25 Kasım 2024 Pazartesi
İstanbul
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Gerçek bölücü kim?-(TAMAMI)

Şahin Mengü

Şahin Mengü

Eski Yazar

A+ A-

Deprem bir doğa olayı, önüne geçilmesinin imkanı olmasa bile yaratacağı can kayıplarının önüne geçmek veya en aza indirmek elbette mümkün.

Ancak 1999 büyük depreminden bu yana mühendislik olarak maalesef bu konuda gerekli duyarlılığı gösterip önlemleri almamammış olmamamıza rağmen gündüz ve havanın da iyi olması nedeniyle, Yalova depremine nazaran göreceli olarak az da olsa, yüzlerce vatandaşımız hayatını kayıp etti. Kendilerine rahmet, Milletimize ve yakınlarına da baş sağlığı ve sabır diliyorum.

Bu felaket sırasında bile ülkeyi bölmek için elinden geleni yapmaya çalışan, bunu bir ilericilik olarak algılayan bir çok kimse var.

En azından bugünkü teknoloji depremin, koordinat vererek nerede ve hangi tarihte olacağını önceden bize veremiyor. Bu nedenle büyük insan kitleleri depremin olduğu anlarda çok farklı uğraş ve eylemler içinde bulunabiliyorlar.Bu onların “ırkçı faşist” olarak suçlanmaları hakkını kimseye ve özellikle tatlı su liboşlarına hiç vermiyor.

Son aylarda terör olaylarının artması üzerine toplumsal tepki olarak terörü lanetleyen gösteriler, hiçbir ırkçı söylem içermeyen, PKK ile Kürt kökenli vatandaşlarımızı ayırarak, “Kahrolsun PKK”, “Şehitler ölmez vatan bölünmez” gibi sılagonlar atarak, yakmadan, yılmadan, kimsenin malına ve canına zarar vermeden gösteriler yapmasını “faşist ırkçılık” olarak niteleyenlere rastlamaktayız.

Terörün yaygınlaşması üzerine ellerine Türk bayraklarını alıp sokaklara çıkanların hiçbirisi bir ırkı ön plana çıkartmamıştır. O halk kitlesi içinde kendisini değişik etnik kökenden sayan binlerce insan vardır. Ama orada onlar sadece Türk Ulusunun bir üyesi olarak bulunmuşlardır.

Dünyanın terör olgusu ile yaşayan her yerinde terörü lanetleyen kitlesel tepki hareketleri olur. Nitekim İspanya’da milyonlar sokağa dökülüp tepki vermişlerdi. Orada da herkes terörü ve ayrılıkçı terör örgütünü lanetleyen solaganlar atmışlardı. Ama orada hiç kimse bu gösterilere katılanları “ırkçı faşist” olmakla suçlamamıştı.

Pazar günü İstanbul Taksimde veya bir başka ilde terörü ve terör örgütünü lanetleyen solaganlar atarak yürüyen insanları “ırkçı faşist” olarak nitelemek ancak kötü niyetin, gerçek bölücülüğün göstergesidir.
Bir kısım zavallıların “ırkçı faşist” olarak niteledikleri insanlar, “kederde, kıvançta” dayanışma içinde olan insanlardır. Kederde ne kadar birlik ve beraberlik duygusu içinde hareket ettiklerinin en güzel örneği içimizi burkan Van-Erciş depremidir.

Pazar günü taksimde veya yurdun başka yörelerinde “bölücü terörü” lanetleyen binlerce insan karınca kararınca o bölgede yaşayan kardeşlerine yardım için çırpındı.

Bu insanlar o yardımları yaparken, hiç kimseyi bazı tatlı su aydını liboşların yaptığı gibi, Türk, Kürt, Arnavut, Çerkez, Rum, Ermeni diye ayırmadı, bölücü terörü lanetleyip lanetlemediğine bakmadan insanları “ırkçı faşist” diye niteleyenlere rağmen yaptı.

Elbette, ırkçı ve insanlık dışı bir anlayışla, bir deprem felaketi sonrasında, o bölge insanını etnik kökeni nedeniyle suçlayan bazı zavallılar da çıkmış olabilir. Onların, Taksim’de “bölücü terörü” lanetleyenlere “ırkçı faşist” diye niteleyen tatlı su liboşlarından hiçbir farkları yoktur. Hepsi aynı derecede, bu ülkenin birlik ve bütünlüğüne kast etmiş kişilerdir.

Bölücü terör örgütünü lanetleyenleri ırkçı faşist olmakla suçlayanlar, acaba bölücü terör örgütü lideri Abdullah Öcalan’ın posterlerini taşırken, çevredeki camı çerçeveyi indirenleri de hiç “ırkçı faşist” olmakla suçladılar mı? Suçlamadılar/suçlayamadılar, bunu ya korktukları için yapamadılar, ya da maddi manevi menfaatleri buna engel olduğu için.

Bugün burada masumane bir şekilde her gün şehit haberlerinin gelmesi, şehirlerde günahsız insanların ölmesi nedeniyle sokağa çıkan insanları ırkçı faşist olmakla suçlayacaksın, ama 11 Eylül 2001 saldırı sonrasında, ABD kamuoyunda şiddete karşı kendisini koruyacak olanın devlet olarak gördüğü için ABD’nin terörle en sert şekilde mücadelesini destekleyen Amerikan halkının tepkilerini sessizce seyredeceksin.

Bu ülkede gerçek bölücüler ayrılıkçı terör örgütünün katliamlarını görmezden gelip, terörü lanetleyenleri “ırkçı faşist” olmakla suçlayan tatlı su aydını liboşlardır.