29 Eylül 2024 Pazar
İstanbul 26°
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Fethullah Hoca’nın yeni insanı-(TAMAMI)

Özdemir İnce

Özdemir İnce

Eski Yazar

A+ A-

Sözüm meclisten dışarı, “Arap’ın yağı bol olunca kıçına başına sürermiş” diye bir ırkçı ve ötekileştirici atasözümüz vardır. O hesap, işleri tıkırında giden, Allah’ın, ABD, AB ve AKP hükümetinin “Yürü ya kulum!” dediği “Cemaat”, bu sıfatı beğenmez olmuş ve bunun üzerine cemaatin ileri gelenleri uygun bir ad bulma yarışması açmış ve cemaate “Hizmet” adı verilmiş. Eh o zaman cemaat mensuplarına Türkçede “Hizmet”çi dememiz gerekiyor.

Bilim ve Gelecek dergisi (Sayı: 98, Nisan 2012), Hoca Efendi’nin ölümsüz eserlerinden, fıtratı “hizmetçi” olarak tesmiye edilen yeni bir insan ırkına ait güzel huylar saptamış. Biz de sıradan insanın fıtratında bulunmayan bu hasletleri “Ba’de-t-tesmiye” yani “Besmele çektikten sonra” öğrenelim (Hoca’ya nisbet ben de Osmanlıca döktürmeye başladım):

İslam ütopyası için yeni insan

Aldı Hoca Efendi: “Aslında İslâm bir fıtrat dinidir. Onda eşyanın tabiatına zıt hiçbir mesele yoktur. Çünkü o, Allah’a dayanmaktadır ve hükümlerini bizzat Cenab-ı Hak vaz’etmiştir. Dolayısıyla O’nun ezeli ve ebedî kelâmından fer ve ışık almayan dünyadaki değişik sistemler ise tabiî ve fıtrî olmadıkları için, tabiat, fıtrat ve zaman tarafından nesh edilmeleri kaçınılmazdır. Bu itibarla da, onların işi daha şimdiden bitmiş demektir. Ne var ki, bunun için bir kalb, ruh ve düşünce insanlarına ihtiyaç var. Evet, dünya çapındaki bu ciddî değişiklik ancak yeni bir insan modeliyle gerçekleşebilecektir.”

Aldı Özdemir İnce: İyi de Hocam, insanın kullanım süresi dolmuş olsa bile sizin yeni bir insan ırkı yaratmanız ya da insan ırkını tamir etmeye kalkışmanız Allah’a şirk koşmak olmaz mı? Arapça bilmiyorum ama Türkçe, Fransızca ve İngilizce meallerinden okuduğum Kuran’da yaptığınız işin şirk koşmak anlamına geldiği yazıyor. Bilemiyorum, belki de siz rüyada seçilmiş olduğunuz için Allah ile şirket kurmak (tövbe, tövbe Yarabbi!) hakkına sahipsinizdir!

Hocam, Allah bence sizin yeni insan yaratma merakınızı hoş görmeyecek gibi. Bakın ne diyor:

“Şu kesin ki: Allah kendisine şirk koşulmasını affetmez” (Nisâ, Sûresi, 116).

İngilizce: “God forgives not that aught should be with Him associated...”

Fransızca: “Dieu ne pardonne pas qu’on lui associe que ce soit.”

Sizin gibi âlim ve muallim bir zatın bir bildiği vardır zâhir (zaar).

Yeni insan her sahaya girmeli

Aldı Hoca Efendi: “O zaman hak yolunda olmayı ve bu yolda Hakk’a yürümeyi hayatının gayesi bilir ve böyle bir gayeyi fevt etmiş (kaçırmış) olmayı da şahsı adına telafisi imkânsız en büyük kayıp sayar. Yeni insan, insanların akıl, kalb, ruh ve duygularına ulaşma yolunda kitaptan gazeteye, gazeteden mecmuaya ve bültene, onlardan da radyo ve televizyon gibi bütün modern imkânlardan - kitle iletişim vasıtalarını kastediyorum - yararlanarak kendini ifade etmeye çalışır; sadece kendini ispatlamak değil, aynı zamanda gasbedilmiş devletlerarası muvazenedeki yerini ve itibarını istirdat etme yöntemlerini geliştirir ve sonra durur beklemeye sebeplere riayet ufkunda Kudreti Sonsuz’un inayetlerini...

