Fikret Mualla’nın Ayvalık’ı ne işe yarar?
Bu hafta Ayvalık’taydım. Ayvalık zeytinyağı üretimiyle ünlüdür, ancak Osmanlı döneminde bir kültür malzemesi olarak “okr sarısı” (aşı boyası) üreten iki fabrikaya sahip olduğunu pek kimse bilmez. O “okr sarısı” ki Balkanlar’dan Orta Doğu’ya birçok resmi binayı, (özellikle tren istasyonlarını) renklendirmiştir. Ayvalık tarihinin sanatla ilişkisi de örtüktür ve keşfedilmeyi bekler. Bu bahaneyle, kayıtları ve eser görseli bulunan ilk Ayvalık’lı sanatçının Fotis Kontoglu olduğunu belirteyim. Ayvalık geçmişte ünlü sanatçıların da uğrak yeri olmuş: ressam Fikret Mualla, Orhan Peker gibi. Fikret Mualla’ın 1 Şubat 1934 ile 16 Mart 1935 yılları arasında resim öğretmenliği yaptığı bu küçük kasabadaki anıları hala gizemini koruyor. Bu konuyla ilgili araştırma yapan Selçuk Kaltalıoğlu ile uzun bir sohbetten sonra, Ayvalık’ın ara sokaklarında Mualla’nın izini sürüyorum.
İKONALI ORTA MEKTEP
Ayvalık Şeytan Kahvesi’ndeyim, yüzüm meydana dönük çay içiyorum. Uzaktan Kalipso Kralı’nın “Ah Bu Gemide Ben de Olsaydım” şarkısı duyuluyor, ama bacağımı fena halde ısıran at sineği yüzünden keyifim kaçıyor. Çaycıdan bir bardak koruk suyu istiyorum, sonra kalkacağım. Önümdeki genç sevgililer soruyor “koruk” nedir? Garson beklenmedik soru karşısında afallıyor. Kahveden ayrılıp, dar sokaklardan At Meydanı’na yürüyorum. Solumda kalan Rum evini geçerken, boyumdan yüksek olan demir perforjeli pencereden izlendiğimi hissediyorum. Kafamı aniden çevirince, pencerenin demir parmaklıkları arasındaki gökyüzüyle göz göze geliyorum. Beni gözetleyenin, viran evin çökmüş çatısından görünen gökyüzü olduğunu anlıyorum.
Nihayet At Meydanı’ndayım. Meydanı çevreleyen evlerin bir kısmı Rumlar’dan kalma, nereden baksanız en az yüz yıllıklar. Meydanda, köyden gelen elişlerinin sergilendiği Eskici Ruhsar’ın dükkanına gidiyorum. Ruhsar hanım ve Ali beyle (Üstünsoy) sohbete başlıyoruz. Eskici dükkanının sahibi Ali bey, Ayvalık’ın ilk ortaokulu olan “Ayvalık Hususi Orta Mektebi”nin hemen arkada olduğunu söylüyor. Yani ressam Fikret Mualla’nın resim öğretmenliğini yaptığı okul. Ali beyle okula gidiyoruz, 1944 depreminde bir bölümü yıkılan okul binası artık otopark olmuş. Ali bey: “Tavanında çok güzel ikona resmi vardı” diyor. İçeri giriyorum, tavan ahşap lambri ile kapatılmış, resim görülmüyor. Bu binanın tam karşısında da ortaokulun işliği, yani atölyelerin olduğu tek katlı bina varmış. Bugün “Mahalle Evleri” olarak işlev görüyor. Fikret Mualla, karşılıklı birbirine bakan bu iki binada da resim öğretmenliği yapmış.
