Fırat'ın doğusunda PKK devletçiğine razı mı olacağız?
Ekonomik krizin giderek büyümesi, hükümeti arayışlara itiyor. Bir yandan Körfez ülkelerinden para dileniyor, diğer yandan, Merkel ve ABD Başkanı Trump’tan mülteciler için verdikleri sözleri yerine getirmelerini istiyor.
Körfez ülkelerinden para isterken önüne “İran düşmanlığı” ile Suriye’de Rusya ile kurulan ittifakın bozulması koşullarının konduğu görülüyor. Bu arada Türkiye’nin YPG ile birlikte Rakka operasyonuna katılması isteniyor. Türkiye ise ABD’nin YPG’yi dışlaması durumunda Rakka’ya ABD ile birlikte operasyon yapabileceğini bildiriyor.
Daha önce de yazdım, Başkan Trump’a bağlanan umutlara kar yağdı diye. Trump yönetimin, aldığı kararlarla, her geçen gün gerçek yüzü açığa çıkıyor.
Ana gövdesini YPG’nin oluşturduğu Demokratik Suriye Güçleri (DSG)’nin Sözcüsü Talal Sılo, kendilerini ziyarete gelen ABD Merkez Kuvvetler Komutanı (CENTCOM) Josef Votel’in Trump Yönetiminin kendilerini desteklemeye devam edeceğini ve bu desteği artırmaya çalışacağını bildirdiğini açıkladı. Daha önce açıklanmayan bu ziyaret, Türkiye’nin El Bab’dan sonra sıranın Münbiç’te olduğu yolundaki açıklaması üzerine daha da önem kazandı. Türkiye Münbiç’e operasyona hazırlanırken, “müttefikimiz” ABD’nin Merkez Kuvvetler Komutanı YPG’ye destek sözü vererek, Türkiye’ye karşı YPG’yi koruyacağını söylemek için YPG’nin kontrolündeki alana geçmektedir.
Yine geçen hafta ABD’li Cumhuriyetçi Senatör John McCain’in bölgeye yaptığı ziyarette SDG güçlerine ağır silah desteği vereceklerini açıklamıştı. Ajanslara, ABD’nin YPG’ye verdiği zırhlı araçların fotoğrafları düşmekte. Sanki ABD Türkiye’ye gözdağı vermek için bunları yapmaktadır.
Biliyorsunuz, daha önce de Obama, YPG için Suriye’deki kara gücümüz demişti. ABD Özel Kuvvetleri’nin (Delta Forse) YPG kantonlarında üsler kurduğu ve YPG’yi eğittiği yine basına yansımıştı.
Bu durumda, eğri oturup doğru konuşalım. Suriye’de tamamen Türkiye’ye karşı konumlanmış bir ABD ile ortak operasyonlardan bahsetmek, birlikte Rakka’ya girmek gibi söylemler neye hizmet etmektedir?
Hükümet, Türkiye’nin “Kırmızı çizgi”sini bütün dünyaya ilan etmişti. Türkiye Suriye sınırında bir PKK devletçiğine izin vermeyeceğini ve Suriye’nin toprak bütünlüğünü savunduğunu bu amaçla da “Fırat Kalkanı” harekatına giriştiğini açıklamıştı. ABD’yi, YPG’nin Fırat’ın doğusuna çekilmesi konusunda uyardık ve YPG’nin, Fırat’ın doğusuna çekilmezse, Münbiç’e operasyon yapacağımızı açıkladık. Buna karşılık “müttefikimiz” ABD ne yapıyor? Gidip bizim operasyon yapacağımız bölgeyi bize karşı tahkim ediyor. Biz ise hala ABD’ye bizimle YPG arasında tercih yapmasını istiyoruz. Adam tercihini yapmış. Bizim de net olarak tercihimizi yapmamız lazım.
Peki, diyelim ki, YPG Münbiç’ten çekildi. Güçlerini Fırat’ın doğusuna çekti. Sorun çözülüyor mu? Fırat’ın doğusunda bir PKK devletçiğinin oluşmasına göz mü yumacağız? Bu konuda hükümetin tutumu net değil. Zaman zaman Fırat’ın doğusunu da dile getirseler de esas olarak Fırat’ın batısı söyleminde ısrar ediyorlar. Bu durum ABD’nin Suriye’nin bölünmesi planlarına hizmet eder. ABD Münbiç üzerinden yürüttüğü pazarlıkla Fırat’ın doğusunu kurtarmaya çalışıyor. ABD ölümü gösterip sıtmaya bizi razı etmeye çalışıyor.
Sorun, YPG’nin Fırat’ın doğusuna çekilmesiyle çözülmez. Suriye’nin toprak bütünlüğü sağlanmadıkça, sorunun çözümünden bahsedemeyiz.
Türkiye’nin Obama döneminde, YPG üzerinden bozulan ilişkilerin, Turump’un başkan seçilmesiyle düzeleceği gibi bir algı yaratıldı. Hem hükümet hem de Türkiye kamuoyunda temelsiz bir beklenti oluşturuldu. Ama gördüğümüz gibi ABD’nin bölgedeki çıkarları ile Türkiye’nin yaşamsal çıkarları birbiriyle çelişmektedir. ABD’de Başkanların değişmesiyle temel dış politikalar değişmez. Suriye’de ABD ile işbirliği yapmak Türkiye’nin bölünmesine hizmet etmektir.
Tek doğru politika, Suriye ile anlaşarak, Suriye’nin toprak bütünlüğünü sağlamaktır. Çünkü birlik ve bütünlük içindeki Suriye, Türkiye’nin toprak bütünlüğünün garantisidir.