23 Kasım 2024 Cumartesi
İstanbul 17°
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Fritz Lang-Bertolt Brecht işbirliği: 'Cellatlar da Ölür'

Tunca Arslan

Tunca Arslan

Gazete Yazarı

A+ A-

Fritz Lang-Bertolt Brecht işbirliği: 'Cellatlar da Ölür' - Resim: 1

Salgın nedeniyle sinema salonlarının kapalı olmasında, dolayısıyla gösterime yeni film girmemesinde olumlu bir yan aranacaksa, bunun yedinci sanatın tarihine dönmek, eski defterleri karıştırmak olduğu söylenebilir. Çoğu sinemasever bu eksiği paralı kanallar aracılığıyla, güncel popüler dizilerle vb. gidermeye çalışırken, “gömülü hazine” arayışına çıkmanın, bir türlü seyredilememiş filmlerin peşine düşmenin ayrı bir hazzı ve öğreticiliği var kuşkusuz.

Senaryosu, büyük devrimci tiyatrocu ve yazar-şair Bertolt Brecht tarafından yazılan “Cellatlar da Ölür” (Hangmen Also Die!) daha önce seyretmediğim ve merak ettiğim bir filmdi. İki gün önce, Brecht’in 123. doğum günü olan 10 Şubat’ta nihayet seyrettim.

Sinemanın ilk döneminin en önemli adlarından, ünlü “Metropolis”i halen sinema tarihinin en iyi 100 filmi arasında gösterilen Fritz Lang’in İkinci Dünya Savaşı sürerken 1943’te çektiği “Cellatlar da Ölür”, hayli sıra dışı özellikler gösteren bir Anti-Nazi direniş öyküsü sunuyor. Filme geçmeden önce Lang hakkında kısa bilgi vereyim.

NAZİ TEKLİFLERİNİ RED

1924’te Cermen ırkının ünlü destanı “Nibelungen”i toplam dört saat süren iki bölümlük dev bir eser olarak beyazperdeye aktaran Lang, Alman ruhunu canlandırmakta gösterdiği başarıdan ötürü Nazilerin iktidara gelişinde payı bulunduğu iddia edilen, dolayısıyla Hitler’in de sevdiği bir yönetmendir. Senaryo yazarı karısı Thea Von Harbou, Nazi partisi üyesidir ve film Birinci Dünya Savaşı’nın yıkıntısını yaşayan Alman halkına soylu köklerini anımsatmaktadır. Öyle ki Nazilerin sonradan düzenlediği büyük kitlesel gösterilerin bile “Nibelungen”deki kimi sahnelerin görkeminden etkilendiği söylenmiştir. Kısacası, propagandaya çok önem veren Naziler için biçilmiş kaftandır Fritz Lang. Ancak o Hitler iktidara gelince her türlü parlak teklife rağmen Almanya’yı ve tabii karısını da terk ederek önce Fransa’ya ardından da ABD’ye gider. Ülkeden ayrılışında “Dr. Mabuse’ün Vasiyetnamesi” filminin Propaganda Bakanı Goebbels tarafından beğenilmeyip yasaklanması da bardağı taşıran son damla etkisi görmüştür.

PRAG KASABI SARIŞIN CANAVARA SUİKAST

“Cellatlar da Ölür”, Nazi işgali altındaki Prag’ta geçen bir direniş öyküsü anlatıyor. “Prag Kasabı”, “Ölüm Tanrısı”, “Sarışın Canavar” gibi lakapları olan Gestapo şefi Reinhard Heydrich’in suikast sonucu öldürülmesi üzerine Almanlar Prag halkından yüzlerce kişiyi rastgele tutuklar. Suikastçı ihbar edilene kadar tutuklular gruplar halinde idam edilecektir. Şehirde büyük bir terör dalgası başlar. Bu sırada direnişçiler de boş durmamaktadır elbette. Vatansever suikastçıyı tesadüfen gören genç bir kadının varlığı, olayı biraz daha karmaşık hale getirir.

Çek direnişi, vatanseverlik, partizanlar, işbirlikçilik, muhbirlik, halkın gücü, dayanışma gibi temaları aksiyonu bol bir anlatımla işleyen “Cellatlar da Ölür”ün henüz savaş sürerken, son derece profesyonelce çekilmesinin başlıca nedeni bir ABD yapımı olması. Heydrich’in öldürülmesinin ardından yaşananlara dair başlıca gerçeklerden bambaşka bir öykü anlatsa da (Naziler 10 bin Praglıyı kurşuna dizmiş, suikast timinde yer alanları aile üyeleriyle birlikte işkencede öldürmüştü) zamana dayanmış, heyecanı bol, ilgiyle, merakla izlenen bir film “Cellatlar da Ölür”.

Son not olarak, Brecht’in Amerikalı yapım şirketiyle bazı hukuki sorunlar yaşadığını ve olayın dava konusu olduğunu, adının senaryodan çıkarılmasını talep ettiği ve sonunda adını filmin künyesinde yalnızca “Bert Brecht” olarak kullandığını da belirteyim. Kısacası, her açıdan sinema tarihinde iz bırakan bir film var karşımızda. İyi seyirler.