Geleceğin kitapları
Zaman zaman kütüphanemde sadeleştirme yaparım. Bazı kitaplar zamanla okurun ilgisini yitirmesi nedeniyle maalesef kütüphanede tozlanmaya yüz tutan bir nesneye dönüşür. Bu durumda o kitapların en kısa sürede okuma ihtiyacı olanlarla buluşturulması gerekir. E-kitap yaygınlaşıyor. Kütüphanelerdeki sadeleştirme sanıyorum giderek hızlanacak. Üretken Yapay Zeka, Büyük Dil Modelleri takip edilmesi zor bir hızla gelişmeye devam ediyor. Yapay Genel Zeka seviyelerine doğru bir yolculuk içinde olduğumuz görülmekte. Kitaplarımızı insanların yazdığı yaşayan son insan nesli biz miyiz acaba? Dijital olanakların artması, sosyal medya ortamlarının yaygınlaşması okurun basılı kitap, dergi vd. materyallere ilgisini azaltmış mıdır sorusu ile bazı istatistikler verelim.
Yayımcı Meslek Birlikleri Federasyonu (YAYFED)’nun bandrol verilerine göre, yayıncılık sektörü 2022 yılını 380 milyon kitap üretimi, 2023 yılını ise 400 milyon 340 bin 577 adet ile tamamlamıştır. 2023 yılında bir önceki yıla göre oransal olarak yüzde 5,3 büyüme gerçekleşmiştir. Kültür Bakanlığı’nın açıkladığı veriler doğrultusunda, dijital platformlardan indirilen kitaplar, bandrol muafiyetine tabi kapak hariç toplam 48 sayfayı geçmeyen eğitim amaçlı süreli olmayan yayınlar, kütüphanelerden ödünç alınan ve şahıslar arasında ödünç verilen ya da değiş tokuş yapılan kitaplar hariç olmak üzere, TÜİK’in yıl ortası nüfus projeksiyon verileri baz alındığında, 2023 yılı için kişi başına düşen fiziki kitap sayısı 7,52 adet olarak gerçekleşmiştir. YAYFED verilerine göre 2023 yılında yayınlanan kitapların yüzde 15’ini yetişkin kültür yayınları, yüzde 14,2’sini yetişkin kurgu-edebiyat yayınları, yüzde 12,6’sını çocuk kitapları, yüzde 0,9’unu gençlik kitapları, yüzde 9,7’sini inanç yayınları, yüzde 2,2’sini akademik yayınlar, yüzde 1,4’ünü ithal kitaplar ve yüzde 44’ünü eğitim yayınları oluşturmuştur. Türk milletinin okuma alışkanlıkları içerisinde edebiyatın ağırlığı bu verilere yansımıştır. Ancak tüm basılı yayınlar içerisindeki eğitim yayınlarının yüzde 44’lük ağırlığı dikkat çekicidir. Eğitim yayınlarının tüm basılı yayınların yaklaşık yarısını oluşturması ülkemizin genç nüfusu ve eğitim sistemimizin sınav odaklı olması ile açıklanabilir. Türkiye'de okul öncesi eğitim, ilköğretim ve ortaöğretim düzeyinde 9 milyon 600 bin 891'i erkek, 9 milyon 109 bin 374'ü kız olmak üzere toplam 18 milyon 710 bin 265 öğrenci örgün eğitim alıyor. 2022-2023 eğitim öğretim yılında toplam 6.950.142 öğrencinin 6.204.078'i devlet üniversitelerinde, 735.433'ü vakıf üniversitelerinde, 10.631'i vakıf meslek yüksekokullarında öğrenim görüyor. ÖSYM verilerine göre Yükseköğretim Kurumları Sınavı'na (2024-YKS) 3 milyon 36 bin 945 aday başvurmuştur. Bu rakamlar eğitim yayınları pazarının büyüme nedenlerinin en yalın göstergesidir. Ayrıca eğitim yayınları için açıklanan bandrol sayısı yaklaşık 176 milyon adettir.
Millî Eğitim Bakanlığınca 2023-2024 eğitim öğretim yılında öğrencilere ücretsiz verilmek üzere hazırlanan yaklaşık 192 milyon ders kitabı ve yardımcı kaynağın basıldığı bilgisini de aklımızda tutalım. MEB ülkenin en büyük yayıncısı konumundadır. Türkiye’nin bir eğitim seferberliği içinde olduğu söylenebilir ama bu durum hükümetin genel politikalarında sistem içi çözümlere yönelmesi nedeniyle her seferinde sekteye uğramaktadır. Günümüze kadar 61 farklı bakanımız eğitim sistemimizi yönettiler.
