Futbol içeri, siyaset dışarı -(TAMAMI)
Biliyorum, hep bu sözleri söyleriz, sonra da kendimiz dahil sporda siyaset yaparız. Ama bizim yaptığımız devede kulak, asıl siyasetçiler özellikle futbolun içine öyle bir giriyorlar ki, bizi yani futbolu sakatlıyorlar. Çünkü onlar futbolu biliyorlar. Biz futboldan, ya da isterseniz spordan deyin, çıkarak siyaset yaptığımızda futbol asla sakatlanmıyor. Çünkü bu işin erbapları futbolu biliyor ve hani mahallede “ayıcı” dediğimiz şekilde adama girenler vardı. İşte öyle olmuyor.
Her ne ise, ‘3 Temmuz’ sürecinden bu yana kafasını, gözünü kırdığımız, üzerinde yolunmadık yer bırakmadığımız ama yine ayakta kalmayı başaran güzelim futbolumuz hafta sonunda başlıyor. Daha çarşamba gelmeden, perşembeyi konuşan spor bak(may)anı yine öyle laflar etti ki, akla zarar. Açıkça taraftarları tehdit etti. Bu yetmiyormuş gibi yandaş olmayanların tribünde yer almaması gibi bir ayırım yapmak için olmadık bilet ve kontrol durumları yaratılacağı belli oldu.
Yaratın, yaratın, sizin gibi neler gördü bu gözler. Kimleri dinledi. Bir örnek vereyim, üniversitede idim, 3. Lig’de Taksim’de oynuyordum. Adı lazım değil, devrin spor bakanı geldi. Dert dinlemek adına, birkaç ıvır zıvır soruya yanıt verdi. Sonra futbolculara sordu, akıllıdır her zaman futbolcular. Kimsenin derdi yoktu tabii. Bana takıldı gözleri, yaz sonu, adada deniz sezonunu henüz bitirmemişim, güneşten iyice yanmışım. “Karaoğlan, senin sorun var mı?” demek yanlışlığını yaptı.
O yıl 3. Lig’de 42 tane maç oynadık zaten, 41’inde oynadım, bir tanesinde ise, neyse geçelim. Sorum şuydu “Diyarbakırdan gel, içeride oyna, Urfa’ya git. Oradan gel, bir maç içeride oyna, Ceyhan’a git, aynı şekilde Amasya, Tokat, Trabzon Sebat falan. 28 bin 500 kilometre otobüsle yol yapacağız. Bir üçüncü lig takımı ve futbolcuları, beslenme ve mali konuları nasıl kaldıracak, bir çözümünüz var mı?”
Baktı bana ve gülümsemesi yüzünde dondu. “Geçelim bunları, futbolun daha ciddi dertleri var, onlara bakalım” deyiverdi. Toprağı bol olsun, antrenör Tenekeci Garbis, yöneticiler kaş göz falan derken efendi bir futbolcu olarak “peki efendim”diyerek sustum tabii. Şimdi Bakan beyefendi, 40 bin kişi, statta “Her yer Taksim, her yer direniş” dediğinde hepsini içeri mi tıktıracaksınız? Kaç lig maçı, kaç stad, kaç toplam taraftar var saydınız mı? Kafanızı değiştirseniz, ya da en kolayı istifa edip bu işi iyi yapacak birine bıraksanız daha iyi değil mi?
Fenerbahçe çeşitlemeleri
Moda deyimle günün trendi Fenerbahçe... O nedenle önüne gelen bir şeyler söyleyip duruyor. Yanlış anlaşılmasın, çok iyi analiz yapan arkadaşlar da var. Bizden diye söylemiyorum ama Aydınlık yazarları bu bakımdan başı çekiyorlar, ellerine sağlık. Ama işin içini bilmeyip de uzaktan kumanda ile “...miş” olarak yorumlar var ya, söylemek istediğim onlar.Aslında galiba dertleri uzaktan kumanda ile Fenerbahçe ve Teknik Direktör Ersun Yanal’ı yönlendirmek. Baskıyı artırdıklarında zaman zaman bunu başarıyorlar da...
Düğmeye kim bastı bilemiyorum, yeni “harika çözüm” formda (!) Hasan Ali’nin solda forma giymesi. Ve de Kadlec’i stoppere almak. Hasan Ali’nin formda olduğunu nerede gördüler bilmiyorum. Bendeniz hep içindeyim aslında ama, bu sezon biraz fazla Fenerbahçe Televizyonu’nda yorumlara gittiğim için bazı şeylere yakından tanık oluyorum. Futbol adına o yaygın medya kurumlarında yapılan yorumlara ve futbol dehalarına (!) şaşırıp kalıyorum. Süper Kupa öncesi de Kadlec’in stopper oynatılması için yanlış olacağını belirttim. Hatta biraz da futbol jargonu içinde çok kötü olur anlamında kelimeler kullandım. Hem daha solbekte Fenerbahçe’ye yeni alışan Kadlec’i bir orada, bir burada oynatmanın yanlışlığını anlatmaya çalıştım. Stopper özelliğinin farklı bir şey olduğu zaten ortadadır.
Ne oldu, gerçekten yaşına karşın olağanüstü çalışan ve Fenerbahçe defansını zorlayan Drogba atılana dek Alves, sonrasında Bekir karşısında başarılı oyununa karşın, etkisini pekiştiremedi. 10 kişi kalındığında ise stoppere alınan Kadlec ile bir kez eşleşti ve kafa ile golü atıverdi. Bu işlerin bu düzeyde telafisi yoktur. “Ne olacak canım” deyip geçemezsiniz. Eğer Arsenal’e karşı da aynı denemeyi yaparsanız, bir daha deneme şansınız olacağını sanmam. Fenerbahçe kötü mü, hayır, bazılarının yazmaya çalıştığı felaket senaryoları gibi değil iş. Yavaş yavaş fizik gücü yükseliyor ve orta alan aritmetiği, Emre kenarda oturtulabilirse düzelecek. Sarı lacivertlilerin de iyi takım olduğu daha bir ortaya çıkacak.
Haydi Lefter Kupası’na
Evet, bu yaz da Ramazan dolayısıyla biraz geciktik. Ama adalar arası veteranlar Lefter Kupası’nı Cuma günü başlatıyoruz. 17.30 da elemeler. Cumartesi günü de finaller olacak. Bu yıl bir değişiklik yaptık. 40 yaş üstü eski futbolcu arkadaşlarımız aynı takımda oynadıklarında ağırlıklı oluyorlar. Maşallah hala aynı düzeyde gibi oynayanlar var. O nedenle her ada eski futbolcu arkadaşlara kendi davetini yaptı. En az 4 tane adalı futbocunun oynaması kuralı geldi.
Sevgili Umut Oran ile konuştum, gençliğinde bizim Kınalıada’nın kalesini koruyordu. Hacı Bektaş şenliklerine gidecek. Sonra veya önce bize yetişecek. Ogün Altıparmak, Şükrü Birant, Arap Çetin, hep Heybeliada’da oturan ve onun zamanında Galatasaray kaptanlığını yapan, ada maçlarında rakip olan Uğur Köken gibi Lefter ağabeyle oynayanlar maçlarda yer almasalar da beraberliğimize katılacaklar. Ayrıca Lefter ağabeyin ailesi de turnuvaya katılım gösterecek. Sevgili Başkan Alp Yalman bizi, biz de onu unutmadık tabii. Fenerbahçe Yönetimi ile Televizyonu hep yanımızda. Geçen yıl mükemmel bir performans gösteren Kıvanç sunumları ve anlatımı ile elinden mikrofonu bırakmayacak.
Başkan Aziz Yıldırım eğer vakit bulabilir ve Konya deplasmanına bir gün önce gitmezse bekli de açılışta bizimle birlikte olacak. Böyle olabilirse çok sevineceğiz. Daha kimler mi var, ne bileyim, Mehmet Ekşi, Necdet, Hasan Vezir ilk aklıma gelenler. Hakemlerimiz de ilginç, eskilerden başarısıyla hafızalarda kalan Orhan Erdemir var. Geçen yıl üstün peformansı ile seyircilerin görüllerinde taht kuran Fransa’da düdük çalmış Sahak Bey ve Yunanistan’dan Damat Aristoteli Elmas da var. Kısaca biz ona Laki diye biliriz. Doğma büyüme adalı Veno’nun damadı olduğu için enişte, damat falan derken adı aklımıza gelmiyor. Aslında her ikisi de eski İstanbullu ve Kınalıadalı. 30 yıl sonra bizim bu festivalı yaşamak için Bohemya Kristal’in oğlu Buli bile gelmiş. Güzel, nostaljik bir hafta sonu olacak. Sizleri de bekleriz.