24 Kasım 2024 Pazar
İstanbul
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Fırat Kalkanı’nda sonuca ulaşıldı mı?

İhsan Sefa

İhsan Sefa

Site Yazarı

A+ A-

Türkiye neden Fırat Kalkanı Harekatı’nı yapmak zorunda kalmıştı?

BOP’un Suriye ayağının uygulamaya konulmaya başlandığı 2011den itibaren ABD desteği ile Suriye’nin kuzeyinde PYD / PKK tarafından Cezire, Kobani ve Afşin Kürt bölgeleri (kantonları) oluşturuldu. ABD, 2016 dan itibaren kara ordum dediği ve IŞİD’e karşı savaşıyorlarmış maskelemesiyle desteklediği PYD/ PKK kantonlarını birleştirerek Suriye’nin Kuzeyinde Türkiye ile sınırdaş bir terör devleti yani ikinci bir İsrail oluşturmaya hız verdi. Esasen oluşturulacak bu kukla terör devleti ile BOP da hedeflendiği gibi ABD bir taşla üç kuş vuracaktı

Birincisi İsrail’in güvenliği kuzeyden emniyete alınacak,

İkincisi İsrail için tehdit olan Suriye parçalanıp küçültülerek İsrail için tehlikesiz hale getirilecek

Üçüncüsü ve de asıl önemlisi da Katar gazı ile Musul petrol/ gazı bu kukla devlet üzerinden Akdeniz’e oradan da Avrupa’ya aktarılacak, böylece Rusya’nın Avrupa üzerindeki gaz etkinliğini kırılarak ekonomik baskı altında tutulmasının yolu açılalacaktı.

Türkiye, 15 Temmuz darbe girişimi ile uğraşırken PYD/PKK, ( Kürt - Arap ve Türkmen koalisyonu olduklarını iddia ettikleri Suriye Demokratik Güçleri perdelemesi altında) Fırat’ın batısına geçerek Menbiç’te kontrolü sağladı. Aslında daha önce ABD ile yapılan görüşmelerde PYD / PKK nın Fırat’ın batısına geçmeyeceği , geçtiklerinde de geri çekileceklerine dair Türkiye’ye sözler verilmişti. Tabi her zaman olduğu gibi bu sözler Türkiye’yi uyutmaktan, avutmadan başka bir ey değildi. PYD/PKK Menbiç’in batısına geçmekle kalmadı yavaş yavaş yayılmaya ve Afşin kantonu ile birleşmeye doğru giderken 24 Ağustos 2016 da ABD nin de hiç beklemediği bir anda TSK Fırt Kalkanı Harekatı’nı başlattı.

Bazı yazar ve sözde aydınlarımız yaygarayı kopardılar “Ne işimiz var Suriye bataklığında” diye. Oysa Güneyimizde oluşacak terörist devletin, tıpkı İsrail’in yaptığı gibi genişlemeye ve Türkiye’den toprak koparmaya çalışan bir çıban başı, bir terör yuvası olacağı ortadadır. Fırat Kalkanı Harekatı’nın yapılması Türkiye için zorunluydu ve hayat memat meselesiydi.

Cumhurbaşkanı ve hükumet yetkilileri yaptıkları açıklamalarda; Türkiye’nin sınır güvenliğinin sağlanması ve başta IŞİD ve PKK/PYD olmak üzere bölgenin terör örgütlerinden temizlenmesi ve terör gruplarının Fırat’ın batısına sürülmesi , Suriyeli göçmenlerin ülkelerine dönmelerine ortam yaratılması i harekatın ana hedefi olduğu defalarca dile getirmişlerdir.

Günümüzde bu şekilde icra edilecek bir askeri harekatların arkasında siyasi güç desteğinin olması son derece önemlidir. Yakın geçmişe bakarsak ABD nin Afganistan Irak, Libya gibi müdahalelerinde arkasında en az 8-10 ülkenin siyasi desteği olduğu görülür. Uluslar arası siyasi destek alınmadan yapılan askeri harekat;, harekat alanında ne kadar başarılı olursa olsun somut bir sonuca ulaşamaz. Nitekim Türkiye bu harekatı başlatırken Rusya ve İran’ın siyasi desteğini arkasına almıştır.

Türk askeri 24 Ağustos 2016 da Cerablus’dan sınırı geçerek Afşin kantonu ile Kobani kantonu arasında girmiş, ağırlıklı olarak IŞİD olmak üzere bölgeyi YPG/PKK dan temizleyerek Güneyde El Bab’a ilerledi. Ancak bu harekat icra edilirken ABD nin sözüne güvenilerek asıl çıban başı Menbiç’e hiç dokunulmadı. ABD nin sözünü tutmayacağı anlaşılınca da Hükumet yetkililerimiz sıklıkla El Bab dan sonraki hedefin Menbiç olacağı vurgulandılar. Menbiç Fırat’ın batısında kalıyor ve buradaki YPG / PKK nn sökülüp atılması gerekiyordu. Öte yandan Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Suudi Arabistan'ın Haliciyye Televizyonu’na verdiği demeçte: Fırat Kalkanı Harekatı’nda hedeflerinin 5 bin kilometre kareyi DEAŞ'ten temizlemek olduğunu söylemişti. Daha sonra benzer açıklamalar Başbakandan da gelmişti. Aslında DEAŞ tan temizlenecek denilen bölge PKK/PYD kontrolündeki Menbiç’i de kapsayan bölgeydi.

