22 Aralık 2024 Pazar
İstanbul
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Mersin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Futbol ayakkabısını kapan Türkiye'ye koşuyor...

Yaşar Arslan

Yaşar Arslan

Gazete Yazarı

A+ A-

Sayın Aydınlık okurları ve futbolsever kardeşlerim... "Her yabancı futbolcuya kapımız açık" mantığı ile son senelerde yanlış ve bilinçsiz biçimde gerçekleşen transfer politikasının kontrol altına alınamayacak hale geldiği görüşümü bilmem siz de paylaşır mısınız?

HER MAĞLUBİYETTEN SONRA TRANSFER ALARMI

Büyük paralar ödenerek transfer edilen futbolcular, başta teknik direktörler olmak üzere kulüp başkanları ile yöneticilerin ortak fikri sonucu ülkemize geliyor ama onun bunun tavsiyesi ile kurulan kadrolar ilk iki-üç maçta fire verdiğinde gündem bir kez daha yabancı futbolcu transferi oluyor. Eskiden her yılbaşında oynanan tombala oyunu gibi "çek bir futbolcu daha" anlayışı pratiğe dökülüyor, kulüplerin harcayacağı paraları aç kurtlar gibi bekleyen menajerlere gün doğuyor.

Kramponlarını kapan oyuncu ligimize gelince sezonun ortasına doğru tanıdık bir senaryo karşımıza çıkıyor. Kovsan kovamazsın, satsan satamazsın... Yabancı oyuncu transferlerinin çoğu için geçerli durum bu.

TEKNİK DİREKTÖRLER...

Adeta "futbolun kralları" payesi vererek seçtiğimiz yabancı teknik direktörleri binbir zahmet ile ülkemize getirdiğimizde ise bambaşka sorunlar ortaya çıkıyor. Türk futboluna yardım etmesi amacı ile kulüplerimizin başına geçen yabancı hocalar, ligimizi yetersiz ya da çantada keklik görüp yeni sistem ve taktik yumurtluyor. Tabii ki bu durum haftalarca devam ediyor, kulüp yönetimleri de dahil olmak üzere hem futbolcular hem de taraftarlar geçiş sürecinde adeta dokuz doğuruyor.

Üç Büyükler olarak nitelendirdiğimiz Beşiktaş, Fenerbahçe ve Galatasaray'ın durumunu ele alalım. Beşiktaş, 2020-2021 sezonunda şampiyon olduktan sonra sağ olsun teknik direktör Sergen Yalçın, yurt dışından bir teklif alır mıyım düşüncesi ile tatilini uzatıp takıma geç katılınca açığı kapamak için futbolcularına ağır idmanlar yaptırdı ve sezona kötü giriş yapınca da yollar ayrıldı.

Geçen sezon Önder Karaveli'nin ardından göreve gelen Fransız Valerien Ismael ise tempolu ve çabuk top oynatma hedefi ile takıma yüklendi. Ancak son Alanyaspor maçında yaptığı hataları herhalde herhangi bir üçüncü lig takımının antrenörü yapmazdı...

FENERBAHÇE'NİN DURUMU MALUM...

Geçen yıl takımı teslim alan Portekizli Vitor Pereira'nın başını üçlü savunma sevdası yemişti. Hatırlayacağınız üzere, Pereira sonrasında Sarı Kanaryalar'ın başına İsmail Kartal geçti. İsmail hoca, sarı-lacivertli ekibi müthiş bir yenilmezlik serisi ile ikinci sıraya kadar taşıdı ama takımın başında kalamadı...

Yabancı teknik direktör ve yabancı futbolcu sevgisi ile yanıp tutuşan Ali Koç, uzun bir süre yeni teknik direktörünü aradı ve Jorge Jesus'u buldu. Ancak Jesus, gözlemlediğim kadarıyla, 1984 yılında rahmetli Jupp Derwall ile Galatasaray'a geldiğimizde "ilk önce nereden başlayalım" diye düşündüğümüz türden bir kararsızlık içerisinde. Fenerbahçe'nin geniş bir kadrosu var. Ancak kimin hangi pozisyonda oynayıp en iyi performansı gösterebileceği herhalde bugünden yarına olmayacak ve takım iskeletini kurmak zaman alacaktır.

GELELİM GALATASARAY'A...

Galatasaray'ın geçen sezon özellikle saha dışında nasıl idari problemlerle boğuştuğunu hepimiz takip ettik sayın futbolsever kardeşlerim. Galatasaray tarihinin en başarılı başkanlarından Faruk Süren'in damadı Burak Elmas, maalesef soyadı gibi elmas olamadı Galatasaray futboluna.

Burak Elmas, Galatasaray Spor Kulübü'nün başındaki 6 ayı dolmadan teknik direktör Fatih Terim ile anlaşmazlığa düştü. Terim'i futbolun öncüsü görmek yerine Fatih kardeşimizin ayağının altına "Sen teknik direktörlüğü bırak, teknik kadroya ve bana yardım et" deyip muz kabuğu koymaya kalkınca, senelerin futbol kurdu Fatih Terim bu teklifi reddetti, Elmas'ın oyununa gelmedi.

Başkan Elmas, daha sonra yeni yabancı teknik direktör diye takımın başına eski bir çırak getirdi, teknik kadroyu da yabancılarla doldurdu. Başarısız olunca da genel kurul tarafından ibra edilmedi, bildiğiniz gibi olağanüstü seçime gidildi.

Şimdi, yeni ve aynı zamanda eski kulüp başkanı Dursun Özbek tekrar dümeni teslim aldı. Ancak Fenerbahçe ve Beşiktaş'ta olduğu gibi Galatasaray futbol kadrosu da adamakıllı bir değişimden geçiyor. Dursun Özbek iyi bir kulüp başkanı olmasına rağmen futbolda başarıyı yakalamak için teknik direktör Okan Buruk ile güçlü bir kimya kurmak zorunda. Kendilerine Trabzonspor'da başkan Ahmet Ağaoğlu ve teknik direktör Abdullah Avcı ikilisinin başarıya odaklı ve uyumlu iletişimini örnek göstermek isterim.

Süper Lig'in tüm takımlarına yeni sezonda başarılar dilerim. Kalın sağlıcakla...

Fenerbahçe Beşiktaş Abdullah Avcı Trabzonspor