Aldı Özdemir İnce: Ne diyeceğim bilemiyorum. Hoca’nın hiçbir açığı yok bu babta. Ama gene de, bir münâfık olarak nifaka baş vuracağım: Vakt-i zamanında (1470-1525) Jacques de la Palice (ya da Palisse) adında bir Frenk paşası varmış. Memleketi için çok faideli işler yapmış, meydan muharebeleri kazanmış. Ancak, bu zat, kahramanlıklarından ziyade Fransızların “palissade” diye dalga geçtikleri özlü sözleriyle hatırlanıyor. Bu özlü sözlerden birkaçını arz edeyim: Mezar taşına, “Burada Monsieur de la Palice yatıyor. Hâlâ kıskanılıyor olacaktı. eğer ölmemiş olsaydı” diye yazdırmak istiyormuş...Kazara mı, yoksa Fransız domuzluğundan mı bilinmez, fiildeki “F” harfi yerine “S” harfi yazılmış... Sonuç olarak, mezar taşında, “Burada Monsieur de la Palice yatıyor. Eğer ölmemiş olsaydı hâlâ yaşıyor olacaktı!” okunuyormuş. Nankör Fransız milleti, buradan hareketle “...ölümünden üç gün önce hâlâ yaşıyordu”, “...çıplak olduğu zaman üzerinde iç çamaşırı yoktu” gibilerinden bir yığın gırgır türeterek zevzeklik etmiştir, eder. O hesap!..”

Örnek işçi

Aldı Hoca Efendi: “Burada işçi-işveren münasebetine örnek teşkil edebilecek, birincisi günümüzden, ikincisi geçmişten iki misal arz etmek istiyorum:

Bir iş yerinde işveren işçilerine belli bir miktar maaş takdir ediyor. İşçiler ise, ‘Hayır, bizim yaptığımız işe mukabil bu verilen çok fazla, biz bunu kabul edemeyiz!” diyerek itiraz ediyorlar. İşveren, ‘Başka türlü çoluk çocuğunuzu geçindiremezsiniz. Onları düşünmeniz lâzım!’ diyerek ısrar edince, bu defa onlar, ‘Zaten onları düşündüğümüz için biz bu ücreti kabul etmiyoruz. Zira onlara haram lokma yedirmek istemiyoruz’ şeklinde cevap veriyorlar.

Evet, insan böyle bir manzara karşısında gözyaşlarını tutamaz. İdeal insanların meydana getirdiği bir topluma ait böyle bir hâdisenin benzerini, başka sistemlerin müntesipleri arasında görmek ve göstermek mümkün değildir.”

Aldı Özdemir İnce: Hocam, hocam! TEKSİF sendikasının kurucularından olan rahmetli babam, bunları bilseydi, işçi hakları için yaptığı mazarrattan utanırdı. İşçi dediğin zaten mümkün olduğu kadar az kazanmalı ki Müslüman cennetine gitsin.

Hocam! Bir müslümanın servet biriktirip kapitalist olmasına siz ne buyuruyorsunuz? Çünkü, R.İhsan Eliaçık türünden İslam alimleri, servet biriktirmeyi yani ‘Kenz’ etmeyi eleştiriyorlar ki çok günahmış. Siz ne dersiniz? Anlıyorum, İslam’da işçi sendikası caiz değil ama TÜSİAD, MÜSİAD gibi işveren sendikalarını ne yapacağız? Siz işçi misiniz, işveren mi? Neden olmasın, belki de ikisi birden! Ki yakışır ve yaraşır!

Hocam, Proudhon’un “Mülkiyet hırsızlıktır!” dediğini duydum. Ne anlama geldiğini size soracaktım ama yer kalmadı.