23 Kasım 2024 Cumartesi
İstanbul 17°
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Geceleri de sarılıp mı uyusunlar?

Çetin Susan

Çetin Susan

Eski Yazar

A+ A-

Geçen yıl atletizmde peş peşe gelen doping vakalarının ardından, önce mevzuat değişikliklerine gidilmiş, ardından da fatura, atletlerle beraber 20’nin üzerinde antrenöre kesilmişti. Türkiye Atletizm Federasyonu Ceza Kurulu’ndan, 1 ilâ 3 yıl arasında müsabakalardan men cezası alan antrenörler, Tahkim Kurulu’na itiraz ettiler.

Bu itiraz sonucunda, cezası kaldırılan bir antrenörün avukatından, etraflıca bilgi ve belge edindim. İddianın özü şu: “Sporcularının dopingle ilgili hiçbir şey uygulamadığından emin olmak için, antrenör sorumluluğu kapsamında, adil bir yarışmayı etkileyecek niteliklerin ortadan kalkması için gerekli dikkat ve özeni göstermemek” ve “Sporcunun sağlığını korumak için dikkat ve özen göstermesi gerekliliğinin yanında, sporcuyu ahlaken eğitme yükümlülüğünü yerine getirmemek” suretiyle anti doping kurallarını ihlal etmek...

Müneccim mi, antrenör mü?

İddiaya göre; antrenör, sporcusunun doping kuralı ihlali yaptığını, performansında meydana gelen değişiklikleri sezerek bilmelidir.

Bu iddia; T.Atletizm Federasyonu Ceza Talimatı’nın 36.maddesine ve T.Dopingle Mücadele Talimatı’na dayandırılırken, Uluslararası Atletizm Federasyonu, Olimpik Anlaşma, Dünya Dopingle Mücadele Kodu ve CAS kararlarının bağlayıcı hükümleri de meseleye isnat teşkil ediyor.

Kararda, antrenörler için, “kusursuz sorumluluk” ilkesinin uygulanacağı belirtiliyor. Oysa CAS’ın emsal kararlarında bu ilke, sporcular için geçerli kabul edilmiş. Ayrıca, ortada delil yokken, “şüpheden sanık yararlanır” evrensel ilkesi göz ardı edilip, “suç işlemediğini ispat edemediği” gerekçesiyle peşinen suçlu sayılıyorlar. Ne kadar tanıdık bir durum değil mi?

Neyse ki Tahkim Kurulu(sporun Yargıtay’ı, Danıştay’ı), “kusursuz suç ve ceza olmaz” ilkesi uyarınca, “kasıt ya da taksir” bulunmadığı gerekçesiyle cezanın kaldırılmasına karar veriyor.

Bekçi mi, antrenör mü?

2 nokta dikkatinizi çekmiş olmalı. İlki, antrenör sorumluluğunun “sınırsız” sınırı... Öyle ki; “dopingle ilgili hiçbir şey uygulamadığından emin olmak” diye tanımlanıyor bu sorumluluk. Nasıl gerçekleşir bu? Hoca, sporcusuyla, 24 saat yapışık yaşasa, geceleri nöbet tutsa bile başarılacak iş değil! Üstüne bir de, “performanstaki değişiklikleri”, emeklerinin karşılığı olarak hayra yoruyorsa hoca, yandığının resmidir!

2.nokta ise, ‘sporcuyu ahlaken eğitme yükümlülüğünü yerine getirmemek’... ‘Hırsız var’ diyeni polisin gözaltına aldığı, evdeki kara paraların taşı taşı bitirilemediği, ayakkabı kutusu diyarında; asacaksınız binlerce altınlık ödül torbasını yükseğe bir yere, torbayı kapmak için ‘kısa yol’lar bulan sporcuların hocaları yiyecek cezayı, sporcusunu ‘ahlaken eğitmediği’ için... Eğitim boyacı küpüyse, önce en tepedekileri daldırıp çıkarın da, örnek olsun! Sonra silsile yoluyla; sporcuları, ödülleri üzerinden haraca bağlayan federasyon başkanlarına kadar devam edin, küpte boya kalırsa...

DOPİNG İŞTE BUDUR!

Qu, Jiang, Lang, Wang, Yin, Lan, Zhang, Dong...

Bu 8 Çinli kadın atlet, 1500 metrede, tüm zamanların en iyi 13 derecesinin 9’una sahipler...

Ortak noktaları çok ilginç! Bu 9 derecenin, 2 tanesini 11 Eylül 1993’te; 7 tanesini 18 Ekim 1997’de koşmuşlar! Dahası, 1993’teki yarış Pekin’de, 1997’deki Şanghay’da, kendi evlerinde... Dünyanın gelmiş geçmiş en iyi 11 derecesinden 6’sı, 17 yıl önceki “sihirli” yarışta gerçekleşmiş ve boncuk gibi dizilmişler, 3:50:98 ile 3:55:07 arasında...

O gün Çin’de, kadınların “1500 günü”ymüş desek yeridir. Yarışı 7. ve 8. bitiren Jing Liu ve Qu, tüm zamanların en iyi 46., 9. Dong Liu ise 49. derecesine imza atmış! Kezâ, 1993’teki yarışı ilk 8’de bitiren Çinli atletlerin tamamı da, tüm zamanların ilk 105 derecesi içinde koşmuşlar! Kim var kim yoksa koşmuş ve hepsi de hakkını vermiş...

Ancak esas bomba şu: 11 Eylül 93 ve 17-18 Ekim 97 tarihleri dışında, ilk 120 derece içinde sadece 2 kez yer alıyor Çinliler... Yani ne çıkışlarının bir ivmesi olmuş, ne düşüşlerinin... 15 kadar Çinli kadın, bir gün aniden, dünyanın en iyi derecelerine imza atmışlar ve ertesinde kaybolmuşlar.

Muhtemelen doping ilaçlarının, uçaklardan şehirlere atıldığı ve benzeri dereceleri koşabilecek binlerce Çinli’nin kurada kaybedip, piste çıkma şansını yitirdiği günlerdi.

“Yok daha neler!” diyen varsa, bu rezaleti, beynelmilel ikiyüzlülük abidelerinden Uluslararası Atletizm Federasyonu’nun sitesinde bulabilirler.

DÜZELTME

4 Mart Salı günkü yazımda; Şike Davası kararlarının kesinleşme tarihi, bir alt paragraftaki tarihle karışıp, “20 Ocak” olarak yazıldı. Doğrusu, “17 Ocak”tır.