Gelecek onlar, onlar Gelecek!
Çanakkale Ayvacık ile Babakale arası zorlu bir yol. Bol virajlı, inişli çıkışlı, şoseden hallice bir asfalt üzerinde giderken Midilli'yi de içine alan muhteşem bir manzara size eşlik ediyor. Hafif uçurumlu geçitlerde biraz korkuyorum açıkçası. Yıllardır yenemediğim bir kenar korkum var elimde değil.
Arada bir etrafa baktığımda yemyeşil tepelerin, vadilerin, sırtların üzerine kanserli dokular gibi yapışmış, doğal düzeni bozan beton yapılaşmalar içimi yakıyor. Sevimsiz, berbat görüntülü dip dibe evler, en ufak bir estetik dokunuş yok. Kim verir bunların imarını, iskânını anlamak mümkün değil. ''Geçilmez Çanakkale'den'' böylesine hunharca geçmek kimin haddinedir?
Yolculuğumuz devam ediyor. İki büyük araç karşı karşıya geldiğinde birinin yol vermek zorunda olduğu noktalardan geçiyorum. İşin ucunda ''Aydınlık bir Gelecek'' olmasa bu zorlu yol için kimse beni yerimden kaldıramaz, yalan yok. Yol düzleşti… Ağır ağır sahile inerken, iyot ve yosun kokusu ruha huzur veriyor.
Akliman bölgesinde aydınlık yüzlü TGB'li gençler karşılıyor bizi. Başkan Kayahan Çetin, Yönetim Kurulunun birçok üyesi, gençler, gençler... Ortalık cıvıl cıvıl. Çadırlar rengârenk. Ağustos böcekleri kıyameti koparıyorlar. Çardak altında çay da pek iyi geldi.
Şairin dizelerinin içindeyim sanki; Kızlarım, Oğullarım var gelecekte, Her biri vazgeçilmez cihan parçası. Kaç bin yıllık hasretimin koncası, Gözlerinden, Gözlerinden öperim, Bir umudum sende ...
Fidan gibi yağız delikanlılar, gül benizli genç kızlar; ülkenin dört bir yanından akan dereler gibi Türkiye Gençlik Birliği nehrinde buluşup çağlayanlara yol almaya gelmişler. Hepsinin yüzünde aynı aydınlık, hepsinin gözlerinde aynı ışık… Hepsinin konuşurken heyecanla nefes alışları, kalkıp inen göğüs kafeslerinden fırlayacakmışçasına atan kalpleri…
Kim durabilir böylesi bir çağlayanın önünde kim? Bilimle, sanatla, tarihle, ulus sevgisiyle, üretimle donanan ve donanacak olan bu gençliği kim yolundan çevirebilir? Kim korkutabilir? Hemen karşı sahillere konuşlanmış ABD ve NATO üsleri mi? Yoksa içerden dışarıya göz kırpan, gırtlağına kadar ihanete batmış akrep yuvaları mı?
Geleceğimizin yegâne teminatı gençlerimizdir!
Hep öyle olmadı mı? Onlar değil miydi köyünden, kasabasından, memleketin dört yanından gelip ''Çanakkale'yi Geçilmez'' kılan. Onlar değil miydi top güllelerini sırtlayıp namluya süren, cephe gerisinde yaraları saran, kovanlara barut dolduran… Bu günümüzün teminatı o günün gençleri olduysa, yarınımızın sigortası da bu günümüzün gençleridir. Bu bayrak yarışının farkındalar.
Yavaş yavaş gün batarken, genç arkadaşlarımızla şarkılar türküler, marşlar söyleyerek hoş bir sohbet yaptık. Bir süre sonra attık, mikrofonu, kabloyu, elektriği, tesisatı; seslerimizi, nefeslerimizi harman ettik Ege'nin maviliklerinde. Şarkılarımızın, türkülerimizin her bir notası karşı kıyılardaki ABD üslerine tokat gibi çarpıp, akşam rüzgarıyla ılgıt ılgıt geri dönüyordu sanki. Gecenin içinden, ayın şavkı insan seslerine karışıyor, kendiliğinden bir koro yaratıyordu… Yakında kurulacak olan Aydınlık Korosu'nun müjdesini verdiğimde ise heyecan ikiye, üçe katlandı.
Gecenin bir yarısı İstanbul'a dönerken İTÜ Klasik Radyo'da Şostakoviç'in Leningrad Senfonisi çalıyor ve ben kendi kendime mırıldanıyorum:
''Evlâtlar; bu kutlu yürüyüşünüzde unutmayın ki sizlerin de yolunu kesmeye yeltenenler olacaktır. Nice Hızır paşalar düşecektir peşlerinize, nice Bolu Beyleri… Hatta bunlar; demokrasi, insan hakları, barış ve özgürlük maskeleri ile geleceklerdir.
Mutlaka geleceklerdir… LGBT, uyuşturucu, ensest, bölücülük gibi gençliği zehirleyecek her türlü musibetin önünde bir tek sizlerin siper olabileceğini bildikleri için geleceklerdir… Üreten ve ürettikçe zenginleşen yeni bir Türkiye'nin sizlerin elleriyle yükseleceğini bildikleri için geleceklerdir. Cumhuriyet devrimi sürecinin ancak sizlerle tamamlanacağını bildikleri için geleceklerdir. Yollarınıza barikatlar yığacaklardır.
Abi ve ablalarınız ABD askerlerinin başına çuval geçirip, ABD üslerinin kapılarına dayandıklarında bunlar yakın plan izliyor ve emperyalist efendilerinden talimat bekliyorlardı. Bakmayın şimdi siz onların emperyalizme karşı attıkları nutuklara… NATO, ABD dediğinizde kaçacak delik arar bunlar, tanıyın bunları ve unutmayın. Dünyanın gözü önünde Bosna'da soykırım yapılırken susan ya da yarım ağız konuşanlar, şimdi Filistin'deki soykırımda da aynı duyarsızlıktalar. Sizin aydınlığınız, bunları saklandıkları karanlıkta yakalayıp gün yüzüne çıkaracaktır.
Her şeyden önemlisi unutmayın ki sizlerin yolu Cumhuriyet aydınlığının yoludur. Sağ ve Sol illüzyonu artık sönmüştür. Sizlerin Türkiyesi'ne doğru gidildikçe saflar, vatanseverler ve vatana ihanet edenler olarak netleşmektedir. Gelecekte en uzağınızdaki en yakınınıza, en yakınınızdaki de en uzağınıza düşebilir, bundan korkmayın. Bundan çekinmeyin. Tarih boyunca bizde dost düşman ''Kızılca Gün''de belli olur!
Sizlerin görevi Emperyalizme karşı ülke bütünlüğünü kurucu değerlerle zenginleştirmek ve daha da ileri taşımaktır. Alnınızda parlayan her bir yıldız, çoban ateşlerinin muştusunu taşıyor. Safsatanın, ihanetin önünü ancak ve ancak, bilimle ve sanatla kesebilirsiniz.
Sizler ki nice Mustafaları nice Kemalleri, nice Hâlideleri, Talâtları, Kara Fatmaları yetiştirmiş bir milletin evlatlarısınız. Şair ne güzel söylemiş; sizler ki ''Fatih'in İstanbul'u fethettiği yaşta'' olanlarsınız. Yolunuz da bahtınız da açık olsun, ayağınıza taş değmesin, evlatlar...