Futbolcu yetiştiriyoruz ama...
Sayın Aydınlık okurları ve sayın futbolsever kardeşlerim... Zaman zaman birkaç spor yazarının “Biz neden futbolcu yetiştiremiyoruz” içerikli yazılarını okuyorum. Aslında gençlerimiz çocukluktan itibaren baba, amca, mahallenin abisi aracılığıyla futbolla tanışıyor, daha ileride ise amatör futboldan başlayarak Süper Ligimize kadar yetişiyor, yükseliyor. Ancak yetişen bu genç futbolcularımız, maalesef üst düzey liglerde futbol oynamaya başladığında “öğretici” ellerden çıkarak, futbolu ticaret olarak görenlerin ellerine teslim olmak zorunda kalıyorlar...
YETİŞEN FUTBOLCU EL DEĞİŞTİRİYOR…
Uzun bir süreç içerisinde binbir emekle yetiştirdiğimiz yetenekli genç futbolcularımız, maalesef futbol oynadığı kulübüne maddi katkı yapmak için başka ve daha büyük bir kulübe transfer olmak istiyor. Yöneticiler ise gençlerimizin bonservisini paranın en çok geldiği kulübe satmak uğruna türlü türlü pazarlık ve oyunlara başvuruyor.
Benzer süreçlerin sonucunda potansiyel sahibi genç futbolcularımız neredeyse “davul zurna ile” Avrupa kulüplerine gönderiliyor. Ayrıca kulüp başkanına el pençe divan duran yöneticiler de güzel Türkiyemizin cevherlerine yaşı kaç olursa olsun, “Daha çok para ve şöhret sahibi olursun.” önerileri yaparak senaryonun son perdesini yazıyor. Eksik parçayı da (işini doğru yapanları tenzih ederim) aralıksız parayı düşünen ve drakulayı andıran futbolcu menajerleri tamamlıyor.
BAŞKAN MUTLU, FUTBOLCU MUTLU, MENAJERLER ZATEN DÜNDEN MUTLU
Bu transfer rotasında işler böyle olunca bizim kulüp futbolumuzda uluslararası başarıların gündeme gelmesini bırakın, “başarı” gündemin yakınından bile geçemiyor. Şimdi siz bana muhakkak, “O zaman Avrupa kulüpleri nasıl başarılı oluyor?” diye soracaksınız sayın okurlarım. Avrupa'nın tanınmış ve zengin kulüplerinin futbolcu transferleri başka türlü hesaplanıyor. Başarılı olan kulüplerin başkanları ya da yöneticileri futbolun içinden yetişmiş isimler oluyor.
Bize gelirsek, federasyon başkanı zengin iş adamı. Kulüp başkanları zengin iş adamı, yöneticiler de hakeza aynı... Hal böyle olunca transfer dönemlerinde bol heyecan yaşanıyor, para trafiği yoğunlaşıyor ama istenen başarılar bir türlü gelmiyor. Kulüp futbolumuzda borçlar artarken başarının esamesi bile okunmuyor.
BAŞARILI KULÜPLERE BİR GÖZ ATALIM...
Uluslararası çaptaki futbol organizasyonlarında başarılı olan kulüplere baktığımızda, para trafiğinin kulübe endeksli olduğunu görüyoruz. Transfer zamanı geldiğinde tecrübeli başkan ve yöneticilerin sabırla, para ile ilgili stres yapmadan davrandıklarını gözlemliyoruz. Satın alınan futbolcunun kulübüne ödenecek para zaten bir önceki sezonun sonunda ellerinde oluyor. Doğru yapılanma başarıyı getirince gelir elde etmek de kolaylaşıyor. Haliyle transferler de...
Bizim kulüplerimiz, futbolcuyu alırken ortalama 3-4 milyon avro civarında bonservis ödüyor. Futbolcunun alacağı ücret ve menajerlerin kazandığını da hesap edecek olursak, istisnalar dışında, satın alınan bir yabancı futbolcuya harcadığımız parayı oyuncuyu gönderirken kazanamıyoruz. Son 30 senede Avrupa çapında sadece iki kupamız var. 2000 yılında Galatasaray'ın peş peşe kazandığı UEFA Kupası ve Süper Kupa.
AVRUPA TURUNA ÇIKMAK ZORUNDA KALIYORLAR...
Kulüplerimizin bonservis parası kazanmak için Avrupa'ya gönderdiği genç futbolcularımız, birkaç kez peş peşe yedek kaldığında başka Avrupa kulüplerine transfer turu ile karşı karşıya kalıyor. Kolay kolay da geri alamıyoruz gençlerimizi.
Gücümüz olsa da “futbolcu yetiştiremiyoruz” demek yerine birçok ülkede top koşturan gençlerimizi başarılı olsun ya da olmasın güzel Türkiyemizin çatısı altına toplayabilsek... Kulüp futbolumuza faydası olacağı gibi milli futbol kadrolarımıza da çok büyük desteği olur diye düşünüyorum.
Sayın futbolsever kardeşlerim... Bugünkü yazımı ara sıra yaptığım gibi bir hikaye ile değil de, futbolun içinden gelen ve şu anda A Milli Futbol Takımımızı çalıştıran teknik direktör Stefan Kuntz'un dört hafta önceki açıklamasından bir cümle ile tamamlamak istiyorum. Kuntz, gençlerimizin maddi ve manevi beklentilerinden bahsederek, “Tatmin olduklarında dış ülkelere gitmezler.” demişti.
Kalın sağlıcakla...