YAYFED verilerine göre en fazla satılan akademik yayınlar Tıp alanında üretilmektedir. Hukuk, Sosyal Bilimler, Ekonomi-Finans alanları ise takip eden yayınlardır. Toplam akademik yayın satış miktarı 2023 yılı için 8 milyon 785 bin 812 adetttir. Bir mühendis olarak bizim alanlarda durum nedir diye baktığımda 115 bin 472 adetle karşılaşıyorum. Mühendislik birden fazla bilim disipliniyle ilgilenmektedir. Bu nedeniyle paylaşılan rakamlar kısıtlamak doğru olmayacaktır. Daha detaylı bir sınıflandırma yöntemiyle mühendislik alanlarındaki kitap üretiminin daha yüksek olduğu görülecektir.
DİJİTALDE DURUM NEDİR?
Dijital yayıncılık için en önemli dayanak toplumun dijital platformları hayatın her alanında kullanmaya istekli olmalarıdır. Birçok ofis işi -ki buna devlet daireleri de dahildir- artık dijital olanaklarla çözülmektedir. Salgın döneminde TRT eğitim kanallarında EBA (Eğitim Bilişim Ağı) aracılığıyla ilköğretim müfredatı bir dijital okul mantığıyla yayınlanmıştır. Bizim kuşaklar orta okul ve lise ödevlerimizi hazırlamak için büyük kütüphanelere gider, araştırma konumuzla ilgli kaynak kitaplar araştırırdık. Saatlerimiz kitap aramakla geçerdi. Kitaplar bulundu diyelim, sonrasında fotokopi işleri beklerdi bizi. Her yerde kolayca bulunmayan fotokopi makinaları oldukça pahalıydı. Kitapları ödünç almak ve ödünç malı gözün gibi korumak apayrı bir meseleydi. Günümüzde ise dünyanın tüm kütüphanelerine ulaşmak dijital olanaklarla mümkündür. Araştırmalarımız için binlerce kaynağı anahtar kelimelerle taratıp uygun olanları bilgisayarımıza kaydedebiliyoruz.
Günümüzde hala basılı yayımların üstünlüğü vardır ancak bir geçiş sürecinde olduğumuz bilinciyle planlamalar yapılmalıdır. TUİK verilerine göre Türkiye'de 477'si devlet ve 150'si vakıf üniversitesi olmak üzere toplamda 627 üniversite kütüphanesinin bulunmaktadır ve üniversite kütüphanelerinin elektronik kitap sayısı bir önceki yıla göre yüzde 23,4 artarak 118 milyon 373 bin 442 olmuştur. Üniversite kütüphanelerine kayıtlı üye sayısı yüzde 5,3 artarak 4 milyon 199 bin 285 olurken, kitap dışı materyal sayısı yüzde 8,8 artarak 1 milyon 662 bin 552 olarak belirtilmiştir.
YÖN VE EYLEM
Bir, ülkemiz dijital dönüşümde oldukça istekli ve öncü noktalarda görünmektedir. E-devlet uygulamasının başarılı sonuçlar verdiğini söyleyebiliriz. İki, kitapları insanların yazdığı yaşayan son nesil biz miyiz sorusu da ilgi çekici bir tartışma olacak. Evet, dijital olanakların insan yaşantısında önemli kolaylıklar sağladığı doğrudan hayatın kendi süreçleri içinde yaşayarak öğrendiğimiz bir gerçek. Ancak bahsedilen bilişim teknolojilerinin temel taşlarını, ana fikrini, sistem mimarisini kurgulayan, üreten olmazsak bir süre sonra dijital kölelik, dijital kuşatma tehditi ile karşılaşacağız. Aslında kuşatma altında olduğumuzu söylersek abartmayız. Hemen her yazımda vurgularım, BRICS kendi dijital altyapısını çok kutupluluk ve ortak fayda çerçevesinde kurgulayıp hayata geçirdiğinde ferah bir dijital nefes alabileceğiz.
Yeni yılımız sağlık, çalışkanlık, azim ve başarının yılı olsun.