22 Kasım 2024 Cuma
İstanbul 13°
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

FETÖ’nün iki S’si

Kamil Erdoğdu

Kamil Erdoğdu

Gazete Yazarı

A+ A-
Beşiktaş-Bursaspor maçından sonra patlayan hain bomba hafta boyunca Türkiye’nin gündemine oturdu. Bu olay olmasaydı biz yine hafta boyunca Cüneyt Çakır’ı ve penaltıları konuşacaktık.
Beşiktaş’taki saldırı toplumu birleştirirken, taraftarları da yan yana getirdi. Aslında böyle bir birliktelik için acı yaşamaya gerek yoktu. Futbolseverliği spora, takımına desteğe odaklamak yeter. Karşında küfür ettiğin diğer takımın taraftarı kardeşin, komşun, akraban, mahalle veya iş arkadaşın. Geleneklerinde bazı farklar olsa da taraftarların sosyal, ekonomik yapılarında herhangi bir fark yok.
FETÖ’nün henüz çözülemeyen ilk S’si spor. Bazı Galatasaraylı eski futbolcuların tutuklanması veya aranması işin özüne inilmedikçe göstermelik kalıyor. Türk futbolunun, belki daha eskilere gitmek gerekir, ancak son 30 yılı aydınlatılmalı. FETÖ’nün futbolcularla sınırlı kalmayıp teknik direktör ve menajerlerden başlayıp, MHK ve Federasyona uzanan bir yapılanmaya gittiği çok açık. Proje takımlar da cabası. Bir bakanın bir kulüp hakkında ‘kupayı getirmek için ince ince çalışıyoruz’ demesinin, daha doğrusu diyebilmesinin üzerinde durulmadı. Karşısındaki kulübün taraftarları dışında kimse ‘ne hakla, hangi yetkiyle’ diye sorma ihtiyacı hissetmedi. İsim vermemeye çalışıyorum, zira mesele takım veya kişiler değil, anlayış.
Spordaki yapılanmayı araştırırken gözardı edilmemesi gereken, belki de ilk sıraya konması gereken ise spor medyası. Taraftarlar arasında düşmanlık tohumlarının ekilmesi, kulüpler üzerinde algı oluşturulması bu büyük projenin parçaları. 3 Temmuz süreci ise bu yapının ‘şaheseri’ olarak gerekli ipuçlarını fazlasıyla veriyor. O manşetler, TV programları halen hafızalarda çok taze. Daha da önemlisi o programlarda esip gürleyenlerin bugünkü hallerini görünce insan acı acı gülümsüyor. Rasim Ozan Kütahyalı bile günah çıkartmaktan yoruldu. (Tabii ki samimiyeti tartışılır) Hele Antalyaspor-Fenerbahçe maçı için ‘Fenerbahçe’yi söğüş gibi doğradılar’ demesi bir maç yorumundan çok siyasi mesajdı. Aksini ağzından kaçırsa kendini farklı bir konumda bulmaktan korktu.
Bu satırları yazarken bir acı haber de Kayseri’den geldi. Bu ortamda futbolu düşünmek fazlasıyla lüks. Ancak futbolda piyasaya sürülen anlayışların varlığını sürdürmesi Beşiktaş’taki, Kayseri’deki hain planların önünü açmaya yarıyor. Meşhur 3F tezine inanmıyorum, futbolu sevenlerin ülkelerini layıkıyla sevdiklerini ve gereken tepkiyi verdiklerini düşünüyorum.
FETÖ’nün ikinci S’sine yani siyasete gelince, işin anahtarı burada. FETÖ denen yapılanmanın bu ayağını çözmedikçe kalıcı çözüm beklemek hayal olur.