Gerici iktidarın ‘raf ömrü’ -(TAMAMI)
Temel, Mars’a ilk yolculu seyahate kaydını yaptırmış. Yolculuk uzun sürüyor. Gidiş, kalış, dönüş derken, toplam en az on yıl. Temel, sigara tiryakisi. Uzun uzadıya hesaplar yapıp, yüzlerce karton sigara biriktirmiş. Yolculuk zamanı gelince sigaralarıyla binmiş uzay mekiğine. Gel zaman, git zaman, dönüş günü gelmiş çatmış. Dünyaya inip kapılar açılınca, Temel elinde sigara “kibriti olan var mı?” diye dışarı fırlamış mekikten.
Sanal deneyler öğreticidir
Temel bir yana, giden siz olsaydınız, yolculuğunuz sırasında dünyanın gerçekten değişip değişmediğini anlamak için dönüşünüzde ilk neye bakardınız? Bu soru, ilginç bir “sanal deney”in konusu olabilir. Sadece zihinde gerçekleştirilecek bu tür sanal deneylerin öğretici bir yanı vardır.
Gelin, bu sanal deney yaklaşımını, gerici bir iktidarın “raf ömrü”nün dolup dolmadığını sınamada nasıl kullanabileceğimize birlikte bakalım. Örneğin bu iktidarın başındakilerin, ülkenin rasgele seçilmiş bir yerinde, bölge güvenlik önlemleriyle önceden “steril” hale getirilmeden, halkın içinde serbestçe en çok ne kadar süreyle dolaşabileceklerini ölçmek mümkün olsa, edineceğimiz bilgi son derece aydınlatıcı olabilirdi.
“Komşuluk katsayısı”
Diyelim ki, anılan süreler çok kısa çıksa bile, bu durum “milletin kadir bilmezliği” gibi öznel etkenlere bağlanabileceği için, bu deneyde elde edilecek verilerin güvenilirliğine ilişkin kuşkular ileri sürüldü. O zaman daha “kurumsal” öğeler içeren bir deney tasarımlayıp, bu iktidarın komşu ülkelerden kaçıyla dostane ilişki içinde olduğuna bakabiliriz. Bu sefer de, “küreselleşen dünyamızda coğrafi komşuluğun önemi kalmamıştır, her ülke komşu sayılır” diye bir itiraz ileri sürülebilir. Bu işlerde parmak hesabı her zaman işe yarar. Dünyada iyi ilişki içinde olunan ülke sayısı, bir elin; biraz zorlamayla “şöyle böyle” ilişkileri de katınca iki elin parmaklarının sayısını aşmıyorsa, bu deneyin sonucu da irdelediğimiz sorun açısından bize ciddi bir fikir verecektir.
İki katsayı daha
İşi daha ileri götürüp, siyaset bilimine özgün katkılarda bulunmaya girişebilir ve “raf ömrü ölçümünde şikâyet katsayısının önemi” diye yeni bir kavram ortaya atabiliriz. On yılı aşkın bir süredir tek başına iktidarda olan bir partinin söyleminin yüzde kaçını ülkenin durumundan, muhalefetin tutumundan, yerli ve yabancı basından, meydanlardan, stadyumlardan, özetle milletten şikâyetin oluşturduğunun uygun biçimde nicelleştirilmesi kuşkusuz olanaklıdır. Böyle bir katsayıyı tanımlamaya girişecek siyaset bilimcilere önereceğimiz tek şey, yakınma sınırlarını aşıp hakaret ve düşmanlığa varan öğelerin formüle daha ağırlıklı biçimde dahil edilmesinin uygun düşeceğidir.
Belki “şikâyet katsayısı”ndan daha önemli bir gösterge de, “bölücülük katsayısı”dır. Bir iktidar, her edimiyle, milleti başka bir doğrultuda yeniden bölmeyi amaçlıyorsa, “bölücülük katsayısı”nı tek bir sayısal değerle ifade etmek zor olabilir. Onun için bu katsayıya bir nicelik yüklemeye çalışmak yerine, “milleti bölmeye çalışanın er ya da geç kendisinin bölüneceği” biçiminde bir toplumsal yasa kestirimini siyaset bilimcilerimizin irdelemesine sunmak burada daha uygun olabilir.
“Millete düşmanlık” katsayısı
Farklı katsayıların söz konusu olduğu durumlarda, bunların bileşik etkisini yansıtacak ortak bir gösterge türetmeye çalışmak âdettendir. İktidarın kalan raf ömrü açısından bu işlevi görecek doğal bir gösterge vardır. O da, “millete düşmanlık” katsayısıdır. Burada da mevcut iktidarın, iktidarını sürdürebilmek için milletin bir bölümünü diğerinin üstüne kışkırtmaktan başka bir çaresinin kalıp kalmadığına bakılır.
Bütün bu sanal deneylere karşın, yanıtı hâlâ merak konusu olan bir soru daha kalıyor. Milletin içine çıkamayan, dünyada terör örgütleri dışında iyi ilişki içinde olduğu kimse kalmamış, yönetimini sürdürebilmesi milleti bölme üstüne kurulu bir iktidara, kibrit bulup sigarasını yaktıktan sonra acaba Temel ne kadar “raf ömrü” biçerdi?