Genetiği değiştirilmiş ürünlere neden karşıyım? -(TAMAMI)
Dünya gündeminde tarım ürünleri ile ilgili önemli konulardan birisi de Türkçede genetiği değiştirilmiş organizmalar (GDO) olarak isimlendirilen ürünlerdir. Gerçekte gen konusu oldukça kapsamlıdır. Kamuoyunda tartışma konusu olan daha çok genetiği değiştirilen bitkisel ürünlerdir. Bu nedenle GDO gibi genel bir ifade yerine genetiği değiştirilmiş (GD) ürün demek daha doğrudur. En basit olarak GD demek; bir türden gen alıp diğer bir türe aktarmaktır. Örneğin laboratuar koşullarında balıktan gen alıp domatese aktarırsanız bu yeni çeşit, GD domates olur.
Ekim alanı 100 kat arttı
GD ürünlerin ticarete konu olmasından yaklaşık 20 yıl geçmesine karşın, üretimleri hızla artmış, ekim alanı 1996’da 1.7 milyon hektarken, 2012’de 170 milyon hektara ulaşmıştır. 1996’da GD bitki yetiştiren ülke sayısı sadece 6 iken, bu sayı 2010‘da 29’a yükselmiştir. Üretimin yüzde 90’dan fazlası ABD, Kanada, Arjantin, Brezilya ve Paraguay’a aittir. Tek başına ABD dünya GD ürünlerinin yüzde 45.15’ini yetiştirmektedir. Üretime konu olan, genetiği değiştirilmiş temel ürünler soya, mısır, kolza, pamuk ve şeker pancarıdır. Bu ürünlerin yanında üretim düzeyleri düşük de olsa, sakız kabağı, ağaç kavunu, karanfil, gül ve kavak üretimi de söz konusudur. Ayrıca bir miktar GD domates, biber ve petunya yetiştirildiği de bildirilmektedir.
Yeşil devrim
Oldukça ileri teknoloji gerektiren bu konuda temelde iki farklı görüş vardır. Bir bölüm bilim insanı bu uygulamanın insan ve çevre sağlığı açısından çok kötü sonuçlar doğurduğunu iddia etmektedir. Bu tehlikeler açısından GD ürünler, biyolojik tehlikeli atıklar ve radyasyonla birlikte anılıp bunlar için “büyük üçler-Big-3” tabir edilmektedir. Yapılan bilimsel araştırmalarla da bunları doğrulayan sonuçlar ortaya koymaktadırlar. Buna karşı, GD ürün uygulamalarını koşulsuz destekleyen, bunun yeni bir yeşil devrim olduğunu savunanlar da az değildir. GD ürün taraftarı olanlar, bu ürünlerin çevre ve insan sağlığı açısından hiçbir sakıncası olmadığını savunup buna ilişkin araştırma sonuçları göstermektedirler. Dünyada açlık sorununa tek çözüm yolu olduğu kabul edilerek, bu ürünlere karşı olmanın neredeyse bir insanlık suçu olduğunu iddia edenler bile vardır.
ABD, vatandaşlarına bu ürünleri rahatlıkla tükettirirken, AB karşı çıkmaktadır. Her iki tarafta haklı olduğunu iddia ederken, tüketicinin kafası karışıktır.
Aç insan sayısı artıyor
Bu konuda, bir hareket noktası olarak GD ürünlerin hiçbir zararının olmadığını varsayıp, bu uygulamanın 20 yıllık sonuçlarına bakarak karar verebiliriz. Şimdi şu sorulara yanıt arayalım. Bu uygulamalar dünyada açlık sorununa çözüm olmuş mudur? 1996 Dünya Gıda Toplantısında 2015 yılında aç insan sayısını, 1990-92 verilerinin yarısına indirme hedefi tutmamıştır. Sayıyı yarıya indirmek bir yana, aksine artış söz konusu olmuş, 2010 yılında aç insan sayısı 925 milyona çıkmıştır. Günümüzde bunun 1 milyarın üzerine çıktığı, başka bir anlatımla, dünya nüfusunun 1/7 sinin açlıkla karşı karşıya olduğu bilinmektedir.
Uluslararası tohum tekelleri kazançlı çıktı
Peki, GD ürün üretmekte kim kazançlı çıkmıştır ve çıkmaktadır? Kazançlı çıkanlar, bu ürünlerin üretimini yapan uluslararası tohum tekelleridir. 2008 yılı verilerine göre küresel ticari tohum pazarı 28,4 milyar dolar iken, bu değerin yüzde 43’ü sadece 4 firmaya aittir. Toplam satışın yüzde 65’ini ise 10 firma gerçekleştirmiştir. Bu çok uluslu firmalar, karlarını katlarken, üretici onların dayattığı yüksek fiyatlı tohumları almak zorunda kalmaktadır. Çiftçinin tohumunu saklayarak, üretimde kullanması söz konusu değildir. Çiftçinin daha önce kullandığı, güvendiği yüksek verimli tohumlar da bu firmalara ait olduğundan, çiftçinin bu tohumlara ulaşma olanağı bu firmalar tarafından bir nevi engellenmektedir. Uygulama, tartışılmaz şekilde üretimde kullanılan çeşit sayısını azaltmakta olup, yetiştirme tekniği açısından önemli sakıncalar yaratmaktadır. Ayrıca, bu genetiği değiştirilmiş ürünlerin tozlaşma yoluyla çevreye yayılmasını engelleme olanağı da yoktur.
Bu durumda, çiftçiye ve dünyadaki yoksullara bir katkısı olmayan bu ürünlere, insan ve çevre sağlığı riski taşıma olasılıkları çok düşük olsa bile, temelden karşıyım. Etiketlerine bu ürün GD üründür diye yazmanın da bence fazla bir anlamı yoktur.