22 Kasım 2024 Cuma
İstanbul 18°
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Gıda enflasyonu: Fiyatları değil sistemi değiştir!

Melih Baş

Melih Baş

Gazete Yazarı

A+ A-

Enflasyon oranının kaç olduğu konusunda ENAGrup’un çalışmasına bakarsak, TÜFE endeksinde 10 aylık (yılbaşından bu yana) artış oranı 115,82 olmuş! Üç rakamlı enflasyon oranı olduğundan dolayı dörtnala (galloping) enflasyon deniyor! Haydi TÜİK’e bakalım, ona göre de yüzde 85,51. TÜİK’inkini seçip ona yakınsak bakalım. Alt endeksler itibariyle gıdada artış oranı yüzde 99,05; ulaştırma’dan sonra ikinci en yüksek artış oranı. Bu durum yıllardır böyle ama 2018’den sonra hepten böyle! Dünyada da mı böyle? Hem evet hem hayır. FAO’nun Dünya Gıda Fiyatları Endeksi’nde de ciddi bir artış trendi var. Ülkemiz yüzde 90’ları aşan oranıyla Lübnan ve Sudan’dan sonra üçüncülük kürsüsünde! Bak şu feleğin işine!

ENFLASYON NEYDİ SAHİ?

Paranın satınalma gücü kaybı bir sonuçtur, bu sonucun ait olduğu süreç arz-talep dengesinde talep lehine bozukluktur. Dışa yani ithalata bağımlı üretim yapısını düzeltmeden (sürekli beslenen maliyet enflasyonu nedeniyle), tüketicilerin gerçek ihtiyaçları yerine yapay (türetilmiş) isteklere yönelik kışkırtılmalarına fren yapmadan (talep enflasyonu) dengeyi sağlayamazsınız. Enflasyon özellikle farklı sınıflarca hissedilen hayat pahalılığı anlamında ekonomideki bir bozukluktur. Olumsuz olmaya gerek yok. Teşhis belli, tedavi belli. Sorun niyet meselesi. Niyet olursa kısmet de olur elbette.

GIDA ENFLASYONUNU AŞAĞI ÇEKMEK     

Önce pantolonu çekmek gerek. Gıda sistemindeki ishal nedeniyle tuvaletten kalkamıyoruz ki! Nedir bu ishalin nedeni, sistemdeki bozukluk. Nedir bu bozan virüsler, bakteriler ve parazitler? Sistem mantığıyla bakalım: Girdi-süreç-çıktı ve geri besleme ve hatta ileri besleme.

Gıda sisteminde girdilere baktığımızda, başta tarım sisteminin yapısal sorunları var (tohum, ilaç, gübre ve tarım araç-gereç ve makinelerinde dolaysız olarak dışa veya dolaylı olarak değişkenliği ve dalgalılığı çok artmış dövize bağımlılık –dolarizasyon, eurotizasyon vd.-, tarıma en elverişli arazilerin madencilik gibi başka sektörlere tahsisi, sulama sistemlerindeki sorunlar, toprak kalitesi yitimleri, sözleşmeli çiftçilik gibi ürün desen bozulmalarına yol açan uygulamalar, tarımın finansmanı ve borçlu üreticilerin hızlı artışı sorunları, üreticilerin tarımsal üretimden çekilmeleri, kooperatifçiliğin teşviğindeki eksiklikler  vb). Elbette bunun yanısıra iklim değişikliğinin getirdiği kuraklığı da yanına koymak gerek! Demek ki, önce tedarik cephesinde yapılacak hem de bütünsel olarak ele alınacak sorunlar çözülmeli. Metilasyon döngüsünün burasında sorun değil sorunsal (içiçe geçmiş sorunlar yumağı) var! Bu arada tarımsal girdi enflasyonu yüzde 138; tarımsal üretim enflasyonu ise yüzde 163’ün üzerine çıktı! Kader!

HHH

Gıda sisteminde sürece baktığımız zaman üreticiden tüketiciye dek geçen süreçte (tarımsal girdilerin gıdaya dönüştürüldüğü imalatçılardan dağıtıma girdiği pazarlama kanalındaki sürecin sonuna dek) ne kadar el değiştiriyorsa o kadar masraf kalemi (depolama ve taşıma gibi gıda lojistiği giderleri, vergiler vb.) ve aracı aktörlerin kârları devreye giriyor. Yani maliyet değeri üzerine eklerle değişim değerine dönüşüyor ama habire değişerek! Sonunda kullanım değeriyle ilgisiz bir market fiyatıyla karşı karşıya kalıyoruz çıktı olarak. Gıdada tarladan çatala olan uzaklık, kapitalist gıda rejiminde küresel aktörlerin (ve onların yerli işbirlikçilerinin) biçimlendir(il)mesiyle açıldıkça açıldı.

HHH

Çıktı olarak gıda ürünleriyle ya hallerin sonrasında (küçük üreticinin kendi ürünlerini getirip satması hariç) semt pazarında, ya da marketlerde karşılaşıyoruz. Farklı gelir gruplarının satın alma güçlerine göre fiyatlar farklı sınıfları farklı etkiliyor. Farkların farkına varmak gerek! Kimi illerdeki semt pazarlarındaki kimi satıcıların fiyatlarının da marketleri aratmadığı olmuyor değil hani! Bunlar hallere topu atıyorlar, kabzımallar topu üstlenmiyorlar. Kimse ayranım ekşi demiyor yani! Peki ayran niye ekşidi? Marketler yüzünden mi? Sözde beş zincir market piyasayı altüst ediyormuş! Rekabet Kurumu’nun geçen yıl hazırladığı Hızlı Tüketim Malları raporuna göre geleneksel satış kanallarının cirosu azalırken market zincirlerininki artmış. Bakalım ne olmuş? İnceleme (analiz-sentez) yaparken verilere değil, enformasyona (işlenmiş veriden göstergeler üreterek) ve giderek bilgiye (enformasyonun neden sonuç analizine tabi tutulmasıyla ortaya konan) dayanılır.

İlk dokuz aylık denetlenmiş finansal verilere göre tablo şöyle:

  • BİM’in ciro artışı yüzde 104,1 iken maliyeti yüzde 105,8 artmış, brüt kâr marjı yüzde 18,7den 18’e düşmüş
  • Şok’da bu rakamlar sırayla şöyle yüzde 99 ve 97,2; 23,3 ve 23,9
  • Migros’ta ise şöyle: yüzde 93,1 ve 91,4; 24,4 ve 25,1
  • Carrefoursa’da ise şöyle: yüzde 94 ve 99,1; 27,6 ve 25,6

Demek ki neymiş: Bunlar geometrik fiyat artışlarını kendi kendilerine yapmıyor ve kârlarını katlamıyorlarmış. Ayrıca ABD ile kıyaslandığında Wallmart’a bakarsak, onun da brüt satış kâr oranı yüzde 23,7.

SONUÇ VE ÇÖZÜM

O halde gıda güvencesi ve gıda güvenliği ve hatta gıda hakkına ilişkin çalışmada sistemin son halkasına bakıp, o halkayı zor kullanarak ıslah etmeye çalışmanın çözüm olmayacağı açık. Metilasyon döngüsü bozulmuş, tümüyle düzeltmek gerekir, sistemi değiştirerek. Yani yukarıda sayılan sorunlara bütünsel çözüm üretmek için sistemi girdiden sürece, süreçten çıktıya tümüyle değiştirmek gerek. Ancak o zaman gıda enflasyonunda madalya kürsüsünden ineriz.

Bireysel olarak ne yapabiliriz acaba? Yerel üreticilerden alıp yerel tüketsek mesela! Marketlerden değil de ya kooperatiflerden (fiziksel veya internetle) satın alsak sözgelimi! Semt pazarlarına gitsek ama gidip manav tipi stantlardan değil de küçük üretici standlarından alsak mı? İhtiyacımız olan şeyleri alsak, ithal ve pahalı gıdalardan uzak dursak ve imrenmesek mi acep? Soruları uzatmayayım artık, semt pazarına gideceğim çünkü!                          

Not: Güvenlik Çalışmaları Cilt II, Arel Üniversitesi Yayını içinde gıda güvenliği meselesini ayrıntılı biçimde kaleme aldım. İlgilisi kitaba ulaşabilir. Ayrıca çok yararlı bir kitap daha salık vereyim:  Gıda Paradoksları, Sabriye Ak Kuran, Gazi Kitabevi yayını.