Figüranlar gitti, kupa uzakta
Dünya Kupası uykusuz geceler, yorgun günler yaşatıyor ama değiyor. Gerçekten çok mücadeleli ve kaliteli maçlar izlediğimizi düşünüyorum. Bu kapı yenilik çıkarmadı diyenlere katılmıyorum. Temel bir yenilik ve farklılık bekleniyorsa bilemem. Ama futbolda farklılıklar bir günde radikal şekilde oluşmaz. Dikkat edilirse nereden gelirse gelsin, takımlar arasında büyük farklar olmadığı ortada. Kazananların yüreği ağzına geldi. Uzatmalar, penaltılar, son dakikalarda atılanlar ve direkten dönenler ile tam bir heyecan fırtınası sürüyor.
İspanya, Portekiz, İngiltere, İtalya gibi Avrupa'nın 8 büyüğünden (onlara F-8 diyelim) dördünün figüran olmasını doğrusu ben bile beklemiyordum. Belçika'nın genç ve birbiri ile çok iyi anlaşan takımı mükemmel iş çıkardı. Robben'li ve Sneider'li Hollanda yüksek formununu, cumartesi günü romantik futbol oynayan Kosta Rika önünde sürdürürse yarı finale uzatmalara gerek görmeden çıkar. Buradaki soru aynı gün Messi ve Di Maria'nın sürüklediği Arjantin, sert Belçika'yı geçip yarı finalde Hollanda ile çarpışmaya hazır olabilir mi? konusudur.
Aslında cuma günkü çeyrek final maçları ilginç. Brezilya, kendi evinde olduğu için Kolombiya'yı zor da olsa geçer. Ama Fransa-Almanya maçı tam bir kabus. Almanya'nın, Cezayir maçından ödü kopmuştu. Zira benim de tanık olduğum 1982 İspanya Dünya Kupası'nın rövanşı meselesi vardı. Cezayir Almanya'yı grupta 2-1 yenmişti. O zamanki averaj hesaplarına göre Almanya'nın sadece 1-0'lık galibiyeti Avusturya ile birlikte ikisini de üst tura çıkacaktı. Gerçekten yüz kızartıcı bir maçtan sonra öyle oldu. Daha önce de belirttiğim gibi ben foto muhabiri olarak görev yaptığım o maçta sahanın içinde ve kale arkasında tüm rezilliğe yakından tanık oldum.
Burada durup şike olayında kendi kendimizi yabancılara gammazlayanlara sesleniyorum. O zaman Afrika ülkeleri ayağa kalktılar. Gereğinin yapılması için çekilme tehdidinde bile bulundular. Ne oldu biliyor musunuz, FIFA toplantısında sadece "özür dileriz, bir daha olmaz" dediler ve geçiştirdiler. Çünkü onlar cici, futbolun beyaz çocukları. Biz ve diğerleri neysek oyuz. Varın birbirinizi şikayet etmeye, rezilliklerinizi ortaya dökmeye devam edin. Biz sizi değil, futbolu seyretmeye devam edelim.
YAPAY SORUN ÖNDER ÖZEN
Beşiktaş'ın dertleri dağ gibi. Stadın yapımının gecikmesinden borçlara, transferden, kadrodaki fazlalık yabancıların boşaltılmasına, futbolcu sakatlıklarının hala sürmesine dek uğraşılacak çok şey var. Ama arabamda giderken radyoda, spor programlarını izlemek için televizyonu açtığımda, gazeteleri okumak için sayfaları çevirdiğimde Önder Özen'den başka bir şey görmüyorum. Varsa yoksa Özen gitsin mi, kalsın mı, şöyle demiş, böyle yapmış, hatalı mı, hatasız mı?
