G7: Nerede kaldı bu durgunluk?
G7 toplantısı, 2023’e beş ay kala dünya ekonomisinin durumunu değerlendirmek için bir fırsat sundu. Geçen aralık ayında “yaklaşan çöküş” başlığıyla bir yazı kaleme almıştım. Ve şöyle demiştim: “Yaklaşmakta olan bir resesyon hiç bu kadar yaygın bir şekilde beklenmemişti. Belki de ana akım ekonomi tahmincilerinin sicili göz önüne alındığında bu gerçekleşmeyeceği anlamına geliyor! Ancak bu kez konsensüs haklı çıkacak gibi görünüyor.”
Beş ay geçmesine rağmen bir çöküş yaşanmadı. En azından ana akım ekonominin “teknik” resesyon olarak tanımladığı ve bir ekonominin reel GSYH’sinin iki çeyrek üst üste daraldığı çok kaba tanımına göre. Bazı G7 ekonomileri bu çöküş kriterini karşılamaya oldukça yaklaştı: Almanya ve İtalya 2022’nin son çeyreğinde daralma kaydetti. Almanya ve Kanada 2023 ilk çeyreğinde durgunlaştı ve İngiltere her iki çeyrekte de neredeyse hiç büyümedi. Fransa’nın durumu da pek iyi değildi ve en iyi performans gösteren G7 ekonomisi olan ABD’nin büyüme oranı bu yılın ilk çeyreğinde yarı yarıya azaldı.
YAVAŞLAMA DURMA NOKTASINDA
ABD Ulusal Ekonomik Araştırma Bürosu (NBER), ABD’de bir çöküş olup olmadığına karar vermek için genellikle başvurulan kurumdur. NBER’in çöküş tanımı, katı bir göstergeler dizisinden ziyade bir yargıdır. Bunlardan en önemlisi reel kişisel gelirlerin yükselip yükselmediği ve istihdamın artıp artmadığıdır. Son iki çeyrekte ABD’nin reel kişisel gelirleri yüzde 0,2 ve sadece yüzde 0,05 artmıştır. Yani henüz daralma yok ama yavaşlama neredeyse durma noktasına geldi.
İstihdama gelince, 2022’nin büyük bölümünde büyüme yavaşlamış olsa da, istihdam geçen yıl son çeyrekte yüzde 0,6 ve bu yıl ilk çeyrekte aynı hızda artmıştır. Gerçekten de, ABD ve G7’nin geri kalanındaki düşük işsizlik oranlarından çok söz edilmektedir. ABD’de bu oran son 50 yılın en düşük seviyesindedir. Farklı seviyelerde olsa da diğer G7 ekonomilerinde de durum aynıdır.
GECİKMELİ GÖSTERGELER ÇÖKÜŞÜ TEYİT EDİYOR
Ancak, bu iki temel NBER göstergesi de çöküşün gecikmeli göstergeleridir. Bir diğer deyişle, halihazırda devam etmekte olan bir çöküşü teyit ediyorlar. Artan işsizlik ve düşen gelirler sadece çöküş devam ederken gerçekleşir, NBER’in bunları kullanmasının nedeni de budur. Ancak bu göstergeler “yaklaşan bir çöküş” olup olmadığı konusunda yol gösterici değildir. Kapitalist üretimde, eğer şirketler yatırımlarını azaltıyor, işgücünü işten çıkarıyor ve böylece toplam ücret faturasını düşürüyorsa, satış gelirleri düşüyor ve karlar bundan çok önce azalıyor olacaktır. Dolayısıyla öncü göstergeler için başka yerlere bakmalıyız.
Marksist ekonomi teorisi, sermayenin karlılığı düşmeye başladığında çöküşlerin yaşanacağını ve sonuçta bir ekonomideki toplam karlarda düşüşe yol açacağını öne sürer. Bu karlar, sermaye maliyetindeki, yani borçlanma faiz maliyetlerindeki artışlarla daha da sıkışabilir.
KÂRLAR DİP NOKTASINDA
Ve bu kriterlere göre, yaklaşan bir çöküşün işaretleri artıyor. ABD şirket karları son yedi yılın en büyük düşüşünü yaşıyor. 2023’ün ilk çeyreğinde kurumsal kazanç sezonu sona ererken, S&P 500 şirketlerinin karlarının bir yıl öncesine kıyasla ortalama yüzde 3,7 düştüğü tahmin ediliyor. Bu, kazançlardaki düşüşün üst üste ikinci çeyreğidir ve içinde bulunduğumuz çeyrek için tahminler yüzde 7,3’lük bir düşüşün daha yaşanacağı ve bir sonraki çeyrekte daha iyisinin olmayacağı yönündedir. Bu da pandemi dönemine kıyasla daha uzun süreli bir kar durgunluğuna işaret ediyor. Sözünü ettiğimiz bu üç çeyrekten daha fazla bir kazanç düşüşü en son 2015-16 yıllarında, ABD Merkez Bankası son faiz artırım döngüsüne başladığı dönemde görülmüştü.
Geçmiş verilere göre, kazançlardaki değişiklikler satış gelirlerindeki değişikliklerden yaklaşık bir çeyrek önce gerçekleşme eğilimindedir. Kurumsal kazançlar son iki çeyrekte yüzde 13 düştüğüne göre, satış gelirlerinin de bunu takip etmesini bekleyebiliriz.
PARA ARZI 90 YILDIR İLK KEZ DARALIYOR
Şirket karlarındaki düşüş sadece ABD ile sınırlı değil. Avrupa’da şirket kazançlarının 2023’te yıllık bazda 1. çeyrekte yüzde 2,5, 2’ncide yüzde 5,4 ve 3’üncüde yüzde 7,4 düşeceği tahmin edilmektedir.
Bazılarının iddia ettiği gibi, 2022’de başlayan mevcut hayat pahalılığı krizine ‘açgözlülük enflasyonu’ neden olduysa, 2023’te böyle bir durum söz konusu olmayacaktır.
Geçen yıl tarihi zirvelere ulaşan kar marjları (birim üretim başına kar) gerilerken, toplam şirket karları da düşüşe geçmiştir. 2022’nin son çeyreğinde finansal olmayan şirket karları yüzde 5,4 düşmüştür.
Bir de Fed ve diğer merkez bankalarının sözüm ona fiyatlardaki enflasyonu ‘kontrol etmek’ için faiz oranlarını artırması ve kredileri görülmemiş bir hızla sıkılaştırması nedeniyle üretim ve yatırımı finanse etmek için artan borçlanma maliyeti var. ABD para arzı 90 yıldır ilk kez daralıyor.
BANKACILIK KRİZİ VE DEVASA ŞİRKET BORÇLARI
Bu faiz artışlarının sonucu ABD ve Avrupa’da için için yanan bir bankacılık krizi olmuştur.
Bankalar için daha yüksek fonlama maliyetleri kârları sıkıştıracaktır. Goldman Sachs ekonomistleri banka karlılığındaki her yüzde 10’luk düşüşün kredileri yüzde 2 oranında azalttığını tahmin etmektedir. FED’in faiz oranlarını en son mevcut seviyelere yakın bir şekilde artırdığı 2007 yılındaki seviyelere ulaşırsa, bu durum ABD’de kredilerin yüzde 3-6 oranında azalmasına yol açabilir. Goldman bunun ekonomik çıktıyı bu yıl yüzde 0,3-0,5 puan azaltarak ekonomiyi resesyona itebileceğini öngörüyor.
Bankaların ardında ise finans dışı şirketlerin büyüyen krizi var. 2000 yılından bu yana Amerika ve Avrupa’da finans dışı şirket borçları 12,7 trilyon dolardan 38,1 trilyon dolara çıkarak toplam GSYİH’lerinin yüzde 68’inden yüzde 90’ına yükselmiştir. Bu borcu ödemenin artan maliyetleri, zayıf kurumsal “zombileri” ve “düşmüş melekleri” iflasa sürüklüyor.
REEL ÜCRETLERDEKİ DÜŞÜŞ
Büyük ekonomilerin 2023’te düpedüz bir çöküşe girip girmeyeceği tartışmalı bir konudur. ‘Yapışkan’ enflasyon oranları reel ücret artışını çok düşük oranlara (ya da sürekli düşüşlere) indirirken, ekonomik büyüme en iyi ihtimalle zayıf olacaktır. ABD’de reel ücretlerdeki ortalama düşüş 2022’nin üçüncü çeyreğinde yıllık bazda yüzde 2’nin biraz üzerinde olmuştur. Avrupa’da Almanya ve İspanya’da satın alma gücünde daha da belirgin düşüşler yaşanmış, reel gelirler sırasıyla yüzde 4 ve yüzde 5’in biraz üzerinde düşmüştür. Avro Bölgesi’nde reel ücretler 2020’de pandemi çöküşünün sona ermesinden bu yana yüzde 8 oranında düşmüştür. Almanya’da reel kazançlar son bir yılda yüzde 5,7 oranında düşerek, istatistiklerin başlamasından bu yana en büyük reel ücret kaybını yaşadı.
RESESYON RİSKİ 40 YILIN ZİRVESİNDE
‘Sıcak’ işgücü piyasasının soğumaya başladığına dair işaretler de var. Covid sonrası işlerin genişlemesi (çoğunlukla düşük ücretli ve yarı zamanlı olsa da) ABD’de yüksek boşluk ve işten ayrılma oranları gördü. Salgın öncesi seviyelerin hala üzerinde olsalar da bu oranlar şimdi düşüyor.
New York Merkez Bankası’nın bir olasılık modeline göre, ABD’nin önümüzdeki 12 ay içinde bir noktada resesyona girme olasılığı son 40 yılın en yüksek seviyesine çıktı. Ülkenin önümüzdeki bir yıl içinde resesyona girme olasılığı yüzde 68,2 ile 1982’den bu yana en yüksek seviyeye çıktı. Gerçekten de FED’in resesyon riski göstergesi, subprime (eşik altı mortgage) krizinden kısa bir süre önce, Kasım 2007’de yüzde 40 iken olduğundan daha yüksek.