A+
A-
Genelev mikrobu
Yayınlanma:
Güncellenme:
Bağlantıyı Kopyala
Gazetenin biri işini gücünü bırakmış da kocası cehenneme gidecek kadınlar, öbür dünyada kimlere verilecek onu irdeliyor. Daha bu dünyada komşunun karısına göz koyup, “ne zaman yatağa atarım” diye düşünenler için önemli bir mesele… Demek imansız komşuların karıları haraç mezat dağıtılacak öbür tarafta öyle mi?
Kafa geneleve takılmış bir kere, cenneti bile bu kafayla hayal ediyor, Atatürk’e mi sövecek, hemen genelev geliyor aklına, akıl fikir bacak arasında.
Kafa geneleve takılmış bir kere, cenneti bile bu kafayla hayal ediyor, Atatürk’e mi sövecek, hemen genelev geliyor aklına, akıl fikir bacak arasında.
Bir tek ressam, hemen akla gelen bir romancı, bir yönetmen, bir bestekâr çıkmamış içlerinden de; 13 yaşında kıza tecavüzden mahkûm olan, 9 yaşında kız çocuğu ile evlenmenin helal olduğuna inanan, Mekke’de sadece erkeklerin girebildiği bir otelde aşırı Viagra’dan ölen, satranca ve güzel sanatlara düşman tipler çıkmış…
Bunlardan oluşan bir topluluk, bunların yarattığı bir kültür… Ve bu genelev kültüründen medya yoluyla bulaşan mikroplar… Gündemlerinde vatan yok, Mehmetçik bir yandan yurtiçinde bölücü terörle mücadele edip, neredeyse her gün bu uğurda canlar veriyor, bir yandan ülkemizi bölmeye çalışan ABD tehdidi, bir yandan FETÖ, Yunan işgali atındaki adalar, bunlar yetmezmiş gibi ekonomik kriz ve işsizlik… Vatan savaşı veriliyor, ama bunların gündemleri bambaşka.
Normal zamanda insanın burnunun kıyısında sünepe sünepe dolaşan, ama vücut direnci düşünce cüreti ve etkisi artan nezle virüsü gibidirler. Devlet bir kez AİDS olmaya görsün, direnci bir kez kırılmaya görsün hemen çıkarlar ortaya. Bunları ortadan kaldırmanın tek yolu vatan savaşına odaklanıp, devletin gücünü eski haline getirmektir. Hemen kaybolurlar ortadan…
İDAM MESELESİ
Hükümet çevreleri, MHP ve BBP gibi partilerin sıkça dile getirdiği bir idam meselesi var. Haberlerde bu partilerin yöneticileri konuşurken, Apo ve Fetö’nün fotoğrafları da kullanılarak servis ediliyor. Çok etkileyici... Halkı kandırmak için çok iyi bir yöntem… Herkes idamın Apo ve Fetö için geleceğini sanıyor, ama bilmiyor ki, herkese uygulansa bile onlara uygulanamayacak.
Çünkü kanunlar geriye doğru yürümez.
Yani, bugün çıkan bir kanun, geçmişte işlenmiş bir suçu cezalandırmak için kullanılamaz, tam tersine bugün çıkan kanun eğer geçmişteki bir suçun cezasını hafifletiyorsa kullanılabilir.
Ya idam cezasının nasıl kaldırıldığını hatırlıyor muyuz?
MHP’nin oldukça güçlü olduğu DSP-MHP-ANAP koalisyonu, Apo’nun idamının ertelenmesi kararı aldı, Bahçeli de bu karara imza attı… Hay bin kunduz!
