Futbolda ‘mıntıka temizliği’
Bir sezonda daha sahada oynanan futbolun değil, saha dışını, masa başını konuşuyoruz. Hakemler, VAR ve yapı her futbol muhabbetinin içinde geçen ifadeler oldu. Sokakta top oynayan çocukların kendi kararlarını verdiği günlerde en büyük tartışma “bak senin adamın da penaltı diyor” sözüyle biterdi.
Günümüzde hataları azaltmak için getirilen Video Yardımcı Hakem Sistemi’nin (VAR) adaletinden söz etmek çok zor. Gerçi bu sistemin sahadaki adaleti mi, yoksa futbola daha çok yatırım yapanları mı korumak için getirildiği ayrı bir tartışma konusu. Sonuçta tribünlerde hakemlere koro halinde küfredildiği, kulüp başkanlarının veya yöneticilerinin kanal kanal gezip hakemleri şikâyet ettiği bir süreçten geçiyoruz.
ASKER HAKEMLER
Türkiye’de hakem camiası ilginç bir dönem yaşadı. Mustafa Önsel, Kırmızı Kedi’den çıkan Kelebekler Kanat Çırpınca adlı son kitabında TSK’ya ilk kumpasın asker hakemler üzerinden yapıldığını anlatıyor:
“Özellikle 1990’lı yıllardan itibaren, futbol adeta bir endüstri haline dönüşmeye başlamış, futbol sadece futbol olmaktan çıkmıştı. Futbol, ondan nemalanmak isteyen tüm kişi ya da kişiler, bahis çeteleri, şike düzenleyicisi çıkar amaçlı suç örgütleri ve Fetullahçı örgütün yakın ilgi alanındaydı.
Bu ilgi alanının, önceki bölümde de belirttiğim üzere en önemli unsurlarından biri, haliyle hakemlerdi.
Hakemlerin hepsinin ayrı bir mesleği vardı. Kimi doktor, kimi devlet dairesinde memur, kimi emniyet mensubu, kimi serbest meslek sahibi, kimi çeşitli rütbelerdeki askerlerdi.
Asker hakemler, bağlı oldukları kurum itibarıyla istisnalar hariç, yasa dışı hiçbir olaya bulaşmayan, hakemlik camiasında da önceki bölümde de belirttiğim gibi, her açıdan oldukça etkin bir gruptu.
Burada asker hakemlerin tasfiye sürecine ara vererek, futboldan nemalanmak isteyen oluşumların en başat olanı, 2000’li yıllarda ise tam hakimi gözüken Fetullahçı örgütün, futbola bulaşmasının hikayesini anlatmak sanırım uygun olacak!
Örgütün lideri Fetullah Gülen’in geçmişte sağ kolu olan Nurettin Veren bunu, kaleme aldığı bir yazısında şöyle anlatıyor; “Gülen, 1966 yılında İzmir Kestanepazar’ında eğitim verdiği çocukların futbol oynamasına müsaade etmez, oynayan olursa çok kızardı. Futbolla ilgisi, 80’li yılların ortasında başladı. Bir gün sabahın erken saatlerinde Fenerbahçe stadının yanından geçerken, kalabalık bir insan topluluğu görünce, ‘Bunlar ne bekliyor ki.’ diye merakla sordu.
Fenerbahçe’nin maçı olduğunu, buradakilerin sabahın erken saatlerinde bilet kuyruğuna girip saatlerce beklediklerini öğrenince, ‘Bu insanlar hiçbir iş için bu saatte kalkıp toplanmaz. Bu futbol, bilmediğimiz, eksik kaldığımız konu’ dedi.”
İşte Fetullahçı örgüt, o günden sonra kitleleri kolayca etkilemenin bir yolunu daha keşfetmiş oldu ve futbolun içine adeta balıklama daldı. Pek çok yönetici, hakem, futbolcu, teknik direktör vs. futbolun tüm bileşenlerine el attı.”
MEDYA ÜZERİNDEN OYUN
“90’lı yılların sonuna doğru, hem Fetullahçı örgüt, hem de futbol rantından nemalanmak isteyen kişi ve gruplar, operasyonlarının parçası olmayacaklarını düşündükleri asker hakemlerin sistemin dışına atılması için, özellikle medya üzerinden oyun kurmaya başladılar.
Bunun için kamuoyunun çoğunluğun reddemeyeceği gerekçeler buluyorlardı.
Örneğin futbol müsabakalarında hakemleri hedef alan küfür, saldırı vb. olaylardan bahisle, “Bu ülkenin askerine kimse küfür edemez. Ama futbol maçlarında onlara küfür ediliyor. Tükürülüyor, hakaret ediliyor. TSK buna müsaade etmemeli.” diye çok “asker sever” gözüken yaklaşımlar sergiliyorlardı. Elbette bu sadece algıydı!
Küfür veya başka kötü bir davranış kime edilirse edilsin, doğal ki kabulü mümkün değildi. Mesleği doktor olan hakeme küfür edildiğinde olağan, mesleği asker olana edildiğinde olağandışı kabul edilebilir mi?
Tüm hakemler sahaya çıkarken asıl mesleklerinin şapkasını çıkarıp, hakemlik şapkasını takıyordu. Dedik ya, amaç algı yaratıp, asker hakemleri sistem dışına çıkartıp istedikleri gibi at koşturmaktı.
Bir başka gerekçeleri de “Hakemlikte rütbe ayrımı kalmıyor. Bir astsubay hakemlikte daha eski olduğu için orta, askerlikte ondan kıdemli olan bir subay ise onun yardımcılığını yapıyor. Bu meslekte disiplini bozar” yaklaşımı idi.
Ne hikmetse onlarca yıldır asker hakemler sistemdeydi. Mesleğe yansıyan hiçbir disiplinsizlik olmamış, gündeme gelmemiş, ama 90’lı yılların sonuna doğru böyle bir gerekçe ileri sürülür olmuştu. Amaç, yukarıda belirttiğim gibi, futbolu kontrol altına almak için ‘mıntıka temizliği’ yapmaktı.”
Gelinen noktada yeni bir mıntıka temizliğine ihtiyaç olduğu gözüküyor.