Festivallerin yeni gözdesi Malatya
Festivaller arasına yeni giren Malatya Uluslararası Film Festivali, 4 cü yaşına basmasına karşılık, şimdiden gerek etkinliklerinin niteliği ve zenginliği ve gerekse kusursuz sayılabilecek organizasyonuyla ülkemizin dört büyük festivali arasında yer edinmeyi başardı. Her yıl, kendini yinelemekten çok yenileyen festival bu yıl da birbirinden ilginç etkinlik ve filmleriyle tam bir şölen niteliğindeydi.
Malatya Film Festivali, bir bakıma festivallerin festivali olma özelliğine sahip. Bu festivalin yılın son festivali olması ve de ülkemizdeki tüm festivallerde yarışan filmlere kapısını açması, bu festivali iddialı bir konuma getirdiği gibi, bir çeşit, ödüllü filmlerin de birbirleriyle yarışmasına zemin hazırlıyor. Kısacası İstanbul, Adana ve Antalya'nın en iyilerini büyük ölçüde bir araya getirip, yılın en iyisini seçiyor. Ya da bu festivalde büyük ödülü alan film, bir bakıma yılın en iyi Türk filmi olması özelliğini de taşımış oluyor.
Malatya Uluslararası Film Festivali'nin bir özelliği de, diğer festivaller gibi yerel yönetimler tarafından finanse edilmemesinden geliyor. Bu festival, Türkiye'nin -Dadaş Film Festivaliyle birlikte- valilik tarafından yapılan ilk festivallerinden biri. Festivalin bu özelliği, onun bir devamlılık göstereceği düşüncesini de beraberinde getiriyor. Yani, onu, değişen yerel yönetimlerle birlikte değişim-dönüşme uğrayan bir festival olmaktan uzaklaştırıp, devamlılık çizgisinde gelişmesine yardımcı oluyor.
Bu yıl da Malatya'da doğal olarak İstanbul altın Lale, Adana Altın Koza ile Antalya Altın Portakal'daki kimi filmler yarıştı. Bu satırların yazıldığı sırada henüz sonuçlar açıklanmamıştı ama, Hakkı Kurtuluş ile Melik Saraçoğlu'nun birlikte yönettikleri "Gözümün Nuru" ile Mahmut Fazıl Coşkun'un "Yozgat Blues"un büyük ödüle daha yakın olduğunu söylemek mümkün. Tabii Karnaval'la, Antalya'nın galibi Kusursuzlar da sürpriz yapacak filmler arasında sayılabilir. Halk ödülünün ise Eve Dönüş: Sarıkamış 1915'e verilmesi hiç de şaşırtıcı olmaz, Bir de ilk kez bu festivalde karşılaştığımız filmler arasında yer alan Faysal Soysal'ın Üç Yol adlı filmi var ki, bu filmin Adana ve Antalya'nın yarışmalı bölümlerinde niye yer almadığını sorgulamak lazım. Bu filmi mi bu festivallere katılmamış, yoksa katılıp da ön elemeyi geçememiş, orasını bilmiyoruz ama, bildiğimiz bir şey varsa, o da, Türk sinemasının yeni bir yönetmen kazandığıdır. Bu film, tartışmaya açık içeriğinin ötesinde, sinema diliyle gerçekten çizginin çok üstünde dolaşan bir mükemmelliğe sahip. Dileriz ki birileri bu filmin farkına varabilsin.
Boğaziçi Film Festivali
Nur topu gibi bir festivalimiz daha oldu. Sinemamızın doğum günü 14 Kasım'da başlayan ve 30 Kasım'a kadar devam edecek olan Uluslararası Boğaziçi Film Festivali, diğer festivallere oranla Türk sinemasında bir çeşit üvey evlat davranışı gören kısa film ile belgesel filme ağırlık veriyor. Öylesine ağırlık veriyor ki, bu festivalde verilen ödüllerin sayısı ile parasal miktarı neredeyse rekor düzeyde. Diğer bir deyişle bu festivalde belgesel ve kısa filmlere verilen ödülün parasal tutarı, bugüne dek verilen en büyük olma özelliğini taşıyor. Artık kısa filmcilerle belgeselcilerin de kendilerine ait büyük bir festivalin olduğunu söyleyebiliriz.