Yetti artık ama, ben onun yerinde olmak istemezdim. Bir rahat bıraksanız da işini yapsa. Doğrusunu isterseniz detayını bilmiyorum. Hala dayanabildiğine göre arkasını sağlam yere bağladı anlaşılan. Ama Beşiktaş'ın bir yönetimi var. Önder Özen de o yönetimin bir elemanı. Biliyorum, bu eleman lafı biraz sıkıntı yaratıyor, ama ne yapalım işin gerçeği bu. Sezonu açan takımın bir dolu futbolcusu hala "takımdan ayrı düz koşu" yapıyorsa sorulması gereken başka sorular var. Ayrıca transferde adı geçen futbolculardan üçünün de sakatlık sorunu yaşıyor olması bir başka soru. Siyah beyazlıların kaderi bu galiba. neredeyse 30 yıl oluyor. Şu anda Önder Özen'in yaptığı işi yönetim kurulundan tayin edilen ve adına "Genel Kaptan" denen yönetici yapardı. Aman Allah'ım, ne sorunlar olurdu bir bilseniz. Eski futbolcular ayağa kalkar "biz varken futbol topunu bomba sananlar takımın başında ne arıyor" derlerdi. Kısacası bu iş sevgili Süleyman Seba'nın Genel Kaptan'lıktan başkanlığa seçilmesinden sonra sorun olmaktan çıkamadı gitti. İnanmayanlar o günkü Hürriyet Gazetesi arşivlerinde Onur Belge imzasıyla okuyabilirler. 15 yıldan fazla Beşiktaş muhabirliği yapmıştım da oradan biliyorum.
RADİKAL'İN KAPANMA MESELESİ
Yazmak, geçmişe tanıklık etmek boynumun borcu oldu. Doğan grubunda Posta, Fanatik ve Radikal'de toplam 13 yıl 1 gün çalıştıktan sonra şekilsel olarak emekli oldum. Üç gazetenin, elbette spordan bahsediyoruz, birinci elemanı benim. Metin Tükenmez dahil Radikal, gazete olarak kapanınca adım geçtiği için gerçeklerin bilinmesi gerektiğini düşündüm. Genç yaşta hiç kuşkunuz olmasın, adını bilin bilmeyin Sevgili Necil Ülgen en başarılı spor müdürüdür. Sessizdir, arka planda kalır, kendini doldurup, " en iyisi benim" havalarındakilere 5 basar, kimler olduğunu bilirsiniz.
Daha otuzlu yaşlara gelmemişti bile. Doğan grubunun ikitellideki binasının zemin katında, restoranların yanında bir boşluk vardı. Ben de mahzendeki Radyo Clup'ta sevgili Haluk Ar'ın isteğiyle spor programları yapıyorum. Necil Ülgen beni buldu, yemeğe davet etti. " Ağabey, buradasın da neden bize bir el atmıyorsun, gazete çıkarıyoruz" dedi. İnanın haberim yoktu. Bir masada karşılıklı Necil ile oturduk. Prova istemişler, Posta Gazetesi'nin spor sayfasını 2 saat içinde yaptık, gönderdik. Sonra sayfa sekreteri Yılmaz Atakanı geldi. İsmet Tongo da eski Milliyet'çi olduğu için varmış. Ama "çoluk çocuk bana müdürlük mü yapacak" diye Necil Ülgen'i küçümsedi. Sonra da yazarlık yaptı. Ardından aynı şekilde Fanatik ve Radikal'i de çıkardık. Tabii ki Tamer Bağlan ve diğerleri yavaş yavaş gelmeye başladı. Anlıyorum ki, Radikal'ın kapanmasında hatırlanmayan Metin Tükenmez ve diğerleri gocunmuşlar. Bence gerek yok, zaten hep öyle olur, başa oturtulanın dünyadan haberi olmadığı gibi, muhabirlikten gelmediği için elemanlarını da doğru dürüst tanımaz. Sonu da Radikal olur. Ama merak etmeyin onlara tepelerde müdür olarak yine yer bulunur. Bir ara Radikal Spor Müdürlüğü'nü Yiğiter Uluğ da yapmıştı. Şimdi Beşiktaş Basketbol takımının menajeri değil mi? Neyse günümüzün acımasız paracı dünyası böyle yapıyor işte. Neden böyle olduk diye düşünüyorlar.
Niye şaşırıyorsunuz, Başbakanınıza baksanıza, pardon Cumhurbaşkanınıza mı demem gerekiyordu. Neyse biz spora dönüp kendi işimize bakalım.