24 Kasım 2024 Pazar
İstanbul
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Gıda, kıtlık ve savaş

Michael Roberts

Michael Roberts

Gazete Yazarı

A+ A-

Kıtlığın ve gıda güvensizliğinin, doğa ve hava koşullarının değişkenliğinden ziyade insan yapımı olduğunu kanıtlayan bir şey varsa, dünya çapında milyonlarca insanı açlığın kıyısına getiren mevcut gıda krizidir.

Rusya-Ukrayna savaşı, küresel gıda arzı felaketini gözler önüne serdi. Ancak bu durum savaştan çok önce oluşmaya başlamıştı. Gıda tedarik zinciri durmadan küreselleşti. 2008-9 Büyük Durgunluğu, dünyanın dört bir yanındaki çiftçilerden gelen tedariki kontrol eden çok uluslu gıda şirketlerine bağlı olarak bu zinciri bozmaya başladı. Söz konusu şirketler talebi yönlendirdi, gübre arzı yarattı ve ekilebilir arazinin çoğuna hâkim oldu. Büyük Durgunluk vurduğunda ise karlarını kaybettikleri için yatırımları kıstılar ve 'Küresel Güney'deki gıda üreticileri üzerindeki baskıyı artırdılar.

FİYATLAR 2008 KRİZİ SEVİYESİNDE

Gıda arzının temellerindeki çatlaklara; artan petrol fiyatları, mısır bazlı biyoyakıtlara yönelik artan talep, yüksek nakliye maliyetleri, finansal piyasa spekülasyonları, düşük tahıl rezervleri, bazı büyük tahıl üreticilerinde şiddetli hava koşulları ve artan korumacı ticaret politikaları eşlik etti. Bu, pandemi başlamadan önce 2019'a kadar süren uzun buhranın gıda 'iklimiydi'.

Büyük Durgunluktan sonraki gıda krizi nispeten kısa sürdü, ancak bunu 2011-12'de başka bir gıda fiyatları patlaması izledi. Sonunda, "emtia patlaması" sona erdi ve gıda fiyatları bir süreliğine nispeten sabit kaldı. Ancak küresel tedarik zinciri çöktüğü, nakliye maliyetleri fırladığı ve gübre tedariki kuruduğu için pandemideki durgunluk yeni bir krizi tetikledi. Tahıl fiyat endeksi, fiyatların 2021'de 2008’deki kriz seviyelerine ulaştığını gösterdi.

Gıda, kıtlık ve savaş - Resim : 1
2007-8 gıda, benzin ve gübre krizi - 2007-8 gıda, benzin ve gübre krizi - 20021-22 gıda, benzin ve gübre krizi

EN SAVUNMASIZ BÖLGE AFRİKA

Dünya, ikinci dünya savaşından bu yana yaşanan en kötü ekonomik kriz olan COVID-19 pandemisinin kuyruk rüzgarlarından henüz kurtulamadı. Üstelik bunlar, birçok ekonominin milli gelire göre büyük borç yükleriyle karşı karşıya olduğu bir zamanda ülkeleri etkiliyor. Afrika, en savunmasız bölge. Kuzey Afrika, çoğu Rusya ve Ukrayna'dan gelen büyük bir net buğday ithalatçısı olduğundan, özellikle akut bir gıda kriziyle karşı karşıya. Sahra Altı Afrika ağırlıklı olarak kırsaldır, ancak artan kentsel nüfusu nispeten fakirdir ve ithal tahıla yönelim daha fazladır. Afrika'nın birçok yerindeki çiftçiler, nakliye ve döviz sorunları nedeniyle şişirilmiş fiyatlarla bile gübreye ulaşmakta zorlanıyor. Aşırı derecede yükselen maliyetler, çiