22 Kasım 2024 Cuma
İstanbul
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Gerçek enflasyon yüzde 41 mi?

Ufuk Söylemez

Ufuk Söylemez

Eski Yazar

A+ A-

İktidar, “Türk’ün Türk’e” propagandasından öteye gitmeyen, algı operasyonları, istatistik revizyonları ve hamasetle ekonomik gerçeklerden ve sonuçlarından kaçmak için adeta kafasını kuma gömüyor. Emir-komuta ile faizlerin düşürülebileceğini, patates-soğan depolarını basarak fiyatların aşağıya çekilebileceğini, marketlere zabıtaları salarak enflasyonla mücadele edilebileceğini zannediyor.
Ama bu gayrı-ciddi ve trajikomik nafile girişimlerin, hiçbir kalıcı yararının ve etkisinin olmadığı ve olamayacağı da aşikâr.
Ancak, iktidar sorunları halının altına süpürerek, ekonomik gerçekleri gözlerden kaçırmaya çalışırken, seçim paniği ile alınan sözde önlemlerle ekonomik krizin daha da derinleşmesine sebebiyet verilirken, ciddi yerli ve yabancı akademisyenler, uzmanlar, yatırımcılar, bankacılar ve ekonomistler Türk ekonomisinde aslında neler olduğunu ve/veya neler olabileceğini gerçekçi bir biçimde anlamayı, tespit etmeyi ve alternatif öneriler paylaşmayı sürdürüyorlar bir yandan da.
İşte uzun süredir Türk ekonomisi ile ilgili eleştiri-öneri ve tespitlerini paylaşan John Hopkins Üniversitesinin ekonomi Profesörü Steve Hanke de bu isimlerden birisi.
Steve Hanke, geçmişte Bulgaristan parasının (leva) ve ekonomisinin içine düştüğü yüksek enflasyon ve devalüasyon sarmalından çıkması için Para Kurulu önerisiyle gündeme gelmiş ve Arjantin, Estonya, Ekvator gibi ülkelerde de para birimiyle ilgili yeniden yapılanma çalışmaları yürütmüş, uluslararası tanınmışlığı olan bir iktisatçıdır.
S. Hanke’ye göre, “...istikrarsız ve doğası gereği zayıf bir para birimi...” olarak tanımladığı Türk Lirası öncelikle bir “para kuruluna” bağlanmalıdır. Daha sonra ise fikrini değiştirmiş ve “altına endeksli” bir para birimi haline getirilmesini önermeye başlamıştır.

S. Hanke, bütün bunlarla birlikte, kendi hesaplama yöntemi ile Türkiye’de “gerçek” enflasyonun çok daha yüksek olduğunu iddia ediyor.
Hanke, 2015 yılında Venezuela resmi enflasyon verilerini açıklamayı durdurduğunda, kendi enflasyon modeli ile yaptığı hesaplamalarını paylaşmaya başladı. Bu hesaplama modeline göre, Hanke, “bir ekonomide en önemli fiyatın dünyanın rezerv parası olduğuna vurgu yaptığı dolar ile yerel para (örneğin Türk lirası) birimi arasındaki değişim oranı (kur değeri) olduğunu” varsayıyor.
Ona göre; “...döviz kurlarında değişim güvenilir şekilde ülkenin enflasyon oranları için doğru tahminlere dönüştürülebilir...” İşte bu modeli Türkiye için uyarladığında, satın alma gücü paritesini kullanarak günlük bazdaki dolar/Türk lirası değişimleri, yıllık enflasyona çevirerek zımni bir enflasyon hesaplaması yapıyor.
Bu doğrultuda, en son 3 Şubat 2019 tarihinde yaptığı açıklama ile Türkiye’de yüzde 20.35 olarak açıklanan enflasyon oranının gerçekte yüzde 41 olduğunu duyurdu.

Ülkenin gerçek enflasyonunun yüzde 20 değil, yüzde 41 olduğunun uluslararası tanınırlığı olan akademisyenlerce açıklanması son derecede düşündürücü ve rahatsız edici kuşkusuz ki.
S. Hanke her şeyin dolarla ölçülebileceği, kur geçişlerinin yüzde100’e yakın olduğu varsayımından hareketle yola çıktığı için bu sonuca varıyor olabilir.Ama doğru bir yöntem değil bence.
Türkiye bir yandan, dolar bağımlılığını dış ticaretini ikili anlaşmalarla yerel pazarlara kaydırarak kısmen azaltırken, dolar geçişkenliğinin Türkiye’de yüzde 100 olarak kabul edilemeyeceğini görmezden geliyor. S. Hanke’yi bu yola sevk eden en önemli unsur, Türkiye’de dolarizasyonun yüksekliği ve DTH’ların büyüklüğü elbette.
Ama her şeye rağmen yüzde 100 bir dolarizasyondan ve kur geçişkenliğinden bahsetmek mümkün değil.Kıssadan hisse, siz ekonomik verileri, istatistikleri ne kadar hiçbir kuşkuya yer vermeyecek biçimde, uluslararası kabul görmüş standartlara uyan biçimde yayınlarsanız, kredibiliteniz de o denli yüksek ve inandırıcı olur.
Aksi takdirde, S. Hanke gibi ekonomistler -hatalı da olsa- Türkiye’de enflasyonun yüzde 41 olduğunu söylemeye, beklentileri yönlendirmeye ve kafaları karıştırmaya devam ederler.