HAYALLER PARİS, GERÇEK AYVALIK
Fikret Mualla, bu okuldaki resim öğretmenliği sadece bir yıl sürmüş. Daha sonra görevinden ayrılarak, Paris’te bohem bir sanatçı olarak yaşamını sürdürmüş. Ayvalık’ı ve görevini bu kadar kısa sürede terk etmesinin nedeniyle ilgili çeşitli yorumlar var; Ayvalık’ta resim yapacak malzeme bulamaması, Ayvalık’ta elektrik olmaması, Akademi’den (İDGSA) hocalık beklerken ortaokulda öğretmenlik yapmayı onuruna yedirememesi, psikolojik sorunları olan Mualla’nın bu küçük kasabada daralması, resimle ilgili düşüncelerini paylaşacak kimse olmaması, Ayvalık’taki resim öğretmenliği sırasında kötü davrananların olması vs.
Bu nedenlerin hepsi Mualla’nın resim öğretmenliğini bırakmasının gerekçesi olabilir. Ama bazılarının gerçekten ayrılmasında asıl etken olduğu da açık. Ayvalık’ta resim malzemesinin bulunamayışını o dönem yazdığı mektubunda değinmiş. Ancak Mualla, malzemesizliği kafasına takıp resim yapmaktan vazgeçmemiş.
Bugün Cumhurbaşkanlığı Arşivi’ndeki “Cunda’da Balıkçı” ve “Cunda’da Çardaklı Sokak”, Ayvalık’ta özel koleksiyondaki “Kırmızı Kurdeleli Kız” ve “Ayvalık’ta Bir Sokak” isimli resimleri ve öğrencisi “Nur Bekdik Portresi” gibi resimleri Ayvalık’ta yapmış. Muhtemelen bu küçük kasabada yaptığı resimler bunlarla da sınırlı değildi.
Bu nedenle, ayrılmasının asıl nedeninin “resim malzemesinin yokluğu”ndan kaynaklanması zayıf olasılık olarak gözüküyor. Akademi’de hoca olmak yerine, ortaokul öğretmenliğiyle yetinmesinin yarattığı hayal kırıklığı ise güçlü bir neden olarak görülmüyor. Ayvalık öncesi Akademi’ye başvurduğunda, müdür Burhan Toprak işlerini beğenmemiş. İlk öğretmenlik deneyimi ise Galatasaray Lisesi’ymiş. Buradan istifa ettikten sonra, tekrar öğretmenlik yapmak üzere Ayvalık’a gitmiş. Eğer, Akademi ve Galatasaray Lisesi deneyimlerinde yaşadığı hayal kırıklığı derin olsaydı, resim öğretmenliği seçeneğini tekrar Ayvalık’ta zorlamazdı.
Mualla Ayvalık öncesi, İstanbul, Berlin, Zürih, Paris gibi elektriği olan büyük şehirlerde yaşamış. Ayvalık’a geldiğinde elektriksizlikten bunalmış ve bunu mektuplarında dile getirmiş. 1930’lu yıllarda 13.000 nüfuslu Ayvalık’ta iki dizel motoruyla sağlanan elektrik santralinin sadece 800 abonesi varmış. Yani, 16-17 haneden ancak birisi elektrikten faydalanıyormuş, o da kesilmezse. Mualla’nın bugünkü 13 Nisan Caddesi’ndeki Şeytan Kahvesi’ne yakın olduğu düşünülen evi bu şanslı evlerin içinde değilmiş. Her ne kadar Nurullah Berk, Mualla’nın; “elektriği olmayan bir yerin resim hocasına da ihtiyacı yoktur” diyerek istifa ettiği düşünmüşse de, bu gerekçe istifanın temel nedeni olmaktan uzaktır. Bence, gaz lambasıyla çalışmaya alışık bir kuşağın temsilcisi olan Mualla’nın, Ayvalık’ı ve resim öğretmenliğini bırakmasının daha güçlü nedenleri olmalıydı.
YALNIZLIĞIN DİLSİZ RESİMLERİ
Bu doğrultuda, bana göre Mualla’nın Ayvalık’ı ve resim öğretmenliğini bırakmasının iki güçlü nedeni vardı: yalnızlık ve kötü davranış. Mualla, Ayvalık’a gelmeden önce Bakırköy Hastanesi’nde psikolojik tedavi görmüş, küçük bir kasabanın kendisine iyi geleceğini düşünmüştü. Ancak, bu küçük yerde sanatla ilgili görüşüp, tartışacağı kimse yoktu ve bu durum onu yalnızlaştırıyordu.
