Genelkurmay'ın mesajı
Önceki gün (29 Ocak) Genelkurmay Başkanı Org. Hulusi Akar ve Kuvvet Komutanlarımız “TCG Meltem” Hücumbotu ile Ege Denizi'nde bulunan Kardak kayalıklarına ziyaret etmesi gecikmiş de olsa Yunan makamlarına ciddi bir mesaj olmuştur.
Hatırlanacağı üzere bir Türk gemisi 25 Aralık 1995 tarihinde Ege Denizi'nde Bodrum'un 3,8 mil uzaklığındaki Kardak adı verilen iki küçük kayalık yakınında karaya oturmuştu. Yunanistan, deniz kazasının kendi karasularında olduğunu ileri sürerek Türk kurtarma ekibini bölgeye sokmamıştı.
Türkiye’nin itirazı üzerine adacıklardan birine asker çıkarıp bayrak dikmiş ve etrafını denizden ablukaya almıştı.
Buna karşılık olarak Türk SAT (Su Altı Taarruz Timi) komandolarının gece Yunan ablukasını delerek diğer kayalığa çıkıp Türk bayrağı dikmesi ile iki ülke savaşın eşiğine gelmişti.
ABD’nin devreye girmesi ile NATO üyesi iki ülke arasında çatışma çıkması önlenmiş ve her iki ülke askerleri de kayalıkları terk ederek eski statüye dönülmüştü.
Osmanlıyı parçalayan Türk milletini esir eden Sevr antlaşmasında Ege'de bulunan ada adacık ve kayalıkların Yunanistan’a bırakılmasından söz edilirken Sevr’i çöpe atan ve Türkiye Cumhuriyeti’nin dünya milletlerince tanındığı Lozan Antlaşması’nın 12 maddesi ile Yunanistan’a bırakılan Ege adaları isim isim belirtilmiş olmasına rağmen adacık ve kayacıkların hakimiyetine ilişkin bir ifadeye yer verilmemiş olması bu adacık ve kayalıkların Osmanlı toprağı olarak Türkiye Cumhuriyetinin egemenliğinde olduğunu göstermektedir.
Kısacası Lozan antlaşma hükmüne tâbi olan toprak parçaları sadece adalar olduğundan Ege'de 1.Dünya harbi öncesinde Osmanlı toprağı olan adacık ve kayalıklar için egemenlik devri söz konusu olmamışlardır.
Durum böyle iken hala 1820 de kurulan" Etnik-i Eterya" cemiyetinin “ Megalo İdea” (Özetle; Batı Anadolu’yu da içine alan Ege'yi Yunan gölü yapan büyük Yunanistan’ı kurma hayali) peşinde koşan Yunanistan her zaman olduğu gibi fırsatları değerlendirme çabasındadır.
Son yıllarda dış politikada yapılan yanlışları ve Türkiye’nin yalnızlaşmasını fırsat bilen Yunanistan Ege Denizi'nde yerleşim dışı 152 adacık ve kayalığa Yunan bayrağı dikerek işgal etmiştir.
Bu İşgallere karşı iktidardan ses çıkmadığı gibi ne CHP den, ne de milliyetçiliğin savunucusu geçinen MHP den tek bir ses çıkmamıştır.
Adaların işgallerine karşı en büyük protestoyu 26 Nisan 2015 de Kuşadası mitingi ile Vatan Partisi başlatmıştı. O dönemlerde iktidar, dış politikadaki yanlışlığın ve yalnızlığının etkisiyle ve içteki Amerikancı FETÖ yönlendirmesiyle Yunanistan’a karşı adeta üç maymunu oynamıştı. Bugün özellikle de 24 Temmuz 2015 den sonra PKK ya karşı etkin bir silahlı mücadele başlatan iktidar, emperyalistlere karşı tavrını koymuş, 15 Temmuz darbe girişiminden sonra bu tavrını daha da netleştirerek Fırat kalkanı Harekatı ile de Amerikan piyonlarına karşı başlattığı savaşı devam ettirmektedir.
Tüm bu gelişmelerle beraber Türkiye dış politikada yönünü emperyalist batıdan Asya'ya çevirmiş, Rusya ve İran ile dostluğunu pekiştirerek, yalnızlıktan kurtulmaya ve güç kazanmaya başlamıştır.
Geç de olsa önceki gün Komutanların Kardak’da görünmeleri Yunanistan’a mesaj vermeleri bu gücün eseridir. Ancak bu gücün daha etkin olması için; içte birlik beraberliğin yani güçlü meclisin ve Milli Seferberlik Hükumetinin bir an önce oluşması beklenirken emperyalistler “Yeni Cumhurbaşkanlığı Sistemi”
ile yeni bir oyunu sahneye koymuşlardır. Bu son oyunlarıyla içerde kavga çıkartarak iç cepheyi zayıflatmak çabasındadırlar.
Eğer Türkiye bölgesinde güç olacak ise;
Eğer Türkiye Amerikan piyonlarına karşı savaşı kazanacak ise,
Eğer Genelkurmayın mesajı Yunanistan’ı korkutup titreterek, Ege'deki hak ve menfaatlerimizi korumada daha etkili olacak ise,
İçte tek yumruk olmalı, tuzaklara düşmemeli ve her şeyden önce de “Yeni Cumhurbaşkanlığı Sistemi “ adı verilen bölücü ayrıştırıcı anaysa taslağı Cumhurbaşkanı tarafından veto edilmelidir.
Unutulmamalıdır ki dış politika da güçlü olmak; onu destekleyen güçlü bir iç cephe ve onun ortaya koyduğu güçlü ordu ile mümkündür.