Filistinlinin dramı ve içeriden İslam’a ihanet
İsrail, 30 Mart 1976 günü Filistinlilere ait 21 bin dönümlük araziye hak hukuk tanımadan el koydu. Bu kara gün, “Toprak Günü” olarak isimlendirildi. Filistinliler her 30 Mart gününü geniş katılımlı gösteri ve protestolarla büyük bir direnişe dönüştürüyor. Toprak Günü’nün 42’nci yıldönümü olan 30 Mart 2018 günü Filistinliler “Büyük Dönüş Yürüyüşü” düzenledi.
ORTAÇAĞ’A GERİ DÖNÜŞ!
İsrail Ordusu toplanan on binlerce Filistinliyi bilerek ve kasten hedef aldı. Siyonist ordunun basın sözcüsü, “Askerlerimiz kurşunların nereye gittiğini bilerek ateş açtılar!” diyerek, insanlığın bütün değerlerini ayaklar altına aldı. Bir ordu için utanç vesilesi olan bu hain saldırı sonucunda 18 Filistinli öldü, 1500 civarındaki günahsız sivil yaralandı. Ancak kahraman Filistin halkı pes etmedi. Gazze’de 6 Nisan 2018 günü yapılan diğer gösteriye 50 bin kişi katıldı. İsrail Ordusu bu kez de 7 kişiyi öldürdü, yüzlerce kişiyi yaraladı. İnsanlığın önündeki en büyük tehdit olan Avrupa-Atlantik sistemi bu vahşete kulaklarını tıkadı; gözlerini yumdu! İsrail’in Bayan Adalet Bakanı Ayelet Shaked bu ülkenin zihniyet olarak Ortaçağ’ı henüz aşamadığını Meclis’deki şu sözleri ile ispat etti: “İnsan hakları ihlalleri yapılsa da devlet Yahudileri korumak zorundadır!”
KİMLER İSRAİL’İN ÖNÜNÜ AÇTI?
Bu kalleşliğin asıl sorumlusu İsrail değil, bu acımasız devletin önünü ardına kadar açan Suudi Arabistan-Mısır ikilisidir. Abdülfettah es-Sisi küçük çıkarlar için Mısır’ı sıradan ve etkisiz bir devlete dönüştürdü. ABD ve İsrail’in yönlendirdiği Suudi Arabistan-Mısır-BAE-Ürdün ittifakı İslam’a içeriden ihanet ediyor. Haçlı-Siyonist ortaklığının peşine takılan bu ülkelerin yöneticileri büyük bir vebal altında! Bu ittifakın ilk kurbanı Filistin devleti ve çaresiz Filistin halkı oldu. Eğer Suudi Arabistan ve Mısır, ABD ve İsrail’e teslim olmasaydı, İsrail Ordusu günahsız Filistinlilerin üstüne kurşun yağdıramazdı! Trump’la kılıç dansı yapanlar İslam dünyası içindeki ihanet odaklarıdır. Bunlar kendi halklarına da düşmandır!
İran, Suriye ve Türkiye’nin üstüne Haçlı-Siyonist orduları sürmek isteyenler, kendilerinin de hedefte olduğunu yakında anlayacaktır. Tarih bilinçleri olmadığı için kavrayamadıkları şudur: Emperyalizme teslim olmanın bedeli, emperyalizme direnmekten çok daha ağır olur. Teslim olanın hiçbir şansı olmaz; günü geldiğinde ipi çekilir. Verilen milyar dolarlık haraçlar hiçbir işe yaramaz!
VELİAHT PRENS BİR GÜVENLİK SORUNUDUR
Yabancı istihbarat örgütlerinin denetimi altına giren Suudi Arabistan Veliaht Prensi Muhammed Bin Selman’ın The Atlantic dergisine verdiği demeç tam bir ibret vesikasıdır: “İsrail ile ortak çıkarlarımız var! İsraillilerin ve Filistinlilerin kendi topraklarına sahip olma hakları olduğuna inanıyorum.” Veliaht Prens’in İsrail ile özel ve gizli görüşmeler yaptığı biliniyor. Bu görüşmelerde ortak çıkar alanlarının da tespit edildiğini bizatihi Veliaht Prens itiraf etmiş oluyor. Diğer taraftan Veliaht Prens, bu açıklaması ile İsrail’in varlığını tanımış oluyor. Ama kendi halkı ve İslam dünyasından çekinen Prens bu durumu resmen ilan edemiyor.
Suriye kuzeyinden bir terör koridoru açmayı başaramayan ABD, daha güneyde bir ittifak kurarak bölgedeki hedeflerine ulaşmak istiyor. Mısır, Suudi Arabistan, Ürdün ve BAE’yi kullanarak yeni çatışma alanları yaratmayı hesaplıyor. Sürekli kaos ve çatışma iklimi oluşturarak İslam dünyasında hiç kimsenin kazanamayacağı, herkesin kaybedeceği bir ortam kurguluyor. Bugün Sisi razı olsa bile böyle bir ihanete Mısır’ın iç dengeleri izin vermez! Diğerleri yetersiz güçleri ile bu ihaneti uzun süre sürdüremez. Israr ederlerse, İsrail ve ABD aşkı ülkelerinde iktidarları tehdit eden halk hareketlerine dönüşür. Mısır ve Suudi Arabistan’ın bıraktığı boşluğu Türkiye dolduruyor. Bu nedenle Mısır ve Suudi Arabistan’a övgüler düzen Netanyahu, Türkiye hakkında asılsız suçlamalarda bulunuyor. Aslında boğazına kadar yolsuzluğa bulaşmış Netahyahu İsrail’e çok yakışıyor. Tencere ve kapak birbirini buluyor. Filistin’e en büyük desteği veren Türkiye Avrasya’nın gururu, İslam dünyasının ve bölgenin ümidi oluyor...