Bugün 30 Mart 2017 itibariyle Kamu oyuna “Fırat Kalkanı harekatı başarıyla sonuçlanmıştır açıklaması yapılırken 5 bin kilometre karelik bir alanda kontrol sağlanması hedefi yerine 2 bin 225 metre kare alanda hakimiyet kurulmuş olduğu ilan edildi.

Peki neden böyle oldu neden Menbiç PYD / PKK dan temizlenemeden harekat sonlandırıldı?

Fırat Kalkanı Harekatı’nın sonlandırılması demek Türk Askeri’nin geri çekilmesi demek değildir. Türk askeri Suriye’de istikrar sağlanıncaya kadar kontrol sağladığı bölgede kalmaya devam edecektir bu, Türkiye’nin vazgeçilmezidir.

Yukarıda yazmıştım “Fırat Kalkanı harekatı başlarken Rusya ve İran’ın siyasi desteği arkamızdaydı. Bu destek şimdi arkamızda mı?

Hayır.

Trump’ın CIA Başkanı Pompeo Şubat ayı başlarında Türkiye’ye geldi. Cumhurbaşkanı ile görüştü. Kamuoyuna “ Rakka operasyonu konuşuldu “ denildi. Genelkurmay Başkanı var iken Dışişleri Bakanı var iken Rakka’yı CIA Başkanıyla konuşmuş olmak pek inandırıcı gelmemişti. Nitekim ilk meyvesini verdi bu konuşma. Birkaç gün sonra Cumhurbaşkanı Erdoğan Katar’da İran’a yüklendi ve İran’ı bölgede Pers milliyetçiliği ve mezhepçilik yapmakla suçladı. Bundan birkaç gün sonra da benzer suçlamaları Almanya’da bir toplantı için bulunduğu sırada Dış İşleri Bakanı Çavuşoğlu’ndan duyuyoruz. Türk dış politikası bir kez daha rota sapıtıyor. Tabi İran’dan da karşılık veriliyor. Öte yandan Rusya Suriye ile barış masasına oturmamızı ve bölgede birlikte hareket etmemizi istemesine rağmen biz bunu yapmadık. Suriye Rejim Güçleri ile hareket edeceğimize Suriye hükumeti açısından terör gruplarından biri kabul edilen Özgür Suriye Ordusu (ÖSO) ile hareket ettik ve IŞİD’den temizlediğimiz yerlerin kontrolünü Suriye resmi güçleri yerine ÖSO ya verdik.

Sonuçta İran’ın da Rusya’nın da siyasi desteği kaybedildi. Rusya gözümüzün içine sokarcasına ABD ile anlaştı ve Menbiç’in batı tarafına yani Türk birliklerine komşu olan bölgesine Suriye Rejim Güçlerini yerleştirildi. Bu Türkiye’ye “ Menbiç’e siyasi olarak giremezsin, karşında o toprakların asıl sahibi Suriye Rejimi, Rusya ve ABD var” mesajıydı.

Yetmedi, ABD nin yeni tuzağı Anayasa değişikliği gündeme getirildi. İçte “Evet/ Hayır” la siyasi dağılma yaşanırken yetmedi “Evet” oylarını birkaç puan artıracağız uğruna Almanya, Belçika, Hollanda, İsviçre ile ilişkilerimiz bozuldu.

Kısacası Fırat Kalkanı Harekatı’nın siyasi desteği bitmiştir, bitirilmiştir. Bu şartlar altında devam etmesi mümkün değildi. Harekat askeri açıdan tam bir başarıdır. Gün geçtikçe ortaya çıkan kamera kayıtlarından da görüyoruz ki Mehmetçik yine destanlar yazmış. Ancak iktidarın siyasi beceriksizliği ve tam yoluna girmeye başladı derken dış politikada rota sapmaları Türkiye’yi Fırat Kalkanı Harekatı’nda siyaseten yalnızlaştırmıştır.

Harekatın ana hedeflerinden Kobani ve Afşin kantonlarının birleşmesinin önüne geçildi

Beş bin kilometre kare alan yerine yarısı kadar bölge terör gruplarından temizlendi

Türkiye’nin sınır güvenliği büyük ölçüde sağlanmış oldu.

Ancak; Siyasi desteğin ortadan kalkmasıyla birlikte Menbiç’deki PYD / PKK Fırat’ın doğusuna sürülemedi. Bu yönü ile Fırat Kalkanı Harekatı yarım kalmıştır nihai hedefine ulaşamamıştır.

Harekatın tamamlanması için yapılması gereken tek şey kaybedilen siyasi desteğin sağlanmasıdır. Bunu için dış politikada kararlılık ve kaybedilen güven yeniden oluşturulmalı, başta Suriye olmak üzere Irak, İran ve Rusya ile işbirliği geliştirilmelidir. Esasen bölgedeki emperyalist oyunlara karşı, sadece Türkiye’nin değil tüm bölge ülkelerinin de böyle bir birlikteliğe hem de acilen ihtiyaçları vardır. Yeter ki Türkiye bu durumu değerlendirebilsin. Ucu bize de sıçramış olan komşularımızdaki BOP yağını yine komşularımızla birlikte söndürülebilecektir.

.