1938’de Ses Dergisi’ndeki yazısında yalnızlık duygusunu dile getirmişti: “Benim gibi düşünenler yok değil. Onlarla buluşunca rahatım… Fakat onlardan ayrılınca yalnız kalıyorum.” Sanata dair sohbet açlığı zordur, insanın resimleri dilsizleşir, renkleri sağırlaşır. Mualla’yı bunaltan başka bir neden de Ayvalık’taki öğretmenliği sırasında kendisine kötü davranılmasıydı. Bazı kaynaklar, okul müdürüyle kavga ettiğinden bahseder. 1953’de Paris’te psikolojik tedavi görürken bu kötü davranışları unutamamış olmalı ki; “Bugün Ayvalık Ne İşe Yarar” isimli resmini yapmış.
Abidin Dino’ya göre, Mualla’nın resminde çizdiği dört sevimsiz kalantor ona baskı yapan eğitim sorumlularıydı. Ancak, o yılların Türkiye’sinde 10 sabun, 20 zeytinyağı fabrikası olan Ayvalık’ın zeytinyağı üretiminde rakiplerine fark atarak birinci olduğunu, Ayvalık limanından İtalya’ya zeytinyağı sevkiyatının yapıldığını, haftanın üç günü bu limandan kalkıp İzmir’e ve İstanbul’a giden yolcu gemilerinin, tiyatrosunun ve sinemasının olduğunu düşündüğümde, birkaç kişiye kızıp bu küçük kasaba için haksızlık yaptığını düşünüyorum: “Daha nasıl işe yarasın?.”
Ne yazık ki o dönemde ne Mualla’nın Ayvalık’ı, ne de Ayvalık’ın Mualla’yı anlayabilecek kadar zamanı olmadı. Bugün bu küçük kasabanın tatillerde nüfusu bir milyona dayanıyor. Birçok sanatçı atölyesini Ayvalık ve çevresine taşıdı ve Ayvalık’ta azımsanmayacak kadar sanat etkinlikleri yapılıyor. Belki de Ayvalık’ın geçmişine sarılıp kendisine küskün ve terk etmiş sanatçıları tekrar çağırmasının zamanı geldi. Örneğin, Mualla’nın öğretmenlik yaptığı eski “Ayvalık Hususi Orta Mektebi”, Ayvalık’la teması olmuş sanatçılardan toplanan eser bağışlarıyla bir galeriye dönüştürülebilir. Mualla’nın Ayvalık’tayken kaldığı ve resimlerini yaptığı ev ise, bir “Fikret Mualla Müzesi”ne çevrilebilir.
Kaynakçalar:
Ahmet Yorulmaz, “Ayvalık’ı Gezerken”, 7. baskı, Ayvalık, 2004
Selçuk Kaltalıoğlu, Ali Üstünsoy, Eskici Ruhsar’a verdikleri bilgilerden dolayı teşekkür ederim.
Bizim Ayvalık Gazetesi, yıl: 8, Sayı:27, Ayvalık, 2018
Bizim Ayvalık Gazetesi, yıl: 8, Sayı:21, Ayvalık, 2017
https://www.instagram.com/p/CoJwrvUtDvC/
https://www.instagram.com/ayvalink/
https://ayvalik.bel.tr/kurumsal/belediye-tarihcesi/
Artist Dergisi, “Fikret Mualla Ayvalık’ta”, Kaya Özsezgin, Yayın End.&Eğitim Hiz.Ltd., İstanbul, 2003
Abidin Dino-Ara Güler, “Fikret Muall”a, Cem Yayınevi, birinci basım, İstanbul, 1980
https://www.facebook.com/photo/?fbid=10220422550568006&set=pcb.10220422552368051
Nadir Yurtoğlu, “Atatürk Döneminde Türkiye’de Zeytin ve Zeytinyağı Politikası (1923-1938)”, History Studies, 13/6, Aralık, 2021