Yandex
11 Nisan 2025 Cuma
İstanbul
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Mersin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Geleceğin emek piyasası: Robotlar, yapay zekâ ve ekonomik modeller

Ali Alsaç

Ali Alsaç

Gazete Yazarı

A+ A-

Gelecekte ekonomik sistemlerin, emek ilişkilerinin ve toplumsal sınıf yapılarının kökten değişeceği bir dünyada yaşıyor olabiliriz. Kapitalizm ve sosyalizm gibi iki temel ideoloji, yapay zekâ ve humanoid-insansı robotların yükselişiyle birlikte yeni bir dönüşüm sürecine girmiş durumda. Bu dönüşüm, yalnızca teknolojik yenilikleri değil, aynı zamanda insanlık tarihinin en temel kavramlarından biri olan "emek" kavramını da yeniden tanımlıyor.

Yapay zekâ, otomasyon, insansı robotların geleceğimizdeki konumlarına yönelik fikirlerimizi aktarmadan önce emek kavramını biraz daha açıklamalıyız.

Marksist bakış açısıyla "emek" kavramı, toplumsal yaşamın ve ekonomik ilişkilerin temelini oluşturan bir unsurdur. Karl Marx'ın emek anlayışı, kapitalist sistemi analiz ederken merkezi bir rol oynar. Marx, emeği yalnızca insanın doğayla olan metabolik ilişkisini düzenleyen bir faaliyet olarak görmeyip, aynı zamanda toplumsal sınıflar arasındaki güç ilişkilerinin ve sömürü mekanizmalarının da anahtarını oluşturur.

Emek kavramının bazı temel boyutlarına değinelim:

EMEĞİN TEMEL ROLÜ

Marx'a göre, insanın varlığını sürdürmesi için doğal kaynakları dönüştürme süreci "emek" ile gerçekleşir. Emek, insanın doğayla olan etkileşimini düzenleyen ve onun hayatta kalmasını sağlayan temel faaliyettir.

İnsanlar, emek aracılığıyla doğadan gerekli olan ürünleri üretirler. Bu süreçte hem bireysel hem de toplumsal düzeyde bir üretim ilişkisi ortaya çıkar.

EMEK-GÜÇ İLİŞKİSİ

Marx, emeği iki boyutta ele alır: "emek-gücü" ve "somut emek".

Emek-gücü, bir kişinin çalışabilme yeteneğidir ve bu, işçi sınıfının (proletarya) sahip olduğu tek "meta"dır. İşçiler, emek-gücünü satarak geçimlerini sağlarlar.

Somut emek, ise üretim sürecinde harcanan ve somut ürünler ortaya çıkaran fiili emektir.

Kapitalist sistemde, emek-gücü bir meta haline gelir ve işçiler bu gücü kapitalistlere (burjuvazi) satar. Ancak bu satış, eşitsiz bir değişimdir, çünkü işçi kendisinden daha fazla değer yaratır (artı-değer).

ARTI-DEĞER VE SÖMÜRÜ

Marx'ın analizinde, kapitalist sistemde emek, artı-değer üretmek için kullanılır. Artı-değer, işçinin günlük ücretini kazanmak için harcadığı sürenin ötesinde çalışarak üretilen değerdir.

İşçi, genellikle bir günün 8 saatlik çalışma süresinin ilk birkaç saatini kendi ücretini ("gerekli emek") kazanmak için harcar. Geri kalan süre ise kapitaliste ücretsiz olarak çalıştığı dönemdir. Bu süreç, Marx'ın "sömürü" kavramını oluşturur.

EMEĞİN SOSYAL VE TARİHSEL BOYUTU

Marx, emeği tarihsel bir süreç içinde ele alır. Her toplumda emek, farklı biçimlerde örgütlenmiştir. Feodalizmde emek, toprak sahiplerine bağlı köylüler tarafından gerçekleştirilirken, kapitalist sistemde emek ücretli işgücüne dönüşmüştür.

Kapitalist sistemde, emek süreci parçalanmış ve işçilerin kontrolü dışında bir mekanizma haline gelmiştir. İşçiler, ne üretileceğini, nasıl üretileceğini ve üretimin sonucunun nasıl kullanılacağını belirleme hakkına sahip değildir.

EMEĞİN YABANCILAŞMASI

Marx, kapitalist sistemde emeğin yabancılaşma (alienasyon) sürecini vurgular. İşçi, kendi emeğinden, ürününe, diğer insanlardan ve hatta kendi insanî doğasından uzaklaşır.

Üretim sürecinde işçi, kendi eylemlerini kontrol edemez hale gelir ve bu süreç, onun özgürlüğünü ve yaratıcılığını kısıtlar.

TOPLUMSAL DEĞİŞİM VE EMEK

Marx'a göre, emek kapitalist sistemde sömürü aracı olarak işlev görse de aynı zamanda bu sistemin çöküşünün de anahtarıdır. İşçi sınıfının bilinçlenmesi ve emek koşullarına karşı mücadelesi, kapitalist sistemin sonunu getirecek devrimci bir sürecin başlangıcı olacaktır.

Komünist toplumda ise emek, insanların özgürce seçtikleri ve kolektif olarak organize ettikleri bir faaliyet haline gelecektir. Üretim, insanların gereksinimlerini karşılamak için değil, toplumsal refahı artırmak için yapılacaktır.

KAPİTALİZMİN DÖNÜŞÜMÜ: EMEK DEĞERİNDEN VERİ DEĞERE

Kapitalizmin temelinde, Karl Marx'ın “Emeğin Değer Teorisi”nde belirttiği gibi, emeğin meta olarak değerlendirilmesi yatmaktadır. Ancak günümüzde yapay zekâ ve otomasyonun yaygınlaşmasıyla birlikte, geleneksel anlamda emek artık eski önemini yitiriyor. Örneğin, McKinsey & Company'nin 2023 raporuna göre, ABD'deki işlerin yüzde 45'i şu anda otomasyona açılabilir durumda. İnsan gücüne olan ihtiyaç azaldıkça, kapitalist sistemde "emek" kavramının yerini "veri" alıyor. Veri, artık yeni petrol olarak kabul ediliyor ve şirketlerin rekabet gücünü belirleyen en önemli faktör haline geliyor.

Bu süreçte kapitalizm, kendisini yeniden şekillendiriyor. Daha önce fiziksel emeğe dayalı bir sistem olan kapitalizm, şimdi dijital bir altyapıya doğru kayıyor. Google, Amazon ve Facebook gibi dev teknoloji şirketleri, artık veriyi toplayan ve analiz eden platformlar haline gelmiş durumda. Bu durum, David Harvey'nin “Postmodernliğin Koşulları” kitabında bahsettiği "esnek birikim rejimi"ni daha da ileriye taşıyor. Kapitalizm, artık yalnızca fabrikaların değil, bilgi ve veri akışlarının kontrolünü de hedefliyor.

Ancak bu dönüşüm, eşitsizliği de derinleştiriyor. Veri üretmek ve işlemek için gereken altyapıyı elinde bulunduranlar, yeni bir elit sınıf oluşturuyor. Bu durum, Thomas Piketty'nin “21. Yüzyılda Kapital” kitabında ele aldığı "sermaye getirisi, ekonomik büyümeden daha hızlı artar" hipotezini doğruluyor. Yani, teknoloji ne kadar gelişirse, servet eşitsizliği de o kadar artıyor.

SOSYALİZMİN YENİ FIRSATLARI: EVRENSEL TEMEL GELİR VE ORTAK MÜLKİYET

Sosyalizmin geleceği ise, yapay zekâ ve otomasyonun sağladığı fırsatlardan yararlanarak yeniden canlanabilir. Özellikle "evrensel temel gelir" (universal basic income-UBI) fikri, sosyalist düşüncenin modern bir ifadesi haline geldi. Elon Musk ve Andrew Yang gibi isimlerin desteklediği evrensel temel gelir, yapay zekânın insan emeğini tamamen ortadan kaldırabileceği bir gelecekte, insanların temel ihtiyaçlarını karşılamak için düzenli bir gelir sağlamayı amaçlıyor.

Sosyalizmin bir diğer potansiyel yenilenme alanı ise "ortak mülkiyet" kavramının dijital alana taşınması. Blockchain teknolojisi ve dağıtık defter sistemleri, kolektif mülkiyet modellerini mümkün kılıyor. Örneğin, “Merkezi Olmayan Organizasyonlar” ya da DAO'lar (Decentralized Autonomous Organizations), karar alma süreçlerini demokratikleştiren ve sermayenin merkezi bir elde toplanmasını önleyen yapılar sunuyor.

Ancak sosyalizmin bu dönüşümünde bir risk de var: Teknolojinin kontrolünün devlete veya büyük şirketlere teslim edilmesi, totaliter bir sistem doğurabilir.

HUMANOİD ROBOTLAR VE YAPAY ZEKÂ: EMEK SINIFININ SONU MU, YOKSA YENİ BİR BAŞLANGIÇ MI?

Humanoid-İnsansı robotlar ve yapay zekâ, emek sınıfının geleceği üzerinde en büyük etkiye sahip olan aktörler haline geliyor. Robotlar, özellikle tekrarlayıcı ve tehlikeli işlerde insanları yerine geçiyor. Unitree’nin üstün yetenekli robotları, Boston Dynamics'in robotları ve Tesla'nın Optimus projesi, bu dönüşümün somut örnekleri arasında yer alıyor. Ancak bu durum, yalnızca işsizlik oranlarının artması anlamına gelmiyor. Aynı zamanda, "emek" kavramının tamamen yeniden tanımlanmasına yol açabilir.

Robotların Emek Değeri sorusu tartışmalarda dikkatimi çeken bir noktadır. Marksist teoriye göre robotlar artı-değer üretmez çünkü emek-gücü satın alınmaz. Ancak robotlar insan işçileri yerinden ederek sermayenin gücünü arttıracaktır.

Marx'ın “Proletarya” kavramı, artık yalnızca insanlardan, makinelere de genişleyebilir. Eğer humanoid robotlar, insanların yerine üretimde rol alırsa, bu durumda "sınıfsız toplum" fikri yeniden gündemde olabilir. Ancak bu senaryoda dikkat edilmesi gereken bir nokta var: Kimin bu robotları kontrol edeceği. Eğer robotlar özel şirketlerin elindeyse, bu durum kapitalist bir oligarşinin güçlenmesine yol açabilir. Ancak eğer bu teknolojiler toplumsal mülkiyet altında kullanılırsa, sosyalizmin vaat ettiği adil bir dünya mümkün olabilir.

YÖN VE EYLEM

Yazılarımı konu edindiğim olayların yönünü açıklayarak ve bizim bu süreçlerdeki eylemlerimizi önererek bitiriyorum. Bu hafta ise işlediğim konu için gelecek tartışmalarımızda kullanabileceğimiz bir tablo bırakıyorum.

Geleceğin emek piyasası: Robotlar, yapay zekâ ve ekonomik modeller - Resim : 1

Ülkemizin hegemonyacı küreselcilere karşı dik duruşunun kuvvetlendiği yeni bir hafta ve İyimserlikle sarmaladığımız nice bayramlar dilerim.

emek Robot Yapay zeka
Yorumlar (1 yorum) Yorum yapmak için tıklayınız
Yükleniyor...