Filistinli annelere selam olsun
12 Mayıs Pazar günü “Anneler Günü” olması nedeniyle, her yıl olduğu gibi bu yıl da sosyal medya anne şiirleriyle bezendi. Tevfik Fikret’ten Orhan Veli’ye, Ziya Osman’dan Necip Fazıl’a, Tanpınar’dan Gülten Akın’a, Nâzım Hikmet’ten Ataol Behramoğlu’na, Can Yücel’e, Ahmet Haşim’den Cahit Sıtkı’ya… şairlerin “anneli” dizeleri arz-ı endam etti. Oğullar, kızlar annelerinin fotoğraflarıyla onları da etiketleyerek en sevdikleri anne şiirlerini paylaştılar.
Kültürden Edebiyata “Anne” hem Yaşananların hem de Yaratının Öznesidir
Edebi gelenekte duyguları, düşünceleri ifade etmede atasözleri toplumsal bir başlangıç kabul edilir. Şiirler de atasözleri gibi anne gerçeğini anlatmanın sanatsal bir yoludur. Anne ile çocuk arasındaki derin bağda kadının anne olarak idealize edilmesi, şiirlerde yoğun bir biçimde işlenir. Toplumu ilgilendiren olayları, durumları somutlaştırmada anne tipik bir araçtır. Anadolu’da kadın ananın özellikleri; yaşadığı sıkıntılar, Kuvva-i Milliye içinde kadının gücü, fakirlik, kadın-erkek eşitsizliği, sosyal adalet/adaletsizliği, anne teması etrafında şiirlerde karşımıza çıkar.
Necip Fazıl’da metafizik düşüncenin içinde annenin varlığı hissedilirken Namık Kemal’de anne ile vatan sevgisi bütünleşir. Tevfik Fikret kendi öksüzlüğüyle vatanın sahipsizliğini birleştirirken Ahmet Haşim’de anne şefkatinden ayrı büyümenin izleri görülür. Yahya Kemal annesinden aldığı dinî, millî telkinleriyle birlikte onun ölümüyle nasıl yalnızlaştığını anlatır. Arif Nihat Asya’da annesini 47 yaşında tanıyan bir yetişkinin hezeyanı can acıtır.
Annelerin Yarattığı Doğal Ortam, Şairleri Sanata, Şiire İtmiştir
Neredeyse her şairin edebiyata adım atmasında, annesinin mutlaka bir etkisi vardır. Ümit Yaşar Oğuzcan şiirle tanışmasını annesinin ona şiir okumasına borçludur. Uzun kış gecelerinde şairlere halk hikâyeleri, masallar anlatan çoğu zaman anneleridir. Annesi anlatmasa Mustafa Necati; Kerem ile Aslı’yı, Karacaoğlan’ı Köroğlu’nu nereden bilecek? Anneler, sözlü kültürü taşıyarak çocuklarına kendilerini dil ile ifade etmelerinin yolunu açmışlardır.
Hilmi Yavuz tasavvuf düşüncesini şiirlerine yansıtmasını “Annem ehl-itârikti, Kâdiri’ydi.” diyerek dile getirir. Annesi, Sait Faik öldükten sonra çocuğunu daha da ölümsüzleştirecek “Sait Faik Öykü Yarışması”nı başlatacak, üstelik bu yarışmanın gelenekselleşmesini sağlayacaktır. Nazım Hikmet, Ziya Osman, Ataol Behramoğlu hayatları boyunca annelerinin özelliklerini eşlerinde, sevgililerinde aramaya devam edeceklerdir.
Cumhuriyet’ten Önce “Anne” Sözlü Edebiyat Ürünlerinde Çoktan Yerini Almıştır
Kadın metaforuyla anne, sözlü edebiyatımızda mitolojik bir öğedir. Yaratılış Destanı’nda Ülgen, yaratma ilhamını kadından alır. Göğün yerin olmadığı sonsuz deniz üzerinde uçan Ülgen, tutunacak bir taş bulduktan sonra “Ak Ana” süzülüp Ülgen’in karşısına çıkar ve “Yarat!...” “Yaptım oldu de; yaptım olmadı, deme.” diyerek akıl verir. Oğuz Kağan Destanı’nda Oğuz; ağacın içinden ışıkla çıkan bir kızla evlenir.
Yazılı kültüre geçince anne imgesi somutlaşır. Kültigin Abidesi’nin Doğu Cephesi’nde, Bilge Kağan annesi için “Umay tegögümkatun” diyerek onu kutsal bir mertebeye -Umay mertebesine– yükseltir. İslamiyet’in kabulünden önce de Maniheizm ile Budizm’in etkisinde yazılmış eserlerde “anne” temasına rastlanır. Aprınçır Tigin’in “Hikmet Fazileti” adlı şiirinde:
“Fevkalade övülmeye değersiniz, ey anacığım
Fakat ben, ancak bu kadar övgü manzumesi sunabilirim.” sözleri yer alır.
Divan-ı Lügati-t Türk’te, Büyük Selçuklu sultanı Melikşah’ın eşi Terken Hatun için yazılan şiire rastlanır.
Dede Korkut Hikâyeleri’nde Anneyi Yücelten Birçok Bölüm Vardır
Bamsı Beyrek’in annesinin sözleri, annenin çocuğuna bakışını yansıtır:
“…Görür gözüm aydını oğul
Tutar belimin kuvveti oğul
Kudretli oğuz imrenileni canım oğul…”
Dirse Han Oğlu Boğaç Han Destanı’nda, Boğaç Han yaralandığında “dağ çiçeği ile anasının sütünün” yarasına merhem olduğu, onu iyileştirdiği görülür. Bu hikâyede anne, oğlunun iyileşmesi için bulunduğu dilekte “Kara başım kurban olsun sana” der. Sütünün merhem olduğu anasına da oğlu Boğaç:
“Beri gel ak sütünü emdiğim kadınım ana”
Ak bürçekli izzetli canım ana” diye hitap eder. Daha sonra Boğaç annesini kırmayarak kızgın olduğu babasının zor anlarında yardımına koşar, babasını kurtarır. Görüldüğü gibi anne, hikâyelerde aileyi bir arada tutan baba kadar etkili bir rol modeldir. Oğuz Türklerinde annenin önemi, hikâyelerin sonunda Dede Korkut’un duasının içinde anneye de mutlaka “Ak bürçekli ananın yeri cennet olsun.” dileğinin tekrarlanmasıyla somutlaşır.
Türk Kadını, Anneleri Bu Değerlerle Yol Alıyor
Bu yıl, Cumhuriyet Kadınları Derneği “Anneler Günü”nü her kesimden kadının katılımıyla Gazze’nin kahraman anneleri onuruna “Vatanları için Direnen Filistinli Kadınlar Günü” olarak eylemlerle kutladı. Ülkemizin her bölgesinden İsrail soykırımına tepkilerini göstererek Filistinli annelere destek verdiler. Türkiye’nin tam bağımsızlık yolunda, emperyalizmle mücadelesine yüreğini koymuş Türk kadınları olarak akıllarıyla, inançlarıyla tüm değerleriyle onların onurlu direnişini selamladılar.
Onlar gibi Filistinli kız kardeşlerime sesleniyorum: “Direnişiniz, direnişimizdir.”