Geldiğimiz nokta-(TAMAMI)
Jean Paul Roux Türklerin tarihini kitabında şöyle yazıyor:
“Türk imparatorlukları birer halk mozaiğiydi. Türkler bu imparatorluklarda halkları uyum içinde, bir arada yaşatmaya çalışmış, onlara güçlü bir biçimde merkezileştirilmiş olan despotik bir iktidarın yönetimi altında kimliklerini, dillerini muhafaza etmek hakkını tanımışlardı.” (Yaşar Yazıcıoğlu, Kuşatılan Türkiye, Algı Yayınları 2004 Sayfa:38)
Ve yazar Osmanlı yönetiminin bu mozaiğin üzerinde bir üst kültür olarak Türk kimliğini yerleştirmek nedeniyle 'Osmanlı milliyeti' diye hiçbir etnik, kültürel köke dayanmayan anlayış oluşturmaya çalıştığını ama bu anlayışın imparatorluğun parçalanmasını engelleyemediğini yazıyordu. Bu girişi yapmamızın nedeni hem Osmanlının milliyet anlayışını hem de Osmanlı’dan bugüne gelen “Türküm” deme anlayışının önemini vurgulamak içindir.
Şu sıralarda Meclis'te görüşülmekte olan yeni anayasa çalışmalarının altında “Ne mutlu Türküm diyene” deyişiyle yeni bir kültür mozaiği yaratarak yaşadığımız coğrafyada yeni bir ulus, yeni bir kimlik, yaratan Gazi Mustafa Kemal’i ve onun devrimlerini içselleştiremeyenlerin temel hazımsızlığı yatmaktadır.
Tarih: 17 Kasım 2009
Kürsü: CHP Grup Kürsüsü
Konuşmacı: CHP genel başkanı Deniz Baykal
Bakın ne diyor.
“… Bugün yine çok önemli gelişmeleri geride bıraktığımız günlerde kendisini gösteren yeni açılımları, yeni yönelişleri birlikte değerlendireceğiz. Çünkü Türkiye’nin belli bir gündemi var. Bu gündem haftalar boyu devam ediyor. Aynı gündem her hafta bizi yeni gelişmelerle karşı karşıya bırakıyor. Türkiye’nin sorunlarıyla ilgili çok uzun süreden beri yapmış olduğumuz tespitler her hafta yaşanan yeni olaylarla kanıtlanıyor… Hiçbir demokratik hukuk devletinde yaşanmayacak olaylar her geçen gün Türkiye’de yaşanıyor. Türkiye bir derin bunalıma doğru sürükleniyor. Bu bunalımın temelinde hiç şüphe yok ki bir anayasal hazımsızlık var, bir anayasal çatışma var.”
CHP’nin önceki Genel Başkanı, Kürt vatandaşlara özerklik gibi bir takım talepler karşısında iktidarın tutumunu eleştirerek ciddi bir muhalefet sürdürmüştü.
Baykal Atatürk ilkelerini tek millet, tek devlet ve tek dili kabul etmişti. "Bağımsız bir ülke" diyordu. Şimdilerde ise ağızlarda sakız olan varsa yoksa yeni Anayasa'dır ve o Anayasanın değiştirilmesi teklif dahi edilemeyen maddelerinde saklı Atatürk ilkeleridir. Şu sıralarda sosyal paylaşım sitelerinde “ille de Baykal, CHP’nin başında Baykal’ı istiyoruz” şeklindeki söylemler yer alıyor. Baykal’ın yeniden yıldızının parlaması ve aranmasının nedeni, iktidara uyumlu, işlevsiz, parlamentoda oturan muhalefettir. Birkaç CHP'li sesini çıkarmasa AKP için “Dikensiz gül bahçesini” hayret ve dehşetle izleyeceğiz.
Sayın Başbakan askerilerimizin Kuzey Irak’ta sınır ötesi kara harekatının başladığını açıklayarak kahramanlık yapıyor. 24 vatan evladını şehit verdiğimiz şu günlerde eşkiyanın ininde basılacağı düşünülürken Genel Kurmay Başkanlığından bir açıklama geliyor. Operasyonların büyük bölümünün yurt içinde, sürdürüldüğü belirtiliyor. Sınır ötesinde sadece birkaç noktada kara ve hava harekatına devam edildiğine dikkat çekiliyor. Acaba Başbakan ve 'Terör haberlerini abartmayın' diye ayar verdiği yandaş basın mı halkı yanıltıyor? Yoksa birinci ağızdan mı yanlış bilgi veriliyor? Benim aklıma daha önceki gibi ABD’li bir bakandan “izin bu kadar geriye marş, marş” çağrısı mı alındı? sorusu geliyor. Ya sizin?