Gençlik sende güzellik sende: ‘Cevher’
Umberto Eco, “Güzelliğin Tarihi” adlı kitabının “Canavarların Güzelliği” bölümünde Antikçağ’dan Ortaçağ’a kadar çeşitli estetik kuramlarının çirkinliği güzelliğin antitezi olarak gördüğünü, örneğin mitolojideki korkunç yaratıklar karşısında hissedilenin yalnızca iğrenme olmadığını belirtir ve şöyle der: “Ne olursa olsun, neredeyse evrensel olarak kabul edilmiş bir ilke vardır; çirkin varlıklar ve yaratıklar var olmasına rağmen, sanat bunları güzel olarak ifade edebilme gücüne sahiptir ve çirkinliği kabul edilebilir kılan da bu taklidin güzelliğidir.”
Dijital platform MUBI’de ve sinema salonlarında aynı gün gösterime çıkan Coralie Fargeat imzalı “Cevher” (The Substance), Eco’nun tanımından hareketle söylersek, bol bol iğrenme duygusu uyandıran ucube yaratıklarla karşı karşıya kaldığımız, sanatın bunları “güzel olarak ifade etmeye” yanaşmadığı, çirkinliği kabul edilebilir kılmayan ve güzelleştirme taklidine de başvurmayan bir film. Güzellik ile çirkinlik, gençlik ile yaşlılık arasında çok sert bir antitez ilişkisi kuruluyor ve ana tema 142 dakika boyunca sıkça duyduğumuz şu soruyla belirleniyor: “Kendinin daha iyi bir versiyonu olmayı hayal ettin mi hiç? Daha güzel, mükemmele daha yakın…” Özetlersem senaryo, yaşlanmaya yüz tutmuş bir kadının dönüşüm geçirerek genç ve güzel (kalabilme değil) olabilme çabası üzerine kurulu.
İKİ BEDENDE TEK KİŞİLİK
Adı Hollywood’un meşhur Yıldızlar Kaldırımı’na yazılmış televizyon yıldızı aerobikçi Elisabeth Sparkle, artık yaşlandığı gerekçesiyle medya patronu tarafından kapı önüne konulur. Bir de otomobil kazası geçiren talihsiz eski yıldız tedavi sürecinde aldığı tavsiye üzerine gizemli bir ilaçla tanışır, genç ve güzel bir kıza dönüşür ve yeni biçimiyle sektördeki varlığını koruyarak kendi programının yeni sahibesi haline gelir. Ortaya tek bir kişilikte iki farklı beden çıkar. Fakat denge bozulur, kişilik bölünmesi ve çatışma başlar, işler karışır, güzellik arayışı çirkinliğe ve çürümeye yönelir.
David Cronenberg sinemasının her türlü bedensel deformasyonunu ve insan bedeninden çıkan kanlı organları özel efektler ve makyajla doya doya kullanan Coralie Fargeat, en basit ifadeyle gençlik ve güzellik takıntısının bir kadını ne hallere getirebileceğini, medyanın acımasızlığını, genç ve güzel kalacağım derken sonunda bir ucubeye dönüşme tehlikesini sergiliyor “Cevher”de. Estetik ameliyatlarının bir moda haline geldiği günümüz dünyasında kadınlara yönelik çok net bir uyarıda bulunuyor film: Yenileneceğim derken kendinizi tüketiyorsunuz, yeni versiyonlarınızın peşinde koşmayın!
GENÇLİĞİYLE KIRBAÇLANAN KADIN
“Yeni Elisabeth Sparkle’lar aranıyor” ilanıyla çöp kutusuna yollanan bir şöhret ve yeni bedenin eskisiyle çatışması, “Gençliğiyle kırbaçlanan kadın” portresi çıkartıyor ortaya. Mesajını, “gore” tabir edilen kanlı, irinli, vahşet dolu, en çok gördüğümüz şeyin şırınga olduğu iğrendirici bir gösteriyle ileten “Cevher”, esaslı bir medya ve kapitalizm eleştirisi de içeriyor içermesine ama her şeyi öylesine kör gözüm parmağına ve kaba bir estetikle yapıyor ki Umberto Eco’nun “yalnızca iğrenme uyandırmayan” Faunusları, Kiklopları, Himeriaları zemzem suyuyla yıkanmış gibi kalıyorlar ucubeye dönüşen Elisabeth Sparkle’ın yanında.
Lüks bir apartman dairesi ve televizyon stüdyosu dışında kameranın farklı mekânlarda çok az gezindiği, 62 yaşındayken kariyerinin en rizikolu rolünde çok cesur bir oyunculuk gösteren ve bedenini sergileyen Demi Moore’un da, genç ikizi Sue rolündeki Margaret Qualley’in ve televizyon yapımcısı Harvey’i canlandıran Dennis Quaid’in de çok iyi olduğu, uzunca süresinde tekrarlara kaçmaktan kurtulamayan ve zaman zaman gereksizce abartılı övgülere boğulan “Cevher”, insanın kalbini sıkıştıran filmlerden hoşlananlara göre.