Futbol kaliteyi seçti - (TAMAMI)
Sporda Halk pazarı
Onur BELGE
Futbol kaliteyi seçti
Mehmet Ali Aydınlar bugünden itibaren resmen Türkiye Futbol Federasyonu Başkanı oldu. Bundan önceki yönetimler ve başkanlar lütfen alınmasın. Elbette ki, çok değerli insanlardı ve hizmetleri oldu. Ancak genel olarak baktığımızda, bunca yıldır futbolun içindeyim. Böylesine her yönüyle kaliteli ve üst düzeyde yöneticilerin bir araya geldiğini görmemiştim.
Diyeceksiniz ki, aralarında hiç çürük elma yok mu? Elbette ki, istenen niteliklerde olmayanlar ben bilmesem bile mevcut olabilir. Onlar zaman içinde eğer bu kaliteyi taşıyamazlarsa, elenecekler ve topluma kendi kendilerini deşifre edeceklerdir.
Sadece şu kadarını söylemek istiyorum. Ben Sayın Mehmet Ali Aydınlar'ı çok uzun süredir tanıyorum. Selamlaşmaktan daha ileri diyebileceğimiz tanışıklığımız var. Adaylığı tam belirginleşmeden önce bir kaç kez görüşmüş ve bir araya gelmek için program yapmaya çalışmıştık. Her yönüyle çok yoğun bir insan, programı bir türlü ayarlayamadık. Ciddiyetini ve olaya bakış açısını anlatmak için yazıyorum. Adaylığı resmileşince yaptığımız telefon görüşmesinde bir yanlışlığa meydan vermemek için buluşmayı seçim sonrasına dek erteledik. Herhalde bu bile nasıl bir insan ve yönetici olduğunu anlatmaya yeter. Buluşma meselesine gelince, bizde bu görevlere seçilenlerin etrafı öylesine bir çıkar ve yağcılar duvarıyla çevrilir ki, en yakınınıza fotoğrafından bakasnınız ama görüşemezsiniz. İnşallah böyle bir durumu Sayın Başkan Mehmet Ali Aydınlar ile yaşamam.
Tanman göreve çok yakıştı
Bazılarının dudak kıvırdığını görüyorum. Sevgili Cüneyt Tanman seçildiği göreve çok yakıştı. Daha önce de yazmış ve söylemiştim. Ama sürekli yinelemekte yarar var. Ne futbol federasyonu içinde, ne de kulüpler yönetimi içinde futbolu yönetmek üzere futboldan gelmiş kimseyi göremiyorduk. İşte Tanman bu eksikliği mükemmel kapattı.
Ciddiyeti, hayata bakış açısı, uygarlığı ile Cüneyt Tanman Milli Takım futbolunun başına tam aranan kişiliktir. Paraları ve toplum içindeki etkileri ile çelebi meraklıların, ben de bilirim edası ve inadıyla futbolu yönettiklerinde ne olduğunu hep birlikte gördük.
Bu arada kullanacağım kelime için özür dilerim kimse alınmasın, şaklabanlık bekleyenlerin hevesleri kursaklarında kalacak. Çünkü bizde alışılmıştır, takla attırır, ağlatır, zıplatır, reyting hokkabazlığına alet ederler bu göreve gelmişleri. İşte asıl onlar yandılar ve bir çoğunu biliyorum, Sevgili Cüneyt Tanman böyle bir göreve geldi diye bayağı canları sıkıldı. Hayırlı olsun kardeşim, yolun açık olsun, başarılı olacağına inanıyorum, kolay gelsin.
Ah şu spor yazarları
16 Kasım 1924, devrimden sonra ilk kez Sovyetler Birliği bir başka ülkenin Milli Takımı ile maç yapacaktır. Bu ülkenin adı Türkiye'dir. Boykot nedeniyle 1946 yılında FIFA'ya alınana dek Soyetler Birliği'nin tek uluslararası rakibi bundan böyle Türkiye olacaktır.
Maçın oynanacağının kesinleşmesinden sonra Sovyetler spor basınında Türk Milli Takımı'na olan ilgi giderek artar. Bizi, futbol deyimi ile öylesine “doldururlar” ki, Odesa'nın Veçernie Novosti gazetesi “Türk takımı dünyanın en iyi takımlarından biri. 1924 Paris Olimpiyatlarında tek yenilgisini az farkla Olimpiyat ikinci olan Çekoslovakya'dan aldı!” diye yazar. Oysa Türk takımı olimpiyatlarda zaten tek maç yapmıştır. Az farkla alınan yenilgi de 5-2'dir.
Nasıl, Sovyet Rusya da olsa, Amerika da, Türkiye de olsa bazı şeyler yıllar geçse bile pek değişmiyor değil mi? Neyse sözü fazla uzatmak istemiyorum. Anıyı nefis bir belgeselden aldım. Mehmet Perinçek'in keyifli bir dille kaleme aldığı “Türk-Rus diplomasisinden gizli sayfalar” kitabında spor bölümünde bu satırları okurken Cüneyt Akalın hocamla kasıklarımızı tuta tuta kahkalarla gülmekten kendimizi alamadık. Spor bölümünde muazzam malzemenin dahası da var ama buraya almaya köşenin boyutları yetmedi. Elinize geçerse bakın göreceksiniz, aslında çok ciddi bir şekilde yazılmış kitapta o büyük devletler arası diplomatik ağırlık içinde ne komik şeyler oluyor.
Ajax-Feyenoord bizimkilere ders olsun
İnanılmaz bir haber okudum dün gazetelerde. Hollanda'nın ünlü Ajax ve Feyenoord takımları 5 yıl süre ile rakip takımların seyircilerini maçlara almama kararı vermişler. Ajax Amsterdam'ın, Feyenoord da Rotterdam'ın takımları. Yani iş bir anlamda şehirler arası rekabete dönüşmüş.
Umarım bizim futbol takımlarımız bunlardan ders alır. Fenerbahçe – Galatasaray basketbol takımları arsında oynanan final maçında ve kupa törenindeki çirkinlikler henüz taze. Bursa-Beşiktaş arasındaki olaylar da bitmeyen tefrika ve de diğerleri. Yapmayın, etmeyin kardeşler. Kıymayın futbolumuza. Beyaz bir sayfa açılan bu günde şu seslenişime kulak verin.
Che Guevara yeniden
Bazan sorarlar “hala ne uğraşıyorsun, geç kenara emekliliğin keyfini yaşa” derler. İlk gençliğimizde elimizden döverek, işsiz bırakarak kalemimizi almaya kalkmışlardı. İş verilmeyince ne yaparsın diyenlere yanıtım kısa olmuştu. “Ben 68'liyim, duvarlara yazarım, o zaman daha rezil olursunuz.” Yurt dışında kaldığı uzun süreden sonra Türkiye'ye dönüp yeniden paçaları sıvayan Canip Giriftinoğlu arkadaşımımın duvarında fotoğrafıyla birlikte Che'nin sözlerini görünce içimdeki ateş yeniden parladı, sizlerle paylaşmak istedim.
“En kolayıdır kaybetmek,
Mesele kazanmak için uğraşmakta.
Savaşmadan esir olacağına,
savaşarak ölmeli insan aslında.”