‘Gaflet, dalâlet ve hatta hıyanet’ en kolayıymış...
Birileri kendi mülkünüz olan evinizden sizi silah zoruyla kovmaya kalksa...
Evinizdeki eşyaları başka bir düşmanınızın size tahsis ettiği yere nakletmek durumunda kalsanız bununla övünür müsünüz?
“Dünya bana saygı duyuyor” diye böbürlenir misiniz?
Böbürlenirseniz, normal insanlar sizin akıl ve ruh sağlığınızdan kuşku duymaz mı?
***
Aynen böyle oldu:
1921’de imzalanan Ankara Anlaşması’yla Türk toprağı ilan edilen Suriye’deki Süleyman Şah Türbesi ve Karakolu, dinci terör örgütü IŞİD’in eline geçti...
Türk Silahlı Kuvvetleri oradaki 44 askerimizi ve Süleyman Şah’a ait emanetleri kurtarmak için 39 tank ve 57 zırhlı araçla operasyon yaptı.
F-16’lar havadan destek verdi.
Biz, “Askerimiz IŞİD’e haddini bildirecek ve toprağımızı kurtaracak” diye sevinirken acı haber geldi:
Meğer operasyon düzenleyen askerlerimizin topraklarımızı geri almak gibi bir derdi yokmuş... Oradaki askerleri, bir de Süleyman Şah’a ait bazı emanetleri kurtarıp bu tarihi mekanı havaya uçurmuşlar...
Sonra da yıllardır Türkiye’ye kan kusturan PKK’nın lütfetmesi sayesinde, bu örgütün kontrolündeki Eşme Köyü’nde bir araziye Türk bayrağı dikmişler...
Tüm bunları AKP iktidarının emir ve talimatlarıyla yapmışlar!
***
İşin garibi bizi yönetenler bu rezaleti utanıp sıkılmadan bir de “zafer” gibi göstermeye kalkmıyorlar mı; gidip enselerine yapışasım geliyor!
Yukarıdaki kupürde dünkü bir yandaş gazetenin olayı veriş şeklini görüyorsunuz:
Neymiş; Türkiye, Suriye topraklarında Süleyman Şah Karakolu’nu parmak ısırtan bir operasyonla tahliye edip, “Bölgede oyunu ben kurarım” mesajı vermiş... Sonuçta dünya bize saygı duruşuna geçmiş!
Ulan onun bunun uşakları:
Pılıyı pırtıyı toplayıp vatan toprağını terk etmek, kaçmak, ne zamandan beri “kahramanlık” sayılıyor?
Bu nasıl bir aymazlıktır, bu ne büyük bir dalâlettir; bu ne pervasız bir hıyanettir?
***
Hani; Atatürk, Gençliğe Hitabe’de “iktidara sahip olanlar gaflet ve dalâlet ve hattâ hiyanet içinde bulunabilirler. İşte, bu ahval ve şerait içinde dahi, vazifen; Türk istiklâl ve cumhuriyetini kurtarmaktır” diyor ya...
Türk istiklal ve cumhuriyetini kurtarmanın yolu bugün için net:
AKP iktidarından kurtulmak!
Umarım, “Ben Tayyip’in g.tünün kılıyım” diye bağıranlar bu gerçeği anlayıncaya kadar, bugün Süleyman Şah’ta yaşadıklarımız yarın Hatay’da, Diyarbakır’da, Ağrı’da başımıza gelmez...
***
Gaflet, dalâlet ve hatta hıyanet en kolayıymış Atam...
Bizim karşımızda bugün “cehalet” diye bir canavar var ki; kurşun işlemiyor!
BU NEYİN KAFASI?
Türkiye Cumhuriyeti, Süleyman Şah’ın IŞİD’e bırakılmasıyla; ilk kez toprak kaybederken, Başbakan’la Cumhurbaşkanı arasında bu bozgunu üstlenme yarışı yaşanıyor... Hükümet kanadı operasyonu Başbakan Davutoğlu’nun bizzat yönettiğini duyururken, Cumhurbaşkanı’nın Başdanışmanı “jöleli Yiğit”e göre operasyonu Erdoğan yönetmiş...
Hani; son günlerde gündelik hayatta fazlaca kullanılan bir soru kalıbı var ya, “Bu neyin kafası?” diye... Gerçekten merak ediyorum:
Toprak kaybını bile zafer gibi gösteren bu adamlar acaba kafayı mı yedi yoksa içtikleri ayran mı fazla geldi?
GÜNÜN SORUSU
Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü İbrahim Kalın, Suriye’nin “Süleyman Şah Operasyonu savaş sebebidir” açıklamasını, “Bizim nezdimizde bu açıklamanın bir önemi yoktur. Çünkü Suriye rejiminin meşruiyeti kalmamıştır” diye yanıtlamış... Sorum kendisine:
Hükümetin görev ve yetki alanında konuşma yetkisini sana kim verdi? Yoksa Cumhurbaşkanlığı ekibi olarak darbe mi yaptınız?
ABDULLAH GÜL’E SORULAR... (107)
On Birinci Cumhurbaşkanı Abdullah Gül:
Nihayet geçen cuma günü bir açıklama yaptın ve “Huber’den ne zaman taşınacaksınız?” diye soran meslektaşıma, “Taşınıyoruz” diye yanıt verdin...
Ancak hâlâ taşınmadın!
Resmen kanırtıyorsun ve oradan taşınmanı büyük bir öfkeyle bekleyen insanların sabırlarını zorluyorsun!
Taşınmadığın gibi; yanıt bekleyen soruları yine görmüyor, duymuyorsun.
Kanlıca’da taşınacağın ev için “Kendi evim” diyorsun ama... Piyasa değeri 20 milyon lira olan bu evi, nerede, ne zaman, nasıl kazandığın hangi parayla aldığını açıklamıyorsun!
Huber’deki tüm masrafları ödediğini söylüyorsun; “Belge göster” diyorum, gösteremiyorsun!
Sadece kendini değil, o yüce makamı da yaralıyorsun!
GÜNÜN İSYANI
Cumhuriyet Gazetesi, Abdullah Gül’ün cuma günü Huber’le ilgili yaptığı açıktlamayı cumartesi günü, “İktidar yanlısı gazetelerin sıkça gündeme getirdiği Huber” yorumuyla vermiş... İsyanım bu gazetenin yeni Genel Yayın Yönetmeni Can Dündar’a:
Can; bu konuyu gündemde tutan gazeteci benim. Huber hakkında tek satır yazmayan gazeten, “iktidar yanlısı” diye beni ve gazetemi kast ediyorsa... Kafayı mı yediniz kardeşim?