24 Kasım 2024 Pazar
İstanbul
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Frankenstein’a takla attırmak: ‘Zavallılar’

Tunca Arslan

Tunca Arslan

Gazete Yazarı

A+ A-

Sinema tarihinde çokça izler bırakmış olan çılgın bilim adamlarının başlıcası olan Dr. Frankenstein’ın ve yaratığının öyküsü ile insanoğlunun anlama-öğrenme merakı ve yaşamın sırlarını çözme çabası arasında paralellik vardır. Marry Shelley’in sanayi kapitalizmine geçiş evresindeki İngiltere atmosferinde hayat verdiği, duygusuz ve otoriter bir babanın elinde yetişmiş Dr. Frankenstein, tıpkı bir çocuk gibi meraklı deneylere girişmiş ve sonunda insan görünümünde bir “şey” yaratmıştır. O imansız doktor, artık bir “Tanrı”dır.

Pazar günü açıklanacak Oscar ödüllerinde 11 dalda adaylığı bulunan Yorgos Lanthimos filmi “Zavallılar”ın (Poor Things) babası tarafından çeşitli deneylere maruz bırakılmış ve hadım edilmiş korkunç yüzlü Dr. Godwin Baxter’ı da aynen Frankenstein’ın izinden gidiyor ve fakat karşımıza hem bir yaratık hem de bir yaratıcı-Tanrı olarak çıkıyor. Londra’da köprüden atlayarak intihar eden hamile kadının bedeni üzerinden yarattığı Bella Baxter’ın doktordan sürekli “Tanrı” diye söz etmesi boşuna değil. Beyin ameliyatıyla yok oluşun ardından gelen varoluşu yaşamaya başlayan, hatıraları olmayan, çocuk zekâsına sahip, hep uygunsuz davranışlar sergileyen deneysel bir insan olan Bella’nın tüm saflığıyla oyun gibi gördüğü yaşamı ve özellikle cinselliği keşfedişi ise Freud’un analizlerine layık. Dört duvar arasına hapsedilen Bella’nın kâşif ruhuyla macera aramaya başlaması, “O bir deney ve deneyin sonuçlarını kontrol etmezsem sonuçlar sağlıklı olmaz” diyen Dr. Baxter’ı ürkütüyor haliyle ama diş macunu bir kez tüpten çıkınca Bella durdurulamıyor ve Londra, Lizbon, İskenderiye derken Paris’te geneleve düşüp fahişelik yapmaya bile başlıyor. Kadınların erkekleri seçememesinin saçmalığını, feminizmi, sosyalizmi vb. de genelevde keşfediyor zaten.

BELLA: DEĞİŞKEN BİR ZİYAFET

“Köpek Dişi”, “Kutsal Geyiğin Ölümü”, “Sarayın Gözdesi” gibi çokça konuşulan filmleriyle tanıdığımız Yunan yönetmen Lanthimos, işi yer yer açıkça komediye de vardırarak, bir “Frankenstein parodisi” çekmek konusunda doğrusu oldukça cesur davranmış. Filmi, çok büyük oranda “balıkgözü” lensler kullanan yönetmeninden bile daha fazla ciddiye alan eleştirmenler bir yana; “Zavallılar” tam anlamıyla Frankenstein’a (ya da “Frankenstein’ın Gelini”ne) takla attırma çabası niteliğinde bir yapım. Filmde ciddiye alınacak tek şey, harika işler çıkartan (Emma Stone, Mark Fuffalo, Willem Dafoe, Rammy Youssef) oyuncu kadrosu. Bella, bir çocuk-kadının “tüm sevimliliği” oranında, aşka falan zerre kadar pabuç bırakmadan, filmde geçen deyimle “değişken bir ziyafet” haline gelip fahişelik yaptıkça ve bunun “affedilebilir” bir şey olduğunu öğrendikçe, özgürleşiyor! 141 dakikalık filmin en az 41 dakikası, bu “özgürleşme” faaliyetinden ibaret. Buradan “güçlü kadın” portresi çıkarmak hangi sosyolojinin marifeti olabilir bilemiyorum ve işin bilinçaltı kısmını da Freud’a havale ediyorum.

SORU VE ÜNLEM İŞARETLERİ

“Zavallılar”ın medeniyete dair tartışması, gaddarlık ile medeniyet arasında kurduğu bağlar da oldukça sorunlu. Sanayi toplumunun, her türlü acımasızlık ve sömürünün yanında, eğitim ve fırsat eşitliğini de alt tabakalara açtığını unutmamak gerek. Avukat sevgilisinin geminin kumarhanesinde kazandığı tomarla parayı, üstelik de kandırılmak pahasına, Mısırlı yoksullara yardım etmek için veren, onlar açken kuştüyü yatakta yatmaktan utanan Bella’nın sonunda para kazanmak için üretim aracı olarak gördüğü bedenini satmaya başlaması, filmde yanıtlanmamış en büyük soru işareti.

Oscar’ın sevdiği türden “dezavantajlı gruplara”, siyahlara, fahişelere, anormallere vb. yeterince yer veren “Zavallılar”ın ödül gecesinde ne yapacağı, benim için de merak konusu.

8 Mart Dünya Kadınlar Günü kutlu olsun.

8 Mart Oscar Ödülleri