Geliyorum diyen Erkan cinayeti için...
Galatasaray Divan Kurulu
Başkanlığına
Sayın Başkan İrfan Aktar, Divan Kurulunun değerli yöneticileri ve üyeleri. Biliyorum, Erkan Koyuncu gibi bir spor yazarı kardeşimizin böylesine ölümü sizlerin de çok üzdü. Öncelikle Galatasaray camiasından gelen üzüntü ve ailesine destek mesajlarını izliyorum. Ne yaparsanız yapın, giden geri gelir mi? Divan Kurulu sayın başkanı ve yöneticileri ile üyelerine bu mektubu yazmamın nedenine gelince... Kimse alınmasın, kızmasın, konuyu başka yönlere çekmesin. Sevgili Erkan Koyuncu’nun ölmesi baştan sona bir ihmal ve yasakçı kafaya yol verenlerin cinayetidir.
Çok değil, araya bayram girdi, seyran girdi. İki ayı belki biraz geçti. 17 Mayıs’ta Divan üyesi, yani “SİZLERDEN BİRİ” olan Sevgili Ali Özarboy’un o kapıda nasıl aşağılandığını, içeri alınmadığını, içeri girmekte biraz ısrarcı olsa, belki de Erkan ile aynı kaderi paylaşacağını bu sütunlarda yazmıştım. Ben Aydınlık okumam, bilmiyorum, haberim yok demeye hakkınız yok. Koskoca bir iletişim ve medya departmanınız var. Galatasaray ile ilgili Patagonya’da bile bir satır yazı çıksa anında haberiniz olur. Google’a tıklayın “Florya’ya kimler girer” yazısı hemen karşısına gelecek. Bu durum için adeta bir erken uyarı...
Sayın Aktar, biliyorum işleriniz çok yoğun. Belki de Ali Özarboy ile duygularınız örtüşmüyordur. Her ne olursa olsun, Özarboy’a bir telefon bile edemez miydiniz? Dünkü Hürriyet Gazetesi’nde Adem Kabayel kardeşimizin durumu çok güzel açıklayan yazısındaki olayları belki de o zaman öğrenip, gereğinin yapılmasını Galatasaray Yönetim Kurulu’ndan talep edemez miydiniz? Bunları yapmadığınız için Erkan Koyuncu’nun feci ölümündeki sorumluluk payınızı şöyle bir düşünmenizi saygılarımla istirham ederim.
Çünkü Florya’nın kapısında, yani güvenliğinde “paralel yapı” olduğunu sağır sultan bile biliyor. Gazeteci giremez, girmek isterse sıkıştırılıp öldürülür, ama taraftar grupları elini kolunu sallaya sallaya girer. Dahası, biliyorsunuz geçmişte yaşandı, kulübünüzün resmi yöneticisi giremez, taraftar grupları girip, Drogba için mahkeme kurup sorguya çekebilir.
Yetmedi, şimdi kapıdaki bu “paralel yapı” güvenlik sistemine arka planda “yürü koçum” diyenler, çalışmayan kamera kayıtlarını araştıracaklar. Galatasaray gibi kurumsal bir sistemde o kameraların çalışmaması olanaksız. Yani o da gerçeği gözden kaçırmaca. Eğer o kapı kasitli kapatılmadıysa adamı 4 değil 14 ton olsa öldüremezsiniz. Ben gelip medya önünde arada sıkıştırılmaya hazırım.
Sayın Başkan, Divan özellikle Galatasaray’da çok ağırlıklıdır. “Vay gidene” dedirtmeyin. Bu işin yönetim içindeki profesyonel olan ve olmayan sorumlularının bulunmasını Galatasaray Başkanlığı’ndan isteyin. Ancak sorumlular bulunursa vicdanlarınız biraz olsun belki huzur bulacaktır. Aksi takdirde daha öncekilerde olduğu gibi kafalarda hep soru işareti olarak kalacaktır.
Saygılarımla
Onur Belge, Spor Yazarı.
BİRAZ SABIR, BİRAZ DİEGO
Sabırsız, heyecanlı değil, doyumsuz olduğumuz bir gerçek. Hakkımız olsun, ya da olmasın hemen her şeyi çabucak isteriz. Aynen dalındaki hem meyveyi koparıp yiyen, sonra da ekşiymiş diyenler gibi. Fenerbahçe Diego Ribas gibi gerçek bir dünya yıldızını transfer etti. Geçen yıldan bu yana hayli işi var. Yeni bir ortama geldi, tatil yaptı, elbette ki, fizik kapasitesi oldukça geride. Bu da yetmediği gibi sezon başı yüklemeli çalışmaları nedeniyle ufak tefek, belki de biraz büyükçe arızaları oluyor.
Ama dedim ya, onu Düzce’deki Sepahan maçında seyrettim, gerekli zamanda yaptığı hareketleri beğendim. Gol pasını da. Sheffield maçının 64. yani çıkma dakikasına dek ise hayran kaldım. Öylesine maçın içindeydi. Sevilla karşısında ise özel olarak markaj altındaydı. Çünkü İspanyol ekibinin futbolcuları ayağına alıp döndüğünde neler yapabileceğini iyi biliyorlardı. Daha top almadan bindirip deviriyorlardı. Sevilla takımının bir hazırlık maçı için olması gerekenden fazla sert oynamasını hiç anlayamadım.
Daha üçüncü maç, sezonu açalı 5 hafta bile olmadı. Bu işin uzmanlarına sorarsanız, futbolcuların sezon başı adelelerinin hazırlanmasının 6 hafta süreceğini sizlere söyleyeceklerdir. Maçlar başlayınca da form düzeyini yakalaması için 4 ile 6 karşılaşma geçmesi gerekir. Öyleyse biraz daha sabır. Olmayan şeyler ölçülmez. Bazıları Alex’i gündeme getirmek için kıyas falan yapıyorlar. Engin futbol bilgileri ile bizi güldürmesinler de seyir zevkimiz bozulmasın.
SOMA’YI FUTBOL UNUTTURMUYOR
acFutbol ailesi bir başkadır. Şikesiyle, dopingiyle, kavgası-dövüşüyle ön plana çıkarmaya çalışılıyor. Ama bunu yapanlar biliniz ki, futbolculuk, futbol ailesi felsefesini hiç bilmiyorlar. Bilmediklerini de bilmiyorlar, yan işlerle uğraşıp duruyorlar. Bakınız kulüplerimize, içeride dışarıda, Türk olmayan takımlar bile derhal, bir telefonla anlaşıyorlar ve Soma için yardım maçlarına çıkıyorlar. Fenerbahçe önce Sheffield United ile oynadı. Şimdi, Chelsea ve Beşiktaş ile Şükrü Saracoğlu’nda üçlü turnuva yapacak. Bu arada Galatasaray da Arda’lı Atletico Madrid ile karşı karşıya geldi.
Evet, işte futbol ailesi böyledir. Felaketlerde hemen el ele verir, geride kalanlara yardım elini uzatır. Ama ey Soma’nın asıl sorumluları, siz ne yapıyorsunuz? Kafanızı kuma gömüp bir suçlu bulunsun, iş ona yıkılsın diye bekleyip duruyorsunuz. Vicdansızlar sürüsü, üstelik de bu işin mağdurları haklarını ararsa polisi karşılarına çıkarıyor, işsizlikle tehdit ediyorsunuz.
Hiç biriniz o futbolcuların küçük tırnağı bile olamazsınız. Sevgili futbolseverler, biliyorum, yaz sıcağı, bir çok derdiniz var. Olsun, biz futbol ailesiyiz. Soma için stadlara koşun. Damlaya damlaya göl olur. Ben yetiştiğim kadar orada olacağım. Biz tribünümüze serbest kartlarımızla giriyoruz. Tam bilmiyorum ama TSYD bir uygulama yapacak. Basın tribününde Soma için sembolik olarak biletlerimiz ücretli olacak. Gönlünüzden, gönlümüzden ne koparsa.