Galatasaray gruptan çıkar
Ayaklarına sağlık golcü Burak’ın. O gerilim altında, taraftarın protestosu altında, uzatmalarda o bölgede bulunmak gerçek bir golcü zekasıydı. Hele sol ayağı ile sakince rakibe çarptırmadan topu filelere göndermek çok kolay gibi görünse de Burak gibi bir futbolcunun yapabileceği işti. Aslında tebriğin büyüğünü olağanüstü özverisi ve emeği ile golü hazırlayan Chedjou’ya göndermek gerek. Zaten herkes de bunu yaptı. Benim anlayamadığım taraftarların Selçuk, Burak başta olmak üzere bazı futbolculardan sevgilerini esirgemeleri oldu. Galatasaray takımı maçı bırakmayarak uzatmalarda attığı golle onları utandırdı.
En zor şey, altından ne çıkacağını bilmediğiniz bir rakiple grupta ilk maçı oynamaktır. Anderlecht işte böyle bir takımdı. Belki geçmişinde büyük başarılar yaşamış bir ekipti. Ama kağıt üzerinde, çağımızın futbolunda baktığınızda zayıf bir ekipti. Zaten misyon olarak da büyük takımlara geçiş için basamak olarak kullanılan ve satılan futbolcular üzerinden para kazanmak felsefesini ön plana çıkan bir anlayışları var. Kadronun gençliği bu nedenle hem avantaj, hem de dezavantaj olarak sıkıntı yarattı.
Gruptaki ilk maçlara baktığımda gördüğüm şu. Galatasaray, Anderlecht’i Belçika’da rahat yener. Zira o zamana dek Prandelli takımı oturtmuş olacak. Sarı kırmızılılar da gerekli maç kondisyonunu ve fizik formu yakalamış olacaklar. Dortmund’un hakkını teslim edersek geriye Arsenal kalıyor. Beşiktaş, eleme turunda İngiliz ekibini darmadağın etti. Orada verilmeyen penaltılar ile siyah beyazlıların turu ellerinden alındı. Ama aynı şeyi sarı kırmızılılara yapamazlar. Galatasaray Arsenal maçlarında bütünleşmeyi ve konsantrasyonu üst düzeye çıkarırsa, inanın gruptan çıkacaktır.
SAYIN AYSAL’A HADDİM OLMAYARAK...
Bizler büyüklere ve dolayısıyla tüm kulüp başkanlarına saygı duyan bir nesil olarak yetiştirildik. Şimdilerde ağzına geleni söyleyen, kalemine geleni yazanlarla karıştırıldığımız için sıkıntıdayız. Bu bakımdan Galatasaray Başkanı Sayın Ünal Aysal’a yapacağım öneriyi “haddim olmayarak” diye adlandırdım. Gerçekten öyle düşünüyorum. Zira Sayın Aysal bizim söylediklerimizi “karşı taraf” olarak niteleyenlerin etkisi altında kalıyor. Bir cenazede Talay Erker gibi ustamızın yarı şaka, yarı ciddi “o Fenerbahçeli, konuşmayın Başkanım” uyarısıyla sohbeti yarıda kestiğini hatırlıyorum.
Kendisi bizden büyük, o nedenle izin versin de öncelikle futbol jargonu içinde “Ünal ağabey” diyeyim. Zira Sevgili Ali Uras hepimizin Prof. Dr. ağabeyi idi. Haydi o rahmetli oldu. Durumu Selahattin Ağabey’e (Beyazıt) sorarak daha iyi anlayacaktır. Ancak aldığım duyumlara göre yalnız Galatasaray’ın değil, tüm futbolumuzun hayattaki ağabey Başkan’ı olan Selahattin Beyazıt’a da pek bir şey sormuyormuş Sayın Aysal. Bizim meslekte ağabeylik kardeşlik vardır ve bu söylem duvarları kaldırır, rahatlatır.
Evet, izninizle Ünal Ağabey, gördüğüm kadarıyla futbol danışmanlarınız yanlış. Bilmiyor sözünü kullanmayacağım, haksızlık olur. Bunu Prandelli anlamında söylemiyorum. Ama yapılan transferlere, verilen milyonlarca nafile euroya bakılırsa bu görülüyor. Bazen çözüm elinizin altındadır ve farketmezsiniz. Bir futbol cini ve ustası elinizin altında. Madam Fani’nin ulaşım işlerini halleden elemanınız. Yaaa, şaşırdınız mı? Eğer zamanında Cihangir haylazı olmasaydı Lefter’in formasını giyip, Cemil Turan’a ara pasları atmasına az kalmıştı. Laf aramızda, aynı takımda oynamıştık. Şimdilerde çocukları büyüdü, uslandı, nitekim sizin elemanınız olarak çalışması bunu gösteriyor. Kendisine ağabey diyen Abdullah Avcı’ya da danışabilirsiniz. Bence işte o elemanınızla, bir futbolcu hakkında kesin karar vermeden önce bir sohbet edin. Bakın önünüzde ne ufuklar açılacak.
VER ORADAN BİR LUCESCU
Zaman değişiyor ama yöntemler hep aynı kalıyor. Bulvar gazetelerimizde çalışanlar sayfayı yaparken dergileri karıştırırlar, Avrupa magazinlerinden güzel kadın resimleri keserler, sayfaya önce onu yerleştirirlerdi. Çok iyi hatırlıyorum sayfa sekreteri arkadaşların “şöyle güzel, iri memeli olanları seçin” dediğini. Hatta İngiliz gazetesi Sun, yıllarca Samantha Fox’un memeleri ortada 3. sayfa güzeli olarak fotoğraflarını hiç sektirmeden her gün kullandı. Şimdilerde vazgeçmişler, üzülmedim desem yalan olur.
Bizde bu iş epeydir futbol alanında kullanılıyor. Bir teknik direktörle yakın mısın? Takımlara bakarsın, meşrebince birine yüklenirsin. Yakın geçmişte bu işlerde kullanılar en önemli teknik direktör Daum’du. Yerlilerden de Sevgili Yılmaz Vural. Fenerbahçe olmadı mı, Beşiktaş, o da olmazsa Trabzonspor. Sonunda Daum bildiğiniz gibi Bursa’da harikalar! yarattı. Hala bir yerlerde hazır bekliyordur.
Son yılların modası da Sayın Lucescu. Başarılarına kimsenin bir şey dediği yok. Ama Türk futbolunun sıkıntısı yeni yüzler yaratamamak. Bunu gerek futbolcu, gerekse teknik adam bazında söylüyorum. Mancini’yi mi göndereceksiniz. “Ver Galatasaray’a bir Lucescu..” Hami Mandıralı taze “Gönder Lucescu’yu Trabzon’a...” Laf aramızda, Rumen Hoca’nın bordo mavililerin teklifini kabul etmediği de kulağıma çalınmadı değil. Şimdi sıra kimde, elbette İsmail Kartal’ın yerine “Ver Fenerbahçe’ye bir Lucescu...” Aykut Kocaman’a da aynı şey yapılmıştı ya... Yaa, Allah aşkına, sizin hayal gücünüz başka yerlere gitmez mi. İşte Anderlecht’in teknik direktörü. 41 yaşında ve adını hiç duydunuz mu acaba? Besnik Hasi imiş, yazarken hatırlayamadık da gazetedeki çocuklarla sağdan soldan bulduk.
NİCE YILLARA AZİZ YILDIRIM
Hayır, doğum günü değil. Aziz Yıldırım’ın F.Bahçe başkanlığında 16. yıldönümü. Hani derler ya nasıl geçti diye... Geçti ama deldi de geçti. Vallahi böylesi dostlar başına demek çok zor. Siz olsanız ne yapardınız bilemem ama çoğu bırakıp kaçardı. Yılmadı, hala mücadele ediyor, hala başına çorap örülmeye çalışılıyor. Ama o bıkmadan, usanmadan F.Bahçe’yi tırmandırabildiği kadar yükseklere çıkarıyor. Düşmanı da çok dostu da...
Bundan sonrası ne olur bilemiyorum. Bana kalsa kendisi de bilemiyor. Öyle ya, baksanıza en güvendiği Abdullah Kiğılı bile bazen onun ağır yönetim baskısına dayanamayıp, “Beni bırak artık Başkan, bunaldım” diye istifa ediyor. Ama ben birbirlerini ne kadar çok sevdiklerine tanığım. Zaten sevgili Kiğılı yalnız Fenerbahçe’nin değil, Türk futbolunun gülen, sevimli yüzü. Bırakmayız onu futbolun dışına. Bana kalırsa Aziz Yıldırım da bırakmaz, geri döndürür. Çok yakında 16. yıl pastasını da birlikte üflerler. Dilerim Fenerbahçe’nin ve Aziz Başkan’ın üzerindeki kara bulutlar artık dağılır.