Genç nüfus işsizliği artmaya devam ediyor!
Geride bıraktığımız hafta içinde açıklanan Ağustos ayı İşgücü İstatistikleri çelişkili bir görünüm sergiliyor. Türkiye İstatistik Kurumu tarafından yapılan hesaplamalara göre, bir yıl öncesinin Ağustos ayında yüzde 11,3 olarak hesaplanan işsizlik oranı bu sene yüzde 10,6 düzeyine gerilemiş. Fakat her ne hikmet ise, Genç Nüfus İşsizlik Oranı bir yıl öncesinin aynı dönemine göre yükselmiş; yüzde 19,9 seviyesinden yüzde 20,6’ya yükselmiş!
Genel İşsizlik Oranının gerilemiş olması elbette önemlidir. Fakat nasıl gerilediği, mevsimlik koşulların görece en fazla desteklediği dönemde ortaya çıkan sonucun yeterli olup olmadığı ve orta vadede söz konusu eğilimin devam edip etmeyeceği çok daha önemlidir. Söz konusu oran gerilerken Genç Nüfus işsizliğinin artıyor olması ise kafa karıştıran bir durumdur ve eğilimlerin sürdürülebilir olmayabileceği anlamındadır.
Biraz açalım! Tüm ekonomik değişkenler ve mevsimlik koşullar açısından, Ağustos ayı yılın üçüncü çeyrek dönemini en iyi temsil eden zaman dilimi olarak bilinir; Temmuz-Ağustos ve Eylül aylarının ortalamasını yansıtır. Siyasi İrade, bu yılın üçüncü çeyreğine ilişkin büyümenin çift haneli olabileceğini iddia ediyor; gerek yerli ve gerekse yabancı kurumların araştırmacıları bu olasılığı teyit eder şekilde tahminlerini yükseltiyor. Fakat Ağustos ayı Genç Nüfus İşsizliği, iddia edilen güçlü büyümeye rağmen yükseliyor!
Geride bıraktığımız yılın üçüncü çeyrek dönemi, 15 Temmuz kalkışmasının doğrudan ve dolaylı etkileri nedeniyle ekonomik verileri önemli ölçüde zayıflatmış ve görünümün bozulmasına sebep olmuştu. İşsizlik seri bir şekilde artmaya ve ekonomi süratle durgunlaşmaya başlamıştı. Bu nedenle ortaya çıkan baz etkisi nedeniyle, işsizlik azalıyor ve ekonomi tempolu şekilde büyüyormuş gibi görünüyor; fakat bu tablo gerçeği yansıtmıyor ve kesinlikle sürdürülebilir değil.
Döviz kuru ve faizlerin yükseldiği ve yatırım eğiliminin gerilediği koşullarda, işgücüne katılan genç nüfusun hepsinin istihdam edilebilmesi mümkün değildi. Eğer olumsuzlukları azaltmak için devreye sokulan tek kullanımlık önlemler, istihdam seferberliği yönündeki teşvik ve uygulamalar olmasa genel görünüm çok daha olumsuz olabilirdi. 2015 yılı Ağustos ayında yüzde 10,1 seviyesinde olan işsizlik oranı 2016 yılının aynı döneminde yüzde 11,5 düzeyine sıçramış, bu yıl ise yüzde 10,6’ya gerilemiş. Başka bir deyişle işsizlik oranımız, iki yıl öncesinden daha yüksek. Genel istikrarı destekleyecek kaynağı ve istihdam olanaklarını yaratamıyoruz, engelleri aşamıyoruz.
Mevsimlik koşullar, yılsonu işsizlik oranının yüzde 12 düzeyini aşması olasılığını güçlendiriyor. Küresel ve bölgesel koşullar ile ağırlaşmış yapısal sorunlarımız ise, 2108 yılı için olumlu düşünmeye olanak tanımıyor. Zira olumsuzlaşmakta olan finansal koşullar ve mevcut dengesizlikler, en önemli istihdam alanı olarak görülen başta inşaat olmak üzere hizmet sektörünü daralmaya zorlayacak gibi görünüyor.
Yaklaşık iki aydır yükselmekte olan döviz kurları, tüm kesimler açısından gerginliği artırdı; paranın devir hızı düşmeye ve ekonomi yeniden durgunlaşmaya başladı. Bu durum Siyasi İrade ve iş dünyası ile finansal yapı arasında ciddi bir açmaz yarattı; bir taraf faizlerin acilen düşürülmesi gerektiğinde ısrarlı olurken, diğerleri faizlerin yükseltilmesi gerektiğini ve aksi takdirde çok daha olumsuz gelişmelerin yaşanabileceğini dile getirmeye başladı. Başka bir deyişle, inatlaşan ve farklı görüşleri benimseyen tüm kesimler mevcut durumun sürdürülebilir olmadığı konusunda uzlaşmış oldular!
İşsizliğin artması önemli bir sorundur ve istikrarsızlık yaratma potansiyeli yüksektir! Güvensizliği artırır, riskten kaçınma eğilimini güçlendirir, ağırlaşmış sorunların taşınamaz hale gelmesine sebep olabilir. İç talepte daralmaya ve sorunlu kredi hacminde artışa sebep olarak, içinden çıkılması zor bir kısır döngünün belirleyici olmasını tetikleyebilir!