Geçiştirme Emine Hanım, özür dile!
Bir süre önce, “Türkiye’nin 90 yıllık enkazını kaldırdık” diyen Emine Erdoğan, gelen tepkiler üzerine zeytinyağı gibi üste çıkmış:
“Sözlerim çarpıtıldı. Keza 60 darbesi, 80 darbesi Türkiye tarihinin enkazlarıdır. Tarihimizin bu tür enkazlarına atıf yapan bir ifadem, çarpıtılarak bambaşka noktalara çekildi.”
***
Kimse sözlerinizi çarpıtmadı Emine Hanım...
Ne dediyseniz o yazıldı!
Madem o sözlerden dolayı rahatsız oldunuz; bir defacık olsun özür dileyin!
***
Bakın, 26 Şubat’ta, Ensar Vakfı’nın toplantısında, kürsüde söylediğiniz sözler aynen şöyle:
“Artık yeni bir kavşaktayız. Türkiye’nin 90 yıllık enkazını kaldırdık.”
***
Söyler misiniz; kim, neresini çarpıtmış sözlerinizin?
O sözlerde 1960 ya da 1980 sözcükleri bir kez olsun geçiyor mu?
Siz; kocanızın iktidarından önceki 90 yıllık Cumhuriyet döneminin tamamını “enkaz” olarak nitelendirdiniz Emine Hanım!
Bu ülkeyi kuran Atatürk ve arkadaşlarının yaptıklarını da “enkaz” tanımının içine koydunuz...
***
Zaten asıl niyetiniz de buydu:
Cumhuriyetçiliği, milliyetçiliği, halkçılığı, eserlerini sata sata bitiremediğiniz devletçiliği, laikliği ve öcü gibi korktuğunuz devrimciliği karalamaktı.
Şimdi çıkmış, “Sözlerim çarpıtıldı. Keza 60 darbesi, 80 darbesi Türkiye tarihinin enkazlarıdır” diyorsunuz...
Hadi canım sizde... Asıl çarpıtan sizsiniz!
***
Ayrıca; sözünü ettiğiniz 1960 ve 1980 askeri müdahaleleri hakkında da hiçbir şey bilmiyorsunuz!
Halk, 1960’ta askeri deyim yerindeyse zorla göreve çağırdı.
Çünkü Menderes, halktan aldığı yetkiyi “diktatörleşmek” yönünde kullanmıştı.
Dediği dedik, çaldığı düdüktü.
Gericiliği baş tacı edip tıpkı kocanızın yaptığı gibi kendisinden önce yapılan her şeyi yıkıyordu.
Muhaliflere, özellikle gençlere tahammül edemiyordu.
Sonuçta da halk askeri zorladı ve iktidara geçici bir süre el konuldu.
Sonra da hak ve özgürlükler açısından Türkiye Cumhuriyeti tarihinin en gelişmiş Anayasası yapıldı; yönetim çok kısa bir süre içinde tekrar sivillere devredildi.
***
12 Eylül 1980 askeri darbesine gelince:
Haklısınız; Kenan Evren ve arkadaşları halkın üzerinden silindir gibi geçti!
Geride tam anlamıyla bir “enkaz” bıraktı...
Milyonlarca insan işkenceden geçirildi, tutuklandı, sürgün edildi, işsiz bırakıldı.
Binlerce genç, “fail-i meçhul”e kurban gitti!
En sağdan, en sola; bu ülke için kafa yoran herkese bedel ödettirildi.
Ancak 12 Eylül darbecileri, bir tek “kocanıza ve onun arkadaşlarına” dokunmadı Emine Hanım!
Hatta gericiliği hortlatıp, bugünkü iktidarınızın önünü açtı.
“Sizi” baş tacı etti!
***
Eğer söylediklerinizden gerçekten pişmansanız; lafı dolandırmayın, suçu başkalarına atmayın... Çıkın; Türkiye Cumhuriyeti’ni kuranların aziz hatıralarından ve Türk halkından özür dileyin...
Yok; pişman değilseniz de durmadan konuşarak sinirlerimizi daha fazla hoplatmayın!
***
Bugün oturduğunuz milyar dolarlık saraylardan göremiyor olabilirsiniz ama elbette kocanızın on üç buçuk yıllık iktidarında yarattığı enkazı göreceğiniz günler de gelecektir!
KUTLAYAMAMA!
Dün Kadınlar Gününüzü kutlamadım diye kızmışsınız!
Kusura bakmayın; kadına yönelik şiddetin, işkencenin, cinayetlerin, tecavüzün, tacizin, aşağılamanın tırmanarak sürdüğü bir dönemde...
Ben, alay eder gibi bir de “Kadınlar Günü”nü kutlayamam!
Bugün Türk kadınları, 1923’ten bu yana en zor günlerini yaşıyor.
Eğitim dışına itiliyor; işsiz bırakılıyor.
Sadece evlenmeye ve doğurmaya zorlanıyor; elindeki bütün haklara göz dikiliyor.
Gün kutlama günü değil; dostlar!
Üzdüysem özür dilerim ama...
Ne yapayım; ben de böyleyim.
Cenaze evindeki düğünlere katılmıyorum!
GÜNÜN SORUSU
Soru CHP Çanakkale Milletvekili Muharrem Erkek’ten Cumhurbaşkanı’na:
Kuzey Irak ile Türkiye arasında yapılacak doğalgaz boru hattı için çalışan Peşmergelerin maaşı, Cumhurbaşkanlığınca kullanılan örtülü ödenekten mi karşılanıyor? Ayrıca ekonomik kriz yaşayan Kuzey Irak Kürt Yönetimi’ne para ödemeyi taahhüt ettiniz mi?
Davutoğlu, protestocuların Yunan olanını mı seviyor?
Başbakan Ahmet Davutoğlu, Yunanistan Başbakanı Aleksis Çipras ile yapacağı görüşme öncesinde İzmir Konak’taki Başbakanlık Ofisi’ne girerken bir grup vatandaş tarafından protesto edilmiş.
Ne var bunda?
Siyasetçiysen; elbette protesto da edileceksin.
Her vatandaş türbanlı kadının Erdoğan’a yaptığı gibi kendi ömrünü size bağışlayacak değil ya... Bazıları da protesto edecek!
Yok...
Polis; hemen beş vatandaşı apar topar gözaltına almış!
***
Ah be Davutoğlu...
O protestodan sonra görüştüğün Aleksis Çipras var ya... İşte; o da daha iki yıl öncesine kadar, düne içeri tıktırdığı o gençlerin “Yunanistan Şubesi”ydi...
Bari bunu aklına getirseydin de birazcık hoşgörülü olsaydın!
156+255!
Abdullah Gül’e sormaya devam ediyoruz. Sıra inşaat yüksek mühendisi Ahmet Sıngın’da:
***
“Abdullah Bey...
Mustafa Mutlu ve okuyucuları Huber günlerinin masrafları, Suudi hediyeleri, 20 milyonluk villa parası ile ilgili hesap soruyor; taştan ses geliyor, senden gelmiyor.
Hakkında hiç de iyi olmayan şeyler düşünenlerden biri de benim: ‘Abdullah Gül, bu ülkeye ne verdi?’ diye düşününce hiçbir şey bulamıyorum. ‘Neler aldı?’ dediğimde, saymakla bitmiyor.
75 yaşındayım. Senden ve eylem ortaklarından hesap sorulduğu günleri görebilmek için, kendime ve sana uzun ömürler diliyorum.”
GÜNÜN İSYANI
Bir kadın işçi, 8 Mart Kadınlar Günü dolayısıyla düzenlenen toplantıda, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın yüzüne karşı, “Allah’ım, benim ömrümden al ona ver” diye dualı bir mektup okudu. İsyanım ortaya:
Kadınlarımız ne zaman kendi ömürlerinin kıymetini bilecek, ne zaman ille de güç sahibi bir “erkeğe” feda etmekten vazgeçecek?