Geriye dönüş belgesi
Altılı masanın mutabakat metni, Ankara da mı yazılmış yoksa Londra’da mı anlamak güç. Türkiye’nin bağımsızlaşmasından şikayet eden Batılılar yıllardır ne söylüyorsa, adeta ete kemiğe bürünmüş, altı parti başkanın elinde değnek olmuş.
Değnek diyorum, siz onu sopa olarak da okuyabilirsiniz. Bu metinden anladığımız şu: Şayet seçimi kazanırlarsa Batılıların talep ettiği her şey verilecek. Bu ne demek biliyor musunuz? Milli savunma, milli sanayi, milli ekonomi, milli eğitim… başında milli olan ne varsa unutun. İHA, SİHA, Milgem, şehir hastanesi, köprü, yol, havalimanı, fabrika, toplu konut, sosyal yardım… hepsi çöpe.
Batı ne kadar mama verirse onunla yetineceksin, Batı neye müsaade ederse onu yapacaksın. Terörle mücadele? Mücadele şöyle dursun, teröristler bakan koltuğuna oturmazsa şükredin!
CAHİLLE SOHBET
“Toplumsal yaşamımızda Batı değerleri hakim” diyorsun, adam, “ne yani Doğu’nun değerlerini mi alacaktık” diye çemkiriyor! Doğunun değeri zannettiği şey de “Doğu işte budur” diye boş kafasına boca edilmiş bir sürü hurafe, bir dolu sapkınlık.
Doğu’ya ve Doğululuğa bu denli hakaret, olsa olsa bir aşağılık kompleksinin sonucudur. Daha beteri adamın zihin dünyasında Türk milletinin kendi değerlerine sahip olabileceği ihtimali bile yok! Mutlaka bir yerlerden değer ithal etmek gerektiğini düşünüyor.
Eğitim sistemimiz hala bu zavallı kafaları ürettiğine göre daha gidecek çok yolumuz var demektir.
SARIŞIN SEVDASI
Recaizade Mahmut Ekrem’in Araba Sevdası misali, “Batılı” tarzda her şeye çabucak meftun oluyoruz. Bilecik’te belediye başkanı bir hanım var, sapsarı saçları ile daha çok bir Finlandiyalıyı andırıyor. Muhaliflerimizin bu hanıma bakmaktan başları dönmüş, ciğerleri yanmışçasına bağırıyorlar: İşte böyle başkan istiyoruz, yetmez böyle bakan, o da yetmez “first lady” olsun, o da yetmez Cumhurbaşkanı olsun!
Sorsan en demokrat kendileri ama saç rengine göre lider seçiyorlar. Daha vahimi de şu: Gevrek gevrek “aptal sarışın” fıkrası anlatanlar ile sarışın başkan görünce vidaları gevşeyenler aynı ahmaklar.
HAYVAN DÜŞMANLIĞI SOYKIRIMIN KULUÇKASI
Naziler kitapları yakarak başlayıp, sonunda insanları yakmaya kadar varmışlardı ya hani, işte hayvan düşmanlığı da böyle bir şey. Hayvanlara zulmederek işe başlayan “Batı medeniyeti”, kara derilileri, Müslümanları, Doğuluları, Yahudileri vs. öldürerek zirveye ulaşmıştı!
Soykırım, bir Batı icadıdır. İnsanların soyları sebebi ile kitlesel imhası anlamına gelir. Ama sıradan bir imha işi değil bu. Planlı, programlı bir şey. Öldürmenin bile en verimli olan yöntemini bulmuş Batılı beyaz adam. O yöntemleri uygulayarak istenmeyen ırklardan “en az maliyetle” kurtulmayı planlamış. Biz en çok Yahudilere yapılan Holokost’u biliyoruz ama, Batının tarihinde pek çok böyle kıyım var.
Beyaz adam soykırım mekanizmasını önce hayvanlara tatbik etmiş, onlarda denemiş. Avrupa’da hayvanların toplanıp yok edilmesi ile soykırım teknikleri bire bir aynı. Paris’te, Berlin’de neden bir tane sokak köpeği, bir tane sokak kedisi yok sanıyorsunuz? Geçen yüzyılın başında hepsini özel yöntemlerle toplayıp imha ettiler de ondan.
Bizdeki gariban da bunu bir medeniyet ölçütü sanıyor. “Avrupa’da sokakta köpek yok bizde de olmasın” diye kıvrım kıvrım kıvranıyor. Yahu adamlar soykırımcı, senin atanda dedende böyle bir suç yok. Bununla iftihar edip hayvanları kollayacağına Batılı katillere benzemenin hayalini kuruyorsun.
Altını kalın kalın çizelim: Hayvan düşmanlığı, insan düşmanlığının kuluçkasıdır. Bugün hayvana yönelen şiddet yarın insana yönelir. Hem de öyle bireysel düzeyde falan da kalmaz, daha korkunç cürümlerin kapısını aralar.