29 Eylül 2024 Pazar
İstanbul 26°
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Geçti Bor’un pazarı..-(TAMAMI).

Özdemir İnce

Özdemir İnce

Eski Yazar

A+ A-

Bizim Ali Erten 5 Haziran günü sabah sabah telefon etti: Karısı Zeynep’in bir televizyon gazetesi programından duyduğuna göre Hasan Cemal ile Ertuğrul Özkök kardeşlerimiz, Başvekil Hazretleri’ni kıyasıya eleştiriyorlarmış. O günkü programımda bu iki yazarı okumak yoktu ama Ali’ye, “Okurum ve gerekirse bir kutlama yazısı da yazarım!” dedim. İşte o gün geldi ve çattı!

Hasan Cemal biraderimiz...

Hasan Cemal kardeşimiz “Zaloğlu Rüstem” olarak tesmiye ettiği Başvekil RTE’yi, konuşmalarında bireysel ve kamusal özgürlüklerle çelişen tanımlamalar kullandığı için eleştiriyor ve onun diktatörleşmekte olduğunu nihayet anlamış görünüyor. “Nihayet“ diyorum, çünkü Hasan Cemal kardeşimiz, Başvekili bundan10-12 yıl önce özgürlükçü, demokratlaştırıcı olarak görüyordu. Örneğin ben “biat kültürü” içinde yetişmiş, referanslarını İslam’ın ayetlerinden alan bir siyasetçinin, bir civciv gibi demokrasi yumurtasından çıkamayacağını, önünde sonunda müstebitleşeceğini söylüyordum. O dönemlerde kıyasıya eleştirdiğim Hasan Cemal, “Abi üzerime bu kadar acımasız gelme!” dediği için, kendisini ilgi alanımın dışına çıkarmıştım. Şimdi, bizim 10 yıl önce dile getirdiğimiz korku, kuşku ve şikayetleri yarım ağızla ifade ediyor diye geçmişini unutacak değiliz!...

Ertuğrul Özkök = Zamanın ruhu = Nabza göre şerbet!

Okur önünde ilk kez eleştirdiğim Ertuğrul Özkök kardeşimize gelince: O da RTE’nin aynı tavır ve zorbaca müdahalelerinden şikayet ediyor. Ama Ertuğrul kardeşimiz şimdi yazdıklarını, önünde ve elinde bir yığın fırsat varken, on yıl önce yazmalıydı, yazmak zorundaydı. On yıl, beş yıl önce yazmadıklarını şimdi yazarsa kendisine “Geçti Bor’un pazarı!” demek zorundayız. On yıl önce yazması gereken altın değerindeki itirazları şimdi yazarsa, bunların artık “sitcom” yazıcılığında bile teneke kadar değeri yoktur.

Nurullah Ataç yazınsal tercihlerinde hep yanılmıştır, özür dilemiş ve yanlışını düzeltmiştir. Siyasal yanılgı şiir ve karpuz yanılgısına benzemez. Nitelik ve karakterinde yanıldığınız, “Zorba” virüsü kapmış politika, ülkesini ve dünyayı uçurumlara sürükleyebilir. Tarihte, “Hitler Olgusu” karşısında yanılan herkes en azından Hitler kadar suçluydu.

Hasan Cemal ile Ertuğrul Özkök, bütün varlıklarıyla destekledikleri 2002-2012 arasındaki dönemin bütün sevap ve günahlarının ortağıdır. “Ben beyaz Türk’üm!” desen de, fıstıki yeşil olsan da bu böyle! İstersen Hasan Cemal gibi darbecilikten pişmanlık getir, “Kimse Kızmasın Ben de Yazdım!” diye böbürlen ve “Mea culpa!” de... Kimse yemez! En azından ben yemem! Daha düne kadar “Hasan Abi” idin. Bir manevi deterjan olmayan “günah çıkartmak”, alandan çekilip kalem kırmadıkça sinsice ikiyüzlülüktür. Ertuğrul Özkök, böyle zamanlarda, yanlış ve yanılgılarını “zamanın ruhu” çalımıyla savunur. “Zamanın Ruhuna Uymak”ın doğru Türkçedeki doğru anlamı “Nabza göre şerbet vermektir!”

‘To be or not to be’ yoktur kuyunun dibi

2000 yılında, Ertuğrul Özkök sayesinde yazmaya başladığım Hürriyet gazetesini başlangıç olarak alacağım. AKP kurulmuştu ve kurucular “Milli Görüş” anlayışlarını bir gömlek gibi çıkardıklarını iddia ediyorlar, Ertuğrul Özkök ve Hasan Cemal gibileri bana ve benim gibi olanlara “Aynı yerde otlamayın, statükocu olmayın, adamlar ‘değiştik’ diyorlar, bu nasıl bir paranoya ki onlara inanmıyorsunuz!” diyorlardı. Ben AKP’ye ve AKP’lilere kesinlikle inanmıyordum. Aksine “İslamcılık, Selefilik bir gömlek değildir, timsah derisi gibi bedene yapışmıştır, bir günde çıkartamazsınız, hatta hiç çıkartamazsınız!” diyordum.

Ne oldu? Ertuğrul Özkök ile Hasan Cemal yanıldılar. Tahmin ve temennileri gerçekleşmedi, benim dediklerim çıktı: AKP’liler kendi deyişleriyle “fıtrat”larının emirlerini yerine getirdiler. Mürşitlerinin (Nursî ve Kısakürek) verdiği aslî görevleri buydu zaten.

Benim iddialarım gerçekleşmeseydi, bu, Türkiye ve dünya için her bakımdan çok iyi olurdu ve ben de yanıldığım için çok mutlu olurdum. Onlar yanıldılar. Bu, Türkiye ve dünya için çok kötü oldu, olacak. Şimdi mutlu olabilirler mi, yanılgılarıyla övünç duyabilirler mi?

Siyasal yanılgı erdem değildir, onunla gurur duyulamaz. Olmak ya da olmamaktır! İrtica iktidarda semirirken, kimsenin zeytinyağı gibi üste çıkmasına asla izin verilemez!

İkisine de söylüyorum:

“Statükocu” olarak tanımladığınız laik cumhuriyeti savunan demokrat aydınla, bu cumhuriyeti ortadan kaldırmak isteyen İslamcıyı aynı “aşırılık” kefesinde değerlendirdiniz. Yozlaşan imam-hatip okullarının cumhuriyetin değerlerini değiştirmeye programlandığını görmek istemediniz. Bu okullar için, demokrasi hesabına özgürlük istediniz. Tevhid-i Tedrisat Kanunu’nu savunmak için kalemlerinizi asla kullanmadınız. Başta laiklik olmak üzere cumhuriyetin değerlerini savunanları horladınız, küçük gördünüz.

Ertuğrul Özkök, RTE’ye ilk tepkilerin imam-hatip okullarından geleceğini iddia ediyor. Benim 30-40 yıl önce görüp yazdığım gerçekleri hâlâ göremiyor. Üstelik imam-hatiplerden binlerce Ahmet Hakanlar mezun olacağı müjdesini veriyor. Bir tanesi bile fazla! İmam-hatip mezunu kızlar RTE’ye asla isyan etmeyecek, kendilerine benzeyen kızlar yetiştirecekler!

Bir futbol takımı yöneticinin futbolcu alımında yaptığı hata takımına 5-6 milyon liraya mal olur. Yanlış bir evlilik boşanmayla son bulur. Ama, RTE’nin demokrasi ve özgürlüğün yalvacı olacağını savunmanın bağışlanacak hiçbir yanı yoktur. İmam-hatiplerin Ahmet Hakanlar üreteceği fantezisini bir yana bırakın, bu okullar Cumhuriyet karşıtı olmayan sıradan imam ve hatip mezun etsinler. Bu, yeter ve artar bile!

Sedat Ergin için Nota Bene:

Ertuğrul, hatırla! İslamcı uygulamalarıyla, imam-hatiplerin ülke için büyük bir tehlike oluşturduğunu yazdığım, söylediğim zaman gülerdin bana! Duydun mu, laik okullarda, 4+4+4 bağlamında imam-hatip kitapları okutulacakmış! Nankör halk (!) ayakta!

Bu arada, imam-hatiplerle nihayet ilgilenmeye başlayan Sedat Ergin’e, bu konuda, Hürriyet gazetesinde yayınlanmış olan yazılarımı çok dikkatli okumasını tavsiye ederim. (8 haziran tarihli yazısı iyice sası ve suyuna tirit!) Çünkü yakın gelecekte imam-hatipler hakkında yazılan yazılar yazarları için Sırat Köprüsü olacak.

Tevhid-i Tedrisat Kanunu, bütün öteki devrim yasaları gibi (Anayasa’nın 174 maddesine bak!) Lausanne kadar, 23 Nisan kadar, Cumhuriyet’in ilanı kadar önemlidir!.. Belki çok daha fazla!..