibi ülkeleri kaybetmesinin sebebi sadece ortaya koyduğu vahşetine karşı tepki değildir aynı zamanda bu stratejik coğrafyanın İsrail ve ABD’nin mutlak hegemonyası ve tekeline gireceği korkusudur.

Avrupa’nın bu korkusundan, Suriye, İran, Rusya, Türkiye ve Lübnan gayet iyi istifade etmektedir. Ne demiştik savaş düşmanı aldatma ve tüm araçları mahirce kullanabilme sanatıdır. Lübnan Hizbullah’ı ve İran’ın İsrail içinde casus devşirebilmesi onların bu sanatı en az İsrail kadar iyi yapabildiklerine delalettir.

İsrail Gazze’yi yakabildi. Ancak Lübnan, Suriye, Irak ve İran halen ayaktaysa Gazze ve Filistin'in küllerinden yeniden doğması mümkün olacak. İsrail bunun idrakinde ve bu son savaşı kaybetmek niyetinde değil. Onlar da Netanyahu’nun bu savaşı kazanmasından asla yana değil. Lavrov’a, ‘Suriye’de savaş bitti’ dediğinde (‘Bay Lavrov Savaş Henüz Yeni başlıyor’ yazımız) hayır savaş henüz yeni başlıyor demiştik. Kim mi kazanacak. Bu savaşı kahramanlar, haklılar ve dayanışma içinde olanlar kazanır.

Suriye Gazze BM İsrail ABD Lübnan