Futbol ilim midir? Bilim midir?
Futbol ilim midir? Bilim midir? Dünya yuvarlak mıdır? Toparlak mıdır? Bunlar münazara konusudur. Münazaraya girmek için ise bazı şeyler bilmek gerekir. Biz futbolcular olarak ilim nedir? Bilim nedir? Birbirleri ile ilişkisi nedir? Veya ilişkileri nereye kadardır? Bilim ilimin neresindedir? Açık söyleyeyim biz futbolcu olarak bunları pek bilmeyiz. Sadece topa vurmuşuz İlimin, gerçeğe dayandığını, suyun yüz derecede kaynaması, iki hidrojen atomu bir oksijen atomunun birleşerek suyu meydana getirmesini açıklayan ilim ile bilimin arasındaki fark için kafamızı yormayız.Ama bazı teknik adamlarımız da futbol bilimdir gibi birtakım kavramları ağızlarından düşürmüyorlar.Futbol ilim bilim olunca da onlar da alim olacaklar!.
Sütun arkadaşım Çetin Susan güzel bir inceleme yapmış Bu hususta bir takım teknik adamlarla görüşüp fikir almış. Çok faydalı bilgiler var. Bu konuda kendisini kutlarım. Aslında bu konuların, sadece gazete sütunlarında değil, spor dünyamızda da sık sık tartışılması gerekir. Felsefeyi severim. Hala da zaman zaman da bilmediğim konularla ilgili olarak felsefe kitaplarını karıştırarak öğrenmeye çalışırım. Çetin’in röportajlarından sonra çok sevdiğim felsefeci Takiyettin Mengüçoğlu’nun kitabını karıştırdım. Mengüçoğlu bu kitabında,”Bilim, ilmin bir fenomenidir” diyor.
Ben kişi olarak bu kitaptaki ilimlerin tasnifinde futbol nereye konulabilir buna bir türlü karar veremedim. Futbolu bir ilim ya da bilim değil sadece oyun olarak düşünüyorum. Nasıl onların kuralları varsa oyunların da kuralları vardır. Ben pek beceremem ama harmandalı ve çiftetellinin de kuralları vardır. Hangi oyun olursa olsun onu başarabilecek güçte olmalı insanlar. Bunu bilinçli yapabilmek için de teknoloji devreye giriyor. Bu gün artık insanların dokularına kadar inip, insanları daha güçlü kılabilecek önlemler alınabiliyor. Sanıyorum teknoloji ilmin içinde bir bilimdir ve çok gereklidir.
ŞAMPİYON
Fenerbahçe Çaykur Rize ile berabere kaldı ve 3 hafta önce Saraçoğlu’nda şampiyonluğu ilan etti. Bu maça gelinceye kadar kazandığı ve kaybettiği maçların dökümünü yapmak istemiyorum. Aslında gerek de yok. Gün o gün değil. Her büyük takımın hedefi şampiyon olmaktır. İşte Fenerbahçe bunu yaptı. Sanırım bu şampiyonluk şimdiye kadar aldığı şampiyonluklardan daha önemli ve de anlamlı. 3 Temmuz olayından sonra ayağa kalkıp şampiyon olması dünyada az görülecek olaylardan biridir. Yaralarını sarıp sağlığa çabucak kavuştular.
Çaykur Rize Spor ile yaptığı maç süresi içinde Fenerbahçe stadındaki kadınların, yanlarındaki ve kucaklarındaki çocukların tezahüratı karşısında adeta gözlerim yaşardı. Çok mutlu oldum. Bazen kötü olayların sonucunda iyi olaylar gerçekleşebiliyor. Bunu yadsımamak lazım. Nitekim yıl ortasında Fenerbahçe’nin aldığı saha kapatma ya da seyircisiz oynama cezaları onu yıkmadı aksine güçlendirdi. Özellikle seyircisiz oynama cezalarında stadyumların kadın ve çocuklara açılması uygulaması çok fazla ilgi gördü. Olumlu ya da olumsuz yanları tartışılabilir olmasına rağmen..
Fenerbahçe iktidardır diyordum. Şimdi kadınlar da Fenerbahçe’de iktidardalar. İyiden iyiye güçlendiler. Cezalı maçlarda neredeyse erkekler kadar faydaları oldu. Çok ilginç belki de okullarda edebiyatı zayıf olanlar sahada küfür edebiyatını öğrendiler ve erkekleri solladılar. Artık Atatürk’ün askerleri yanında kadın askerleri de var. Fenerbahçe taraftarı gücüne güç katmış oldu.
KURUMLAŞMA MI? KURUMSALLAŞMA MI?
Fenerbahçe kurumsallaşıyor. Kapalı kapılar arkasında hızlı bir çalışma var. Kurumsallaşmanın CEO’su da Hasan Yılmaz. Böyük adam diyorlar. Böyük adamları pek tanımam. Bunun için O’nu da pek tanımıyorum. Yalnız Fenerbahçe’yi posterlerde görmüş başarılı bir iş adamı olduğu kesin. Başka da bir bilgisi yok. Ancak böyle büyük projeler yapan bir Ceo’nun Fenerbahçe’nin sosyal ve psikolojik durumunu bilmesinde sanırım yarar vardır.
Yapılan çalışmaları kim kurumsallaştıracak, yapı taşlarını kim yerleştirecek tabii yöneticiler. Peki, var mı bunu kuralına göre yapacak insanlar. Bir işçiyi bir yerden alıp, başka yere tayin edemiyorlar.
Aslında kurumsallaşma çok önemli. Benim yıllar öncesinden beri hayalimdir. Ama hayallerle gerçekler biraz farklı oluyor. On beş bin üyenin içinde altı- yedi bin kişisi üye aidatını bile vermiyor. Kulüp karşılıyor çoğunun bu mükellefiyetini. Üyelik aidatı vermeden bazı insanları üye yapmak ve üye olmayanları da sosyal lokalden yararlandıran çeteler türemiş. Maç Bileti mafyası da bir başka sorun. Bazı insanların elinde deste deste biletler. Söyler misiniz? Nasıl kurumsallaştırılacak?. 25 Yıl önce biz de heves edip, İspanya’dan plan, projeler getirdik kurumsallaşma ile ilgili olarak. Bir “Fenerland” yaratılacaktı. Her şey de hazırlanmıştı. Uygulamaya başlayacağımız zamanlar Kabakçı Mustafalar kıpırdanmaya başladı. Bizler için; “Bunlar Anadolu’da solculuğu yayacaklar” söylemini yaymaya başladılar. O bitti Ali Şen zamanında kurumsallaşma işi yeniden gündeme geldi. Hatta THY Genel Müdürü, Tezcan Yaramancı da CEO tayin edildi. Toplantılarda, zenginler hâkim olacak kulübe diye laflar söylendi ve de o atılım da yarım kaldı. Şimdi tekrar Aziz Yıldırım Fenerbahçe üyelerini bir milyona yükseltmek için tüzük tadili yaptırdı. İçinde demokratik kurallar var. Bunun yanında ağzı yandığı için siyaset alanında da Fenerbahçe’nin hakim olması için gerekli çalışmalar yaptırıldı. Üyeleri çoğaltarak hem ekonomik açıdan güçlenecek hem de siyasi güç toplayacak. İnşallah bu kez başarılı olunur .Gerçek böyle işte. Keşke hayaller gerçek olabilse.