Geçen hafta üzerine
Geçen hafta PKK, Ankara ve İstanbul’u kana buladı. PYD, Suriye’de “federasyon ilan etti”. Rusya, Suriye’den uçaklarını geri çektiğini açıkladı. Türkiye ve AB, sığınmacılar konusunda “anlaştılar”.
CANLI BOMBALAR
Ankara ve İstanbul katliamları, PKK açısından intihar saldırısı, ABD açısından “Türkiye’yi acze düşürerek yeni iktidar formülünün önünü açma operasyonu”dur. ABD Büyükelçisi, Ankara saldırısı konusunda katliamdan iki gün önce Türkiye’ye bilgi ilettiklerini açıkladı. Bu açıklama, hem Amerika’yı “temize çıkarma”, hem de “ülkenin içine düşürülmeye çalışıldığı aczin” altını çizme amacını gütmektedir. Aslında Türkiye, Henri Barkey’in “çözüm sürecine geri dönülmediği takdirde büyük şehirlerin kana bulanacağı” tehdidiyle bu saldırıların tümü hakkında çok daha önceden ve gerekçeli olarak bilgilendirilmişti.
AMERİKAN ÖZEL KUVVETLERİ
Amerika, Obama doktriniyle, müdahale gücü olarak artık düzenli ordu yerine özel kuvvetleri ve onların yönlendirdiği taşeron güçleri kullanacağını bütün dünyaya ilan etmişti. Bugün Amerikan özel kuvvetlerinin en yoğun ve etkin biçimde bulundukları yer, PKK’nın önemli bir bölümünün de konuşlandırılmış olduğu PYD bölgesidir. ABD’nin “özel kuvvetleri”nin ülkemiz içinde de, istihbarat akışını kritik düğüm noktalarında sekteye uğratma ya da çarpıtma olanağına sahip olacak biçimde konuşlandırılmış olduğuna kuşku yoktur. Ülkemizde katliamlara yol açan terör saldırılarının ardında yatan gerçek, budur.
PYD’NİN “FEDERASYON İLANI”
PYD, Cenevre müzakereleri sürerken, Amerikan özel kuvvetlerinin Suriye’deki merkezinden “federasyon” ilan etti. ABD, kendisinin tek taraflı “özerklik” ya da “federasyon” ilanlarına taraf olmayacağını açıkladı. Her iki ilan da, aynı planın parçasıdır. Çünkü Amerikan planına göre, hem “erken öten bir horoz”, hem de “erken öten horozun kesilmesine” karşı önlem alınması gerekmektedir. Uygun olan, Irak’ta olduğu gibi, parçalanmanın ilk aşamasını oluşturan “federasyon planı”nın başlangıçta Amerika tarafından değil, Suriye içinden gündeme getirilmesidir. Bunun için tek aday, PYD’dir. O zaman, Cenevre masasında kendine yer bulamayan PYD’nin kendini olmayan bir federasyonun “federe devleti” olarak ilan etmesinden başka çare kalmamaktadır. ABD’nin şimdilik bu ilanın yanında durmaması, oluşacak tepkileri yumuşatma ve bir süreliğine de olsa “kendi planının uygulanmasını engellemede kendisine bel bağlanılmasını” sağlama amacıyladır.
RUSYA’NIN SURİYE’DEN ÇEKİLMESİ
Rusya, uçaklarını Suriye’den çektiğini açıkladı. Rusya, Suriye sürecine askeri olarak dahil olurken de, “Esad’lı ya da Esad’sız geçiş” tartışmalarında da, PYD’nin “federasyon ilanı” konusunda da, hep “Suriye’nin geleceğine ilişkin bir Rus Çözümünün bulunmadığını” vurgulamaya özen gösterdi. Rusya’nın, Suriye’nin kendisi için belirleyeceği çözümü destekleyeceğini açıkladı. Esad’ı “Rusya’nın Suriye’deki vekili” değil, Rusya’yı “Esad’ın teröre karşı mücadelede destekçisi” olarak sundu. Bugün Suriye’de sürmekte olan ateşkesin en büyük mimarının Rusya olduğuna kuşku yoktur. Rusya’nın askeri sürece dahil olması, nasıl Esad yönetiminin sahadaki gücünü arttırmak amacını güdüyor idiyse, bugün uçaklarını bu sürecin dışına çıkarması da, Esad yönetiminin esas muhatap olarak masadaki gücünü arttırmak amacıyladır.
AB İLE VARILAN ANLAŞMA
AB ile Türkiye arasında varılan “sığınmacı anlaşması”, emperyalist sistemin Suriye’de başlattığı kirli savaşın toplumsal yükünün Türkiye üstüne yıkılması “anlaşması”dır. AB, bu toplumsal yükü paylaşmayı reddetmiştir. Pazarlık, yükün ülkemiz üstüne yıkılmasının “nakdi ve ayni” fiyatı üstünden cereyan etmiştir.
Geçen hafta gerçekleşen bu olaylar, hem ülkemizi bütünüyle kapsayan bu yıkıcı sürecin temel özelliklerini daha da belirginleştirmiş, hem de bu süreçten çıkış yolunun altını çizmiştir. Esenliğe kavuşmak, ancak emperyalizmin bölgemiz ve ülkemizdeki etki ve manevra alanını daraltmakla olanaklı olacaktır. Bunun yolu da, milletin topyekûn birliğini sağlayacak bir Türkiye Cephesi’nin oluşturulması ve bölge ülkelerinin emperyalizmi bölge dışına itecek etkili bir işbirliğinden geçmektedir.