Hemen arkasından erken seçim kararı alınmış olmasına rağmen, yangından mal kaçırırcasına AB uyum paketi Meclis Adalet Komisyonu’na getirildi. Paketteki maddelerden biri de idamın kaldırılmasıydı. Bazı milletvekilleri bu maddenin paketten çıkarılmasını istedi, ama kim itiraz etti? MHP... Neden? “Kimlerin evet diyeceği ortaya çıksın” gibi saçma sapan bir gerekçeyle… Orada MHP de bu itiraza katılsa idam ile ilgili madde paketten çıkarılacak ve bugün belki de Apo asılmış olacaktı. Ama komisyonda çıkarılmayan madde genel kurula geldiğinde, MHP milletvekilleri hayır oyu verse de paket kabul edildi… Bahçeli’nin katkılarıyla…
Sonra da seçim meydanlarında kürsüden ip atan kimdi? Bahçeli…
Ekmeleddin’i aday gösterip, evet cephesinde yer alarak Türk Milliyetçiliğini idam eden kimdi? Yine Bahçeli…
Şimdi yine kürsülerden ip atıyor…
Yerseniz…
UNUTULANLAR DA VAR
Hükümet çevreleri, MHP ve BBP gibi partilerin sıkça dile getirdiği bir idam meselesi var. Haberlerde bu partilerin yöneticileri konuşurken, Apo ve Fetö’nün fotoğrafları da kullanılarak servis ediliyor. Çok etkileyici... Halkı kandırmak için çok iyi bir yöntem… Herkes idamın Apo ve Fetö için geleceğini sanıyor, ama bilmiyor ki, herkese uygulansa bile onlara uygulanamayacak.
Çünkü kanunlar geriye doğru yürümez.
Yani, bugün çıkan bir kanun, geçmişte işlenmiş bir suçu cezalandırmak için kullanılamaz, tam tersine bugün çıkan kanun eğer geçmişteki bir suçun cezasını hafifletiyorsa kullanılabilir.
Ya idam cezasının nasıl kaldırıldığını hatırlıyor muyuz?
MHP’nin oldukça güçlü olduğu DSP-MHP-ANAP koalisyonu, Apo’nun idamının ertelenmesi kararı aldı, Bahçeli de bu karara imza attı… Hay bin kunduz!
Hemen arkasından erken seçim kararı alınmış olmasına rağmen, yangından mal kaçırırcasına AB uyum paketi Meclis Adalet Komisyonu’na getirildi. Paketteki maddelerden biri de idamın kaldırılmasıydı. Bazı milletvekilleri bu maddenin paketten çıkarılmasını istedi, ama kim itiraz etti? MHP... Neden? “Kimlerin evet diyeceği ortaya çıksın” gibi saçma sapan bir gerekçeyle… Orada MHP de bu itiraza katılsa idam ile ilgili madde paketten çıkarılacak ve bugün belki de Apo asılmış olacaktı. Ama komisyonda çıkarılmayan madde genel kurula geldiğinde, MHP milletvekilleri hayır oyu verse de paket kabul edildi… Bahçeli’nin katkılarıyla…
Sonra da seçim meydanlarında kürsüden ip atan kimdi? Bahçeli…
Ekmeleddin’i aday gösterip, evet cephesinde yer alarak Türk Milliyetçiliğini idam eden kimdi? Yine Bahçeli…
Şimdi yine kürsülerden ip atıyor…
Yerseniz…
UNUTULANLAR DA VAR
FETÖ şakirtleri devlete kurulan ilk kumpasın kurbanları olarak onları hapsettikten sonra…
Ergenekon ve Balyoz diye başka kumpaslar kurdular, sonra iş tersine döndü yıllarca hapis yatanlar dışarı çıktı.
KCK operasyonu adı altında MİT’in PKK içindeki elemanlarını ortaya çıkarıp hapse tıktılar, sonra iş ortaya çıkınca onların da hepsi dışarı çıktı.
Baktılar kumpasla filan olmuyor, bunlar kendileri aldılar ellerine silahı, halka ateş ettiler. Bunların içinden bile sahte raporlarla çıkanlar oldu.
Ama…
O ilk kurbanlar hâlâ hapiste kardeşim…
Sağır sultana sorsan bunların düştüğü pusuyu bilir, köre sorsan kimin yaptığını gösterir, dilsize sorsan eliyle koluyla bile anlatır da…
Bu adamlar hâlâ hapiste kardeşim…
Şemdinli’yi bilen var mı?
Şemdinli’yi hatırlayan var mı?
Orada devlete kurulan pusunun ilk kurbanları neden hâlâ hapiste, söyleyecek var mı?
Ali Kaya, Özcan İldeniz ve Veysel Ateş neden hâlâ ailelerine kavuşamadı da unutuldu kör zindanlarda?
Tam 10 yıl oldu…
Vicdanınız var mı?
Ergenekon ve Balyoz diye başka kumpaslar kurdular, sonra iş tersine döndü yıllarca hapis yatanlar dışarı çıktı.
KCK operasyonu adı altında MİT’in PKK içindeki elemanlarını ortaya çıkarıp hapse tıktılar, sonra iş ortaya çıkınca onların da hepsi dışarı çıktı.
Baktılar kumpasla filan olmuyor, bunlar kendileri aldılar ellerine silahı, halka ateş ettiler. Bunların içinden bile sahte raporlarla çıkanlar oldu.
Ama…
O ilk kurbanlar hâlâ hapiste kardeşim…
Sağır sultana sorsan bunların düştüğü pusuyu bilir, köre sorsan kimin yaptığını gösterir, dilsize sorsan eliyle koluyla bile anlatır da…
Bu adamlar hâlâ hapiste kardeşim…
Şemdinli’yi bilen var mı?
Şemdinli’yi hatırlayan var mı?
Orada devlete kurulan pusunun ilk kurbanları neden hâlâ hapiste, söyleyecek var mı?
Ali Kaya, Özcan İldeniz ve Veysel Ateş neden hâlâ ailelerine kavuşamadı da unutuldu kör zindanlarda?
Tam 10 yıl oldu…
Vicdanınız var mı?
İKBAL
Kul Nesimi on beşinci yüzyılda söylemiş, bugün hâlâ dinliyoruz, “zalimin talim ettiği yola minnet eylemem…”
Hürriyet kasidesinde Namık Kemal’in hükümet kapısından “izzet-ü ikbal ile” çekilmesinin nedeni, “çağın yöneticilerini doğruluktan ve millete hizmetten ayrılmış” görmesi idi…
İkbal’in izzetini ancak millete hizmet ve doğruluğa bağlayan Namık Kemal’in aksine bugün ikbal millete hizmet kılıfıyla gizlenen bir şahsi ihtirasa dönüşmüş durumdadır. Bir virüs, kanı zehirleyen bir mikrop gibi…
Ve bu aşamada ikbaldeki izzet kaybolmuş da maraza bırakmıştır yerini...
Ne trajik bir dönüşümdü bu…
İkbal virüsüne yakalanmış askerler gördük. Koca koca birlikleri iyi sicil notu uğruna çıkılmaz dağ yamaçlarına sürerken tereddütsüz, ama subay-astsubaylarının ellerine kelepçe takılırken sus pus olmuşlardı. İkbalin nimetleri gitmesindi yeter ki… Koca koca komutanlar boyunlarını minnetle uzatırken Amerikan madalyasına, o madalyaları izzetle Amerikalıların yüzlerine çarpan albayları da gördük.
İkbal mikrobuyla kanı zehirlenmiş siyasetçiler gördük. Dava arkadaşlarını düşman yerine koydular, davalarını kurban ettiler her yana dönen bir koltuğun tekerlekli ayakları uğruna… Bin türlü Ali Cengiz oyunu gündelik mesainin parçası oldu da, unutuldu mesainin halk için yapıldığı…
İzledik bu hengâmede neler olup bittiğini, ikbale kulluk edenlerin yanı sıra, ikbalin kulluk ettiği adamları da görerek, kâh uzaktan kâh yakından…
Burnumuzun kemiği sızlıyordu, İzzet ikbali terk ederken…
Hürriyet kasidesinde Namık Kemal’in hükümet kapısından “izzet-ü ikbal ile” çekilmesinin nedeni, “çağın yöneticilerini doğruluktan ve millete hizmetten ayrılmış” görmesi idi…
İkbal’in izzetini ancak millete hizmet ve doğruluğa bağlayan Namık Kemal’in aksine bugün ikbal millete hizmet kılıfıyla gizlenen bir şahsi ihtirasa dönüşmüş durumdadır. Bir virüs, kanı zehirleyen bir mikrop gibi…
Ve bu aşamada ikbaldeki izzet kaybolmuş da maraza bırakmıştır yerini...
Ne trajik bir dönüşümdü bu…
İkbal virüsüne yakalanmış askerler gördük. Koca koca birlikleri iyi sicil notu uğruna çıkılmaz dağ yamaçlarına sürerken tereddütsüz, ama subay-astsubaylarının ellerine kelepçe takılırken sus pus olmuşlardı. İkbalin nimetleri gitmesindi yeter ki… Koca koca komutanlar boyunlarını minnetle uzatırken Amerikan madalyasına, o madalyaları izzetle Amerikalıların yüzlerine çarpan albayları da gördük.
İkbal mikrobuyla kanı zehirlenmiş siyasetçiler gördük. Dava arkadaşlarını düşman yerine koydular, davalarını kurban ettiler her yana dönen bir koltuğun tekerlekli ayakları uğruna… Bin türlü Ali Cengiz oyunu gündelik mesainin parçası oldu da, unutuldu mesainin halk için yapıldığı…
İzledik bu hengâmede neler olup bittiğini, ikbale kulluk edenlerin yanı sıra, ikbalin kulluk ettiği adamları da görerek, kâh uzaktan kâh yakından…
Burnumuzun kemiği sızlıyordu, İzzet ikbali terk ederken…
SATIR ARASI SÖZLÜĞÜ
Derin Tarih: Öz dedesinin adını bile bilemeyenlerin, ad sahibi olmak için eşelendikleri yere verdikleri isim…
Niyazi Birinci: Atatürk’e ve Cumhuriyet’e saldırmak için uydurulmuş menkıbeleri tarih, bunları anlatmayı da tarihçilik zanneden ve her nedense Yavuz Bahadıroğlu sahte adını kullanan zavallı…
Kehanet: İstihbarat raporları ve saldırı planlarının Michael Rubin tarafından ilân edilmesi…
Temenni: Bir şey yapmadan bekleme esasına dayanan ve Türk Dışişlerinin politika tekniği olarak kullandığı büyülü duygu… Mesela “stratejik ortağımız” can düşmanımıza silah verirken, “temenni ederim yanlıştan dönülür” demek…
Kurmay: Bir engelle karşılaştığında onu aşma yollarının yanı sıra, o engelle uzlaşıp birlikte yaşamanın yollarını da seçeneklerden biri olarak düşünebilen ve bunu da bir mücadele biçimi olarak pazarlayabilen elastik insan tipidir.
Savaşçı: Bir engelle karşılaştığında onu ilk fırsatta aşmak dışında bir seçenek düşünmeyen, insan tipidir.
Yazı işleri: (Hasan Yalçın’ın tanımıyla) Yazılara müdahale etmeden duramayan adamların toplandığı yer.
Derin Tarih: Öz dedesinin adını bile bilemeyenlerin, ad sahibi olmak için eşelendikleri yere verdikleri isim…
Niyazi Birinci: Atatürk’e ve Cumhuriyet’e saldırmak için uydurulmuş menkıbeleri tarih, bunları anlatmayı da tarihçilik zanneden ve her nedense Yavuz Bahadıroğlu sahte adını kullanan zavallı…
Kehanet: İstihbarat raporları ve saldırı planlarının Michael Rubin tarafından ilân edilmesi…
Temenni: Bir şey yapmadan bekleme esasına dayanan ve Türk Dışişlerinin politika tekniği olarak kullandığı büyülü duygu… Mesela “stratejik ortağımız” can düşmanımıza silah verirken, “temenni ederim yanlıştan dönülür” demek…
Kurmay: Bir engelle karşılaştığında onu aşma yollarının yanı sıra, o engelle uzlaşıp birlikte yaşamanın yollarını da seçeneklerden biri olarak düşünebilen ve bunu da bir mücadele biçimi olarak pazarlayabilen elastik insan tipidir.
Savaşçı: Bir engelle karşılaştığında onu ilk fırsatta aşmak dışında bir seçenek düşünmeyen, insan tipidir.
Yazı işleri: (Hasan Yalçın’ın tanımıyla) Yazılara müdahale etmeden duramayan adamların toplandığı yer.