Gazze’ye gömülen NATO’culuk
Gazze ve Filistin gündemli gelişmeler üçüncü haftasını dolduruyor. Bu üç hafta boyunca, her gün “İsrail kara harekatına başlıyor” haberleriyle uyandık ya da uyuduk. Her gün Filistinlilerin tepesine tonlarca bomba yağdırılıyor. İsrail, doğrudan sivilleri hedef alan saldırılarını yoğunlaştırıyor. Fakat henüz bir kara harekatına girişemedi. Bunlar olurken, biz ne izliyoruz? Akdeniz’e gönderilen uçak gemileri, bölgeye gönderilecek hava savunma sistemleri, İsrail Ordusu’na danışmanlık için gönderilen ABD’li komutanları, Amerikan yetkililerinin “İsrail’in yanındayız” açıklamaları, döne döne gösteriliyor. Atlantik ülkelerinin, anlı şanlı “özgür” medyasında Filistinlilerin yaşam hakkı konusunda tek satır yazı, görüntü, fotoğraf bulmak mümkün değil. NATO’nun özgürlük sınırı, sadece Filistinlinin değil, Türkün, Farsın, Arabın, Çinlinin, Rusun ezcümle gelişen dünya milletlerinin hakkını savunduğunuz yerde bitiyor.
AMERİKAN KARŞITI KILIĞINDA ABD-İSRAİL PROPAGANDASI
Peki bizim medyamız ne yapıyor? Türkiye’de halkın ezici çoğunluğu İsrail saldırganlığına karşı mı? Evet! Ama gazetelerdeki başlıklar, televizyonlarda son dakika haberleri, adeta gönüllü bir ABD-İsrail propagandasına dönüşmüş durumda. İsrail’i ve ABD’yi telaşa sürükleyen Filistin’in mücadele eden güçlerine mikrofon uzatan Aydınlık-Ulusal Kanal dışında bir ya da iki medya organı ancak var. Haberler baştan aşağı ABD ve İsrail’in Gazze’yi nasıl yıkacağı propagandası üzerine kurulmuş. “İlk hedef şurası”ymış, “İki devletli çözüm bitmiş” vb… Hızını alamayıp, “ABD ve İsrail Filistin’de durmayacağını, bütün bölgede sınırları değiştireceğini” iddia edenler bile çıktı. Üstelik bunların hepsi, ABD ve İsrail saldırganlığına karşıymış gibi sunuluyor.
Oysa İsrail medyasını incelediğinizde, soğukkanlılıkla nesnel bir gözle İsrail’in bu üç haftaki eylemlerini gözlediğinizde şu görülmektedir: İsrail, devlet ve toplum olarak hiç olmadığı kadar bölünmüş durumdadır ve içine girdiği çıkmazdan nasıl kurtulacağı konusunda kıvranmaktadır.
Unutmayalım: Atlantik emperyalizmi günümüzde, dolar hâkimiyeti ve silahlı kuvvetinden daha çok psikolojik savaştaki üstünlüğü sayesinde hegemonyasını sürdürüyor. Psikolojik savaşın esası düşmanın zihnini teslim alarak savaşta da yenilmesini sağlamaktır. Bu amaçla yapmasanız da, bu haberleri döndürüp durursanız, ABD-İsrail’in, Siyonist propagandanın aracısı konumuna sürüklenirsiniz.
NATO’CULUĞUN ULAŞTIRDIĞI SON
Türkiye’de durumun böyle olmasının asıl nedeni, 75 yıldır zihinleri adım adım teslim almış olan Batıcılıktır, NATO’dur. Devlet ve topluma nüfuz etmiş olan NATO’culuk, ABD Afganistan’dan arkasına bakmadan kaçarken, “bunun için de kesin bir iş var, ABD’nin hesabı başkadır” diye düşündürtür, bunun propagandasını yaptırır. Hamas, İsrail’in fiyakasını bozar, “Bu işin arkasında Hamas-İsrail gizli işbirliği var” diye sayfalarca yazı döktürtür.
Fakat daha önemlisi, NATO’culuğa teslim olma çizgisinin siyasetteki etkisidir. Bir yandan İsrail saldırganlığına sövüp sayarken, eşzamanlı olarak İsveç’in, İsrail’in istisnai ortak olduğu NATO’ya üyelik kararını Meclis’e sevk ettiren NATO’ya bağlılıktır.
Bir kez daha vurgulayalım: Suriye’de, Irak’ta, Doğu Akdeniz’de, Libya’da, Azerbaycan’da ABD ve İsrail her zaman birlikte Türkiye’nin karşısına dikilmektedir. PKK’nın da FETÖ’nün de hamisi, o genişletmeye çalıştığınız, en büyük katkıyı vermekle övündüğünüz NATO’dur.
Şu gerçeği görmeden ve bunun gereği olan stratejiyi uygulamadan, Türkiye’nin ulusal menfaatleri doğrultusunda sonuçlar elde etmek mümkün değildir: Türkiye NATO üyesidir ama NATO’nun patronu ABD’den ve onun bölgedeki ortağı İsrail’den kaynaklanan tehditlerle boğuşmaktadır. Aynı Filistin gibi, Suriye, İran, Rusya, Çin gibi. Filistin meselesi, bu gerçeğin daha net görülmesini sağlamıştır. NATO’culuğun, bu gerçek saflaşmayı perdeleme imkanı kalmamıştır. Önünde sonunda bu devletler, ortak tehdide karşı ortak mücadelenin yolunu bulacak ve tehdidi alt edecektir. ABD ve İsrail ile birlikte NATO’ya bağlılık siyaseti de Gazze’ye gömülecektir.