23 Aralık 2024 Pazartesi
İstanbul
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Mersin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Geçmişin geleceğe uzantısı

Özdemir Nutku

Özdemir Nutku

Eski Yazar

A+ A-

Kültür mirasının gelecek açısından değerlendirilmesinde ölçüler ne olmalıdır? Bu soruyu yanıtlayabilmek için herşeyden önce yöntemi saptamak yerinde olur. Kanımca, yöntem, geleneksel kültürün belli bir konusun ele alırken, bunun dışa doğru genişleterek sonuçlandırmak olmalıdır; başka deyişle, özelden başlayıp genele gitmek doğru olur, diye düşünüyorum. Bu şu demektir: sözgelimi, konu tiyatro ise, toplum yapısı, genel düşünce tavrı ve estetik anlayış seçilen konuyu aydınlatacak biçimde irdelenmeli ve belli bir süreç içindeki tiyaro olgusu değerlendirilmelidir. Burada özel olan tiyatro, genel olan ise o tiyaronun belli özelliklerini içeren süreç içindeki konumudur. Bunlar araştırılırken etkileşimler, ilişkiler ve tarihsel gelişim gözönünde tutulmalıdır. Bu alandaki her inceleme konusunda toplumun sınıfsal yapısının büyük rol oynadığı apaçıktır.

Sanat ve yazının toplumsal oluşumlara doğrudan bağlı olduğu gerçeği artık herkesçe bilindiğine göre, toplumsal koşulların değişmesiyle birlikte insanların estetik algılamaları ve bunun sonucu oluruk sanat ürünlerinin de değiştiğini akıldan çıkarmamalıyız. Belli bir toplum sürecini yaşayan birey, o çağın beğenilerini yansıtan sanat ürünlerine yönelir; ayrıca sınıfsal özellik, o sürece özgü olan eğilimleri, algılamaları ve dolayısıyle beğenileri kendi düşüncelerine göre yönlendirir. Böylece, sanat ölçütleri, gelişen yaşam koşullarına, düzeyine ve toplum içindeki insan ilişkilerine koşutluk kurarak gelişir ve değişir; bu ölçütler de kesin değildir. Sanatın hep gelişerek ileri giden yaşam olgusundan kaynaklandığını unutmamak gerekir.

Bu düşüncelerin ışığında, başta sorduğumuz sorunun yanıtına geçebiliriz. Bu yanıtı verirken yıllar önce yazmış olduğum bir yazıdaki dizeleri buraya aktarmak isterim: bir sanatın, bir yapıtın evrensellik kazamabilmesi için herşeyden önce kendi toplumunun kültür birikimini yansıtan kültür bilincini içermesi gerekir. Kültür bilinci ise, ne yalnızca eskiye saplanıp kalmak, ne de doğrudan yabancı kültürlerin etkisi altına girmekle elde edilebilir. Yaşayan bir kültür bilinci, her çağda kendini yenileyerek yeni güçler kazanırken geçmişin kültür kaynaklarından yararalanan, geçmişteki doğru ve güzeli çağdaş bir sentezle ele alan, yaşadığı çağın koşullarına yabancı olmadan ilerleyen, halkı yansıtıcı, toplumu yenileyici, kısacası topluma yararlı olan sanatçılar tarafından yaratılır.

Bu genel görünümü içinde, Türk sanatının kişiliğini kazanmadaki gecikmesi, yakın zamanlara kadar yapılmış – ve yapılmakta olan – sağlıksız incelemelerin bir sonucudur. Geleneği ve kültür mirasını, yalnızca geçmişi alkışlayıp yüceltmek gafleti içinde olan, gözlerini tamamen geriye çevirmiş, yaşadığı çağa bakmayan ve yarının sevincini duymayan, beyinleri kireçlenmiş bazı kişiler, bir senteze gitmeyi bilmediklerinden, günümüz sanatına da hiçir katkıda bulunmamışlardır. Kişiliği olan çağdaş Türk sanatını müjdeleyen deneyler ve ürünler ancak bilinçli araştırmalar ortaya çıktıktan sonra gelmeye başladı; çünkü bu araştırmalar geçmişteki doğru ve güzeli çağdaş bir sentezle getiren, dünü değerlendirirken, günümüzdeki işlevine değinen ve yarını göstermeyi hedefleyen çalışmalardır.

Ancak geleneksel sanattan yararlanalım derken, biçimsel kalmamaya özen göstermek gerekir. Örneğin, geleneksel Türk tiyatrosundan yararlanmak, ne Kavuklu ile Pişekâr’ı yüzyıl önceki toplumun beğenileri ile ortaya salmak, ne de hiçbir senteze gitmeden Karagöz’ü sahneye indirmektir. Geleneksel Türk tiyatrosunu olduğu gibi, yalnızca kabuğuyla önümüze getirmek ancak kültür tarihi müzelerinin işi olabilir. Yapılacak iş, geleneksel tiyatromuzdaki estetik öğeleri saptayıp bunların günümüzde yaşanabilir olanlarını çağdaş bir sentezle yeni bir Türk tiyatrosu yaratmak için getirmek olmalıdır. Örneğin, geleneksel tiyatromuzdaki soyutlamalar, çeşitli özellikteki yabancılaştırma teknikleri, gülmece çeşitlemeleri, oyun tekniği vb. Çağdaş bir Türk tiyatrosunu yaratmada etkili olabilir.

Doğru olun, bugünden yarına kalacak sanat ürünü için geçmişin zenginliklerinden yararlanmaktır. Eskinin özlemiyle çene çalmak değil!