Gerginliği başlatanın geri adımı önemlidir!
Nereden bakar isek bakalım, ciddi uyarılar ile dolu sıra dışı bir haftayı geride bıraktık. Ölümü görenler sıtmaya razı oldu, ne olup bittiğini anlayamayanlar finansal eğilimler ile uyutuldu! Tüm taraflara karşı bağımlılıklarını büyüterek geleceklerini belirleme hakkını tüketenler, çok taraflı politika söylemleri ile kendilerini avuttu!
Küreselleşme denilen kuralsızlığın ardından, önleyici müdahale yaklaşımları da iflas bayrağını çekti! Ağırlaşmış küresel sorunlara dayalı kırılganlıklar, güçlü ile güçsüz arasındaki farkın sanıldığı kadar büyük olmadığını açığa çıkardı! Gelecekteki eğilimlerin, geçmiştekilere hiç benzemeyeceği belirginleşti; aksini iddia ederek konumunu koruma gayreti içinde olanların akıbeti daha belirgin hale geldi!
Yaşadığımız musibet, gerçekleri görmek ve anlamak isteyenlere çok şeyler söylüyor. Doğru ile yanlışın, dost ile düşmanın karıştırılması riskini azaltıyor. ABD ile İran arasında aniden çok tehlikeli olabilecek şekilde tırmanan gerginlik ve bunun durduruluş şekli, bundan sonrasına ilişkin tüm beklentileri farklılaştıracak özellikler taşıyor. Kendini en güçlü olarak gören ve herkese müdahale etme hakkına sahip olduğunu iddia eden gücün geri adım atmak zorunda kalması, bundan sonra her şeyin daha farklı olabileceğini düşündürüyor. Bir anlamda tarih kendini tekrarlıyor, ağırlaşmasına izin verilmiş sorunları bir çeşit silah olarak kullanmaya çalışanlar geri adım atmak zorunda kalarak belirleyiciliğini kademeli olarak tüketiyor.
Küresel sorunların, uzlaşıya dayalı küresel çözümler gerektirdiğini biliyorduk. Sorunların ağırlaşması pahasına günün kurtarılması ve kritik coğrafyalarda daha belirleyici olmak için çaresizlikleri suiistimal eden müdahalenin devreye sokulması, çözüm altyapısının gerektirdiği bir süreç gibiydi; fakat kapalı kapılar arkasındaki hesaplar tutmadı. Çıkar çatışmaları derinleşti uzlaşmazlıklar kök salarak bulaşıcı hastalık gibi yayıldı ve küresel kırılganlıklar tavan yaptı. Köşeye sıkıştırılanların teslim olarak beyaz bayrak sallaması yerine varlığını korumak adına ölüm pahasına misillemelerden vaz geçmiyor olması, çok şeyin değişmek zorunda olacağı bir dönemin perdesini indirdi.
Gerginliği tırmandıranın geri adım atması ve bunu farklı bir şekilde pazarlamaya çalışması, pek inandırıcı olamıyor. Bir taraf köşeye sıkıştırılmış ve teslim olmayı aklından bile geçirmiyor; bu durum çok iyi bilindiği halde ısrarla ve her yol kullanılarak söz konusu ülkenin iradesini kırmaya çalışıyorlar. Misilleme geliyor ve yozlaşmış küresel düzenin yetkilileri son bir çaba ile ABD’yi geri adım atmaya zorluyor ve başarılı oluyor. Gerginliğin daha fazla tırmandırılmasının açığa çıkaracağı eğilimlere katlanabilme olanağı azaldığı, başka bir deyişle kırılganlık çok arttığı için böyle oluyor!
Müdahale ve yaptırım tehditleri ile artık sonuç alınamıyor olması, tüm kesimleri daha farklı bir geleceğe hazırlanmaya zorluyor. Finansal piyasa eğilimlerine bakarak, bu açmazı da atlattık riskten kaçınma eğiliminin yıkıcı olmasını engelleyerek oyuna devam ediyoruz şeklinde algı içinde olanlar çok yanılıyor olabilirler! Gerçeklerin dayanılmaz ağırlığı, tüm kesimleri geleceğe ilişkin tasarımlarını güncellemeye zorlayacak ve kaçınılmaz olarak eski tasarımlara ilişkin beklentiler değişecek! Taşıdığı riskler ve bağımlılıklardan kurtulamadığı için yeni duruma uyum sağlayamayanlar, en çok kaybedenler listesindeki yerini alacak!
Tüm kesimlerin, her şey normale dönmüş algısı yaramak üzere seferber olmuş olması normaldir. Biraz zaman kazanmak için devreye sokabilecekleri seçenekler çok sınırlı olduğu için böyle oluyor! Küresel ve ulusal ölçekte 2020 yılına ilişkin stratejik beklentilerin değişeceği kanısı çok güçlü iken, söylemde ekonomik beklentilerin değişmiyor olması ancak birilerini aldatmak amacı ile açıklanabilir!
Misillemeden kaçınmak zorunda kalmak veya buna zorlanmak, hedeflerden uzaklaşmak ve yeni stratejiler üretmek mecburiyeti anlamındadır. Bu duruma düşene bağımlı olanlar da oluşan fiili belirsizlik artışından etkilenir. Finansal eğilimlerin önemi azaldıkça, riskten kaçınma eğilimi de güçlenebilir. Hiçbir şeyin değişmeyeceği söylemi ile aldatılanlar, daha ağır bedeller ödemek ve istikrarsızlaşmak açmazına düşebilir.