Fransa sosyal patlamalara gebe! İç savaş korkusu, kitlesel ayaklanmalar ve yabancı düşmanlığı
Son 5 yıldır Fransa’da önemli kitle hareketleri, sosyal ve ekonomik krize karşı gösteriler ve çatışmalar yaşanmadı. En son yaşanan kitle hareketleri 2018 Ekim’inde başlayan, 2019’da emeklilik reformuna karşı eylemlerle zirve yapan Sarı Yelekliler halk hareketiydi. 2020-2021 Koronavirüs salgını ve 2022 Şubat’ında başlayan ve bugüne kadar süren Ukrayna savaşı adeta toplumu uyuşturmuş ve bir sessizliğe itmişti.
Bugün, 2018’de Sarı Yeleklileri sokağa döken şartlar daha da kötüleşmiştir. Kovid salgınının getirdiği üretim kaybı ve ekonomik yük, ardından devam eden Ukrayna savaşı, Rusya’ya karşı yaptırımlarının yol açtığı enerji krizi, enflasyon, sanayisizleşme, işsizlik ve yoksulluk.
Küreselci neoliberal sistemin iflası, temsilcilerinin siyasi arenada kan kaybetmesi, Avrupa Parlamentosu seçimlerinde aldıkları yenilgi, Cumhurbaşkanı Macron’un Meclisi feshederek gidilen erken genel seçimde Meclis’te hükümet kurma çoğunluğunun hiçbir parti veya ittifak tarafından alınamaması, ülkeyi ekonomik ve sosyal krizin yanında derin bir siyasi krize sürüklemiştir.
Bütün bunlara bugün Trump’ın ABD Başkanı seçilmesi ile başlayan süreç eklenmiştir. Trump Putin ile anlaşarak Ukrayna savaşını 3 yıldır canhıraş bir şekilde Ukrayna’yı mühimmat stoklarını tüketme pahasına destekleyen Avrupa’yı dışarda bırakarak bitirme çabası içindedir. Trump’la birlikte Batı dünyasında yaşanan “Küreselcilerle” “Vatanseverler” saflaşması/bölünmesi ve bu bölünmenin hem ABD içinde hem de Avrupa’da su yüzüne çıkması; somut olarak savaştan yana/savaş karşıtı bir kamplaşmaya yol açmıştır. Savaş yanlısı küreselciler Rusya’ya karşı savaş kışkırtıcılığı yapmakta ve hızla silahlanmayı gündeme getirmektedir.
Rusya düşmanlığı, savaş kışkırtıcılığı ve çılgın silahlanma planları, ekonomik çıkmazda olan Avrupa ülkelerini altüst edecek gibi görünüyor. Bunu gerçekleştirmek için halkın geleceğine ipotek koyacak, sosyal haklara saldıracak, sağlık, eğitim gibi kamu bütçeleri biçilecektir.
Ifop/Agir Ensemble tarafından gerçekleştirilen ve çarşamba günü Le Figaro gazetesinde yayımlanan bir anket sosyal uyumun parçalanması, gelir eşitsizliği, islam düşmanlığı, ABD’nin Avrupa’yı yalnızlaştırması ve bir iç savaş korkusunu ortaya koyuyor.
SOSYAL PATLAMALAR KAPIDA
Anket sonuçlarını yayımlayan Le Figaro “Ulusal Meclis'in feshedilmesi ve ardından gelen siyasi çıkmazın, Ukrayna ve Gazze'deki savaş ortamında, halkın belli bir kesiminin güvenliğe, ekonomik duruma ve Avrupa'daki bölünmelere yönelik güvensizliği ve karamsarlığı zaten dile getirilmişti” hatırlatmasında bulunduktan sonra “Ancak bu yeni ankette bunlar daha önce görülmemiş bir düzeyde ortaya çıkıyor. Her on Fransız’dan sekizi önümüzdeki aylarda bir sosyal patlama riski olduğuna inanıyor. Anket enstitüsünün de belirttiği gibi bu bir “rekor”.
Yönlendirme yapılmadan sorulara verilen cevaplarda “Bu patlama yeni bir çiftçi hareketi, işçi sınıfı mahallelerindeki ayaklanmalar (Banliyö ayaklanmaları gibi) ya da Sarı Yeleklilerin “ikinci bir hareketi” şeklinde olabilir deniyor.

İÇ SAVAŞ KORKUSU
Ankete katılanlardan bazıları ise durumun daha kaotik bir hal alabileceğini değerlendiriyor. Her on Fransız’dan dördü iç savaş (%42) gibi daha önce hiç görülmemiş senaryolar öngörüyor. Ifop anket kuruluşu “Elysee Sarayı ya da Ulusal Meclis (%39) gibi kurumlara yönelik bir saldırının, tıpkı (ABD) Kongre Binası'nda olduğu gibi, artık “Fransızların zihninde olası bir senaryo” olduğunu belirtiyor. Fransızların kurumlara güvenmediği ve “Ankete katılanların %60'ı siyasi istikrarı sağlama kabiliyetlerinden şüphe duyuyor ki bu da “belki de” Beşinci Cumhuriyet döneminde hiç ulaşılmamış bir güvensizlik seviyesine işaret ediyor.
MÜSLÜMANLAR GÜNAH KEÇİSİ OLARAK DEĞERLENDİRİLİYOR
Ankette toplumda yaşanan parçalanmanın nedenleri sorulduğunda, yabancıların özellikle de Müslümanların günah keçisi olarak görüldüğü ortaya çıkıyor. Verilen yanıtlarda (en çok göçmen çocuklarının suç işlediği ön yargısıyla) “suçluluğun gelişmesi” (%88), “toplumdaki nüfusun yoğunlaşması” (%88) ve (yabancıların yoğun yaşadığı gettolara dikkat çekilerek) “çok kültürlülüğün belirli mahallelerde aynı kültür veya kökenden gelen nüfus” (%82). Gelir eşitsizlikleri yabancılar ve göçmen sorunun arkasından geliyor (%77). Daha sonra ise “kamusal alanda aşırı dinlerin işgal ettiği yer” (%75).
Ankette, dinler içinde yüzde 63 ile İslam’ın radikal tutumları benimsediği bunun ardından yüzde 23 ile Yahudilik ve yüzde 16 ile Katolikliğin geldiği görülüyor. Ancak çıkan sonuçlara göre İslam’ı “ılımlı” ve “radikal” olarak ikiye arıyor: “kamuoyu, günde beş vakit namaza bağlılık ya da alkol yasağı gibi ılımlı bir İslam uygulamasının işaretleri ile İslamcılığın işaretlerini net bir şekilde birbirinden ayırmaktadır. Fransızlara göre bir çocuğa Ramazan'ı dayatmak, genç kızları örtmek ya da karşı cinsten biriyle tokalaşmayı reddetmek radikalleşmenin işaretleridir” deniyor.

Ankete katılanların büyük çoğunluğu “İslamcı ideolojinin toplumda, özellikle de işçi sınıfı mahallelerinde (Banliyölerde) (%72) ve hapishanelerde (%70), aynı zamanda okullarda (%63), üniversitelerde (%56) ve hatta spor kulüplerinde (%52) yayılmasından endişe duyuyor”muş.. Ifop'a göre “Fransızların %84'ü İslamcılığı takdir etmediklerini söylerken, 25 yaş altındakilerin %30'u olumlu” buluyormuş.
“Fransız Sömürgeciliğinin Karşı Tarihi” kitabının yazarı Driss Ghali “Fransız Cumhuriyeti, varlığını tehdit eden toplumsal değişimler nedeniyle yavaş yavaş parçalanıyor ve aşınıyor. En önemli değişiklik, banliyölerin kendi kodları, kültürleri ve dilleri olan mini kasabalar gibi bir şeye dönüşmesi oldu. Genel olarak geleneksel Fransa ve Cumhuriyet ile anlaşmazlık içindedirler; polis müdahaleci ve baskıcı bir varlık olarak görülmektedir” değerlendirmesinde bulunuyor.
‘EN BÜYÜK TEHDİT RUSYA VE İRAN’ OLARAK GÖRÜLÜYOR
Le Figaro anket sonuçlarını aktarırken “Fransızların genel kaygısı sadece ülke içindeki duruma dayanmıyor. Ukrayna'daki savaş ve Amerikan’ın yalnızlaştırma politikasının arka planını oluşturduğu uluslararası bağlamın da endişe kaynağı” olduğunu belirtiyor ve sonuçları veriyor: “Ankete katılanların %84'ü Fransa'nın diğer ülkelerden gelen tehdit ya da baskılara maruz kaldığına inanıyor. Tehlike nereden geliyor? Sorusuna katılımcıların verdiği cevap: %81'ine göre en başta Rusya'dan, ama aynı zamanda İran (%70) ve Suriye, Afganistan ve Cezayir (%62) dahil olmak üzere Arap-Müslüman dünyasındaki bir dizi ülkeden.”
Donald Trump'ın Beyaz Saray'a dönüşünden üç ay sonra, “Fransızların dörtte üçü, gürleyen başkanın uluslararası düzeni istikrarsızlaştırmaya yardımcı olacağına inandığı” belirtilerek, “yine de %70'i onda kendi ülkeleri için arzulayacakları bir otorite kapasitesi görmektedir” denilerek Trump’a sempatileri ifade ediliyor.

SAVAŞIN ELİ KULAĞINDA MI?
Observateur-continental sitesinde siyasi analist Germán Gorraiz Lopez’in “NATO'nun Rusya'ya savaş ilan etmesi yakın mı?” başlıklı yazısında “Halk arasında bir psikoz gelişiyor: Avrupa'da savaşın eli kulağında ve hayatta kalma kitlerini stoklamamız gerekiyor. Bu büyük zehirleme kampanyasının arkasında ne var. Kamu yaşamını askerileştiren ve sivil hakları ortadan kaldıran sıkıyönetimin yanı sıra sosyal harcamaların büyük ölçüde azaltılacağı bir savaş ekonomisi mi kapıda?” diye soruyor ve şöyle cevaplıyor: “Sokak gösterilerini önlemek için yeni bir tecrit ve ardından sokağa çıkma yasağının yanı sıra insanların kaçmasını önlemek için pasaportların iptal edileceğine dair söylentiler de artıyor.”

Lopez, “Macron, Starmer, Merz ve Von der Leyen liderliğindeki Avrupalı seçkinler, Nükleer Tehdit İnisiyatifi'ne (NTI) göre “taktik nükleer silahlar” olarak da bilinen “stratejik olmayan” nükleer silahları kullanarak Rusya'ya karşı düşük yoğunluklu bir nükleer savaşa hazırlanmaktadırlar” öngörüsünde bulunarak, Rusya ve NATO’nun nükleer başlık dengesine dikkat çekiyor: “Rusya'nın yaklaşık bin 800 savaş başlığına, NATO'nun ise Avrupa'da konuşlandırılmış 250 savaş başlığına sahip olduğu düşünülmektedir” diyor ve ekliyor “Sonuç olarak, Avrupa'da düşük yoğunluklu bir nükleer çatışmanın patlak vermesi, Orta Çağdaki Kara Ölüm senaryolarına geri dönülmesine ve insanlık için feci sonuçlar doğuracak büyük ölçekli bir nükleer yangına dönüşmesine neden olabilir.”
Fransız halkının son ankette ortaya çıkan ruh halinin şekillenmesinde Cumhurbaşkanı Macron’un yaydığı Rusya korkusunun yanında Atlantikçi ve silah şirketlerinin elinde bulunan medyanın yönlendirmesinin de önemli bir payı vardır. Örneğin yukarıda bahsettiğim Le Figaro gazetesinin sahibi Rafale gibi savaş uçakları üreten ünlü Dassault Aviation’dur.
SAVAŞ KORKUSU YAY: SONRA HALKA HAYATTA KALMAK İÇİN KILAVUZ DAĞIT
Avrupa’nın küreselci liderleri, son üç aydır savaş kışkırtıcılığı yaparak halklarına korku saldılar. Şimdi de bir savaş durumunda halkın hayatta kalabilmeleri için yaşam kılavuzu gönderiyorlar.
Europe 1 Radyosuna göre hükümet, Fransa topraklarında silahlı çatışma ya da kriz yaşanması durumunda tüm Fransız vatandaşlarına bir hayatta kalma kılavuzu göndermeye hazırlanıyor. Yirmi sayfalık bu küçük kitapçık, bu tehditlerden birinin gerçekleşmesi halinde atılacak adımları anlatıyor. Başbakanlığa göre bu belge, “doğal, teknolojik, siber ya da güvenlikle ilgili her türlü kriz karşısında halkların dayanıklılığını sağlamayı amaçlamaktadır. Fransız kamuoyuna dağıtım koşulları henüz belirlenmemiş olan bu taslak belge şu anda Başbakan tarafından onaylanmaktadır.”

KİTAPÇIK DAĞITAN AVRUPA ÜLKELERİ
Bir kriz durumunda ne yapılması gerektiğine dair pratik bir kılavuzun kitlesel olarak dağıtılmasına yönelik bu girişim sadece Fransa’da değil diğer Avrupa ülkelerinde de uygulanmaktadır.
Fransız lignesdedefense.ouest-france.frinternet sitesi bu uygulamayı ülkelere göre şöyle sıralamış:
Polonya İçişleri Bakanlığı'nın geçen hafta yaptığı açıklamaya göre Polonya hükümeti bu yıl ülkedeki her eve bir krizde hayatta kalma rehberi gönderecek.Ukrayna, Rusya ve Belarus'la sınır komşusu olan Polonya'nın savunma kapasitesini arttırmak üzere tasarlanan bir dizi projenin parçası olan bu adım, sivillere yönelik geniş çaplı bir askeri eğitim programını da içerdiği belirtiliyor. İçişleri Bakanlığı yetkilisi Robert Klonowski’nin açıkladığına göre bu kılavuz “çeşitli acil durumlarla nasıl başa çıkılacağına dair… her vatandaşın ne yapacağını ve bunlara en iyi nasıl hazırlanacağını öğrenebilecek”. Özellikle “ailenizi nasıl koruyacağınızı, nasıl tepki vereceğinizi ve örneğin birkaç saat ya da birkaç gün sürecek bir elektrik kesintisine nasıl hazırlanacağınızı” açıklayacak. 900 bin Ukraynalı mültecinin yaşadığı Polonya’da kılavuz Ukraynaca da hazırlanmış.
Finlandiya, Norveç ve Danimarka gibi diğer Avrupa ülkeleri de farkındalık yaratmaya ve vatandaşlarını her türlü krize karşı hazırlamaya çalışıyor. Bu ülkeler Danimarka, Estonya, İzlanda, Litvanya, Letonya, Polonya, Norveç, Finlandiya, İsveç ve Ukrayna'yı bir araya getiren Bölgesel Sivil Koruma Forumu'na üye.
İsveç: Geçtiğimiz Ekim ayında, dünyadaki durumun son yıllarda önemli ölçüde kötüleşmesi nedeniyle sivil nüfusa yönelik “Kriz ya da savaş gelirse” kitapçığını güncelledive dağıtmaya başladı.
Finlandiya: “Ne yapmalıyım?” başlıklı “Olaylara ve krizlere hazırlanmak” başlıklı bir kitapçık hazırlamıştır. Kitapçık Devletin savaş durumunda nasıl tepki vereceği açıklanıyor; yedeklerin geri çağrılması, sığınaklara erişim, tahliye prosedürleri vb. bilgileri veriyor.
Litvanya: Kriz durumunda ne yapılması gerektiğine dair tavsiyeler yayınlayan ülkeler listesinde, çeşitli resmi birimlerin özellikle Rus saldırganlığı durumunda halka tavsiye ve talimatlar vermek için kitapçıklar yayınladığı Litvanya'yı da görüyoruz.
Letonya ise 2024 yılında yerel meclis üyelerine yönelik bir belge de dağıtmıştır. Bu belge, savaş durumunda yerel yönetimler ile silahlı kuvvetler arasındaki ilişkiyi tanımlamakta ve kriz durumlarında belediyelerin yükümlülüklerini ortaya koymaktadır.
Değerli Aydinlik.com.tr okurları.
Aydinlik.com.tr ekibi olarak Türkiye’de ve dünyada yaşanan ve haber değeri taşıyan her türlü gelişmeyi sizlere en hızlı, en objektif ve en doyurucu şekilde ulaştırmak için çalışıyoruz. Yoğun gündem içerisinde sunduğumuz haberlerimizle ve olaylarla ilgili eleştiri, görüş, yorumlarınız bizler için çok önemli. Fakat karşılıklı saygı ve yasalara uygunluk çerçevesinde oluşturduğumuz yorum platformlarında daha sağlıklı bir tartışma ortamını temin etmek amacıyla ortaya koyduğumuz bazı yorum ve moderasyon kurallarımıza dikkatinizi çekmek istiyoruz.
Sayfamızda Türkiye Cumhuriyeti kanunlarına ve evrensel insan haklarına aykırı yorumlar onaylanmaz ve silinir. Okurlarımız tarafından yapılan yorumların, (yorum yapan diğer okurlarımıza yönelik yorumlar da dahil olmak üzere) kişilere, ülkelere, topluluklara, sosyal sınıflara ırk, cinsiyet, din, dil başta olmak üzere ayrımcılık unsurları taşıması durumunda yorum editörlerimiz yorumları onaylamayacaktır ve yorumlar silinecektir. Onaylanmayacak ve silinecek yorumlar kategorisinde aşağılama, nefret söylemi, küfür, hakaret, kadın ve çocuk istismarı, hayvanlara yönelik şiddet söylemi içeren yorumlar da yer almaktadır. Suçu ve suçluyu övmek, Türkiye Cumhuriyeti yasalarına göre suçtur. Bu nedenle bu tarz okur yorumları da doğal olarak Aydinlik.com.tr yorum sayfalarında yer almayacaktır.
Ayrıca Aydinlik.com.tr yorum sayfalarında Türkiye Cumhuriyeti mahkemelerinde doğruluğu ispat edilemeyecek iddia, itham ve karalama içeren, halkın tamamını veya bir bölümünü kin ve düşmanlığa tahrik eden, provokatif yorumlar da yapılamaz.
Yorumlarda markaların ticari itibarını zedeleyici, karalayıcı ve herhangi bir şekilde ticari zarara yol açabilecek yorumlar onaylanmayacak ve silinecektir. Aynı şekilde bir markaya yönelik promosyon veya reklam amaçlı yorumlar da onaylanmayacak ve silinecek yorumlar kategorisindedir. Başka hiçbir siteden alınan linkler Aydinlik.com.tr yorum sayfalarında paylaşılamaz.
Aydinlik.com.tr yorum sayfalarında paylaşılan tüm yorumların yasal sorumluluğu yorumu yapan okura aittir ve Aydinlik.com.tr bunlardan sorumlu tutulamaz.
Aydinlik.com.tr yorum sayfalarında yorum yapan her okur, yukarıda belirtilen kuralları, sitemizde yayınlanan Kullanım Koşulları’nı ve Gizlilik Sözleşmesi’ni peşinen okumuş ve kabul etmiş sayılır.
Bizlerle ve diğer okurlarımızla yorum kurallarına uygun yorumlarınızı, görüşlerinizi yasalar, saygı, nezaket, birlikte yaşama kuralları ve insan haklarına uygun şekilde paylaştığınız için teşekkür ederiz.