29 Eylül 2024 Pazar
İstanbul 23°
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

François Hollande’ı dinlerken, RTE’yi dinlerken-(TAMAMI)

Özdemir İnce

Özdemir İnce

Eski Yazar

A+ A-

François Hollande, seçimi kazandığı anlaşıldıktan sonra seçim bölgesi Corrèze’de konuşuyordu. Fransız televizyonunda, bir yandan yeni cumhurbaşkanını dinliyor, bir yandan ağzından çıkacak bir sözü bekliyordum. Sonunda beklediğim şeyi söyledi ve daha sonra söylev boyunca birkaç kez tekrarladı. “Yaşasın Cumhuriyet! Yaşasın Fransa!” (“Vive la République! Vive la France!”) dedi. Ve içim ferahladı.

Ama aynı şeyi, eski cumhurbaşkanı Sarkozy de söyledi.

İkisini de çoğunlukla gençler dinliyordu. Onlar da “Yaşasın Cumhuriyet! Yaşasın Fransa!” diye haykırıyordu.

Çocukluğumda her söylevin sonunda sık sık duyduğum “Yaşasın Cumhuriyet! Yaşasın Türkiye!” haykırışını duymayalı çok yıllar oldu. “Yaşasın Cumhuriyet! Yaşasın Türkiye!” boş laf değildir. Bu, Cumhuriyet sayesinde, yurttaş olmanın, vatandaş olmanın yüksek bilincini ifade eder.

Bir siyasetçi, bir bakan, bir başbakan, bir cumhurbaşkanı, bir vatandaş söylevinin sonunda “Yaşasın Cumhuriyet! Yaşasın Türkiye!” demiyorsa, diyemiyorsa, o, cumhuriyetçi değildir, karşı devrimcidir. Türkiye’de bütün siyasal partiler anayasal zorunluluk dolayısıyla cumhuriyetçi olmak zorundadır!

***

Bildiğim kadarıyla, hayatının herhangi bir anında “Yaşasın Cumhuriyet!” diyememiş olan Başbakan RTE, Adana parti kongresinde yaptığı konuşmada bakın ne diyor: “Bu terör örgütü ve uzantıları ikide bir ‘tek dil’ dediğimizi söylüyor. Biz hiçbir zaman tek dil ifadelerini kullanmadık. Dört tane çizgimiz olduğunu söyledim. Bir tek millet. Bizde ayrımcılık yok. İki; tek bayrak dedik. Bu bayrağımızın rengi şehitlerimizin kanıdır. Üç; tek din dedik. Dil değil din, din. Tek devlet dedik.”

Cumhuriyetçiler itiraz edince, önce “mutad zevat” sonra kendisi tevil yoluna gidiyor, sözü çevirmeye kalkıyor.Tevilci başı Hüseyin Çelik’e inanacak olursak, Başbakan güya “tek dil” diyeceğine “tek din” diyesiymiş.

Dil sürçmesi olmuşmuş. Başbakan’ın dediğine bakılırsa “tek vatan” diyecekmiş de “tek din” demiş. Hüseyin Çelik’in açıklaması kabul edilebilir, ama “vatan” ve “din” sözcükleri arasında sürçme olmaz. Başbakan bal gibi “Tek Din” dedi. Gerisi yutturmaca!

***

Bakın size sözde kalmayan, dil sürçmesi olmayan bir uygulamalı örnek vereceğim: Erzurum Atatürk Üniversitesi profesörü ve Türkiye Psikiyatri Derneği Erzurum Şube Başkanı Nazan Aydın, Erzurum’daki camilerin birçoğunda yapılan ezan yayınındaki ses şiddetinin yasal ve tıbbi limitin üzerinde olduğunu söylemiş. Yasal olan 65 desibel yerine cami hoparlörlerinden 104 desibele varan şiddette ses yayınlandığı belirlenmiş. Prof.Dr. Aydın, suç duyurusunda bulunmuş. Yasal dayanağı da var: Çevre Kanunu’nun 182 ve 184. Maddeleri. (Ben de ekleyeyim: Diyanet İşleri Başkanlığı’nın bu konuda emirnamesi, genelgesi var.)

Başvuruyu değerlendiren Cumhuriyet Savcısı Yusuf Eraslan, “Ezanın gürültü olarak nitelendirilmesi mümkün değildir” görüşü ile kovuşturmaya yer olmadığına karar vermiş. Prof. Dr. Aydın, ölüm tehditi aldığını söylüyormuş. (Hürriyet gazetesi, 08.05.12. s.5)

Çok dinli ve laik bir ülkede, Ezan 104 desibel ile okunursa bal gibi gürültü olur. Aynı desibelle mevlid de okusan, hatim de indirsen gürültü olur. Her vatandaş yasalara uyulmasını ve sağlanmasını Cumhuriyet Savcısı’ndan ister. Eğer bir cumhuriyet savcısı Erzurum Cumhuriyet Savcısı gibi davranırsa suç işlemiş olur. Çünkü savcının özel yorum ve tercihi değil, cumhuriyetin yasaları geçerlidir.

***

Ancak, bir müezzinden hoparlörün sesini biraz kısmasını isteseniz, yüzde 99’u size “Siz Müslüman değil misiniz?” sorusuyla çıkışır.

Başbakan istediği kadar tevil etsin bu ülkede tek din uygulaması vardır.

Son yılların modası: Ağzını açan ve bir mazeret kazıklamak isteyen herkes “küreselleşen dünya”dan söz eder. Ekonomi elbette zenginler için küreselleşiyor, fakirler için küreselleşiyor. Ama paylaşım ve eşitlik konusunda küreselleşmiyor. Ama nüfus bakımından küreselleşme doğru ve gerçek. Avrupa’da belki 10-15 milyon Müslüman yaşıyor. Yaşadıkları ülkelerin gerçekten demokrat olanlarında camiler de var. Bırakın 65 desibeli hoparlörden ezan okumak bile yasak. Yasak kuşkusuz ırkçılıktan, İslam düşmanlığından değil elbette. Öyle olsaydı, camilere izin verilmezdi. Hem insan sağlığı, hem de çok dinlilik dolayısyla hoparlörle ezan okunmasına izin verilmiyor. Türkiye’te tek din uygulaması vardır. Gerisi yalan! Bunun yaygın kanıtı, “Nüfusun % 99’unun Müslüman olduğu bu ülkede” cümlesi!

Başbakan “Dil sürçmesi” açıklamasında samimi ise, ezan okumalarında 65 desibel sınırına uyulması konusunda bir bakanlar kurulu kararı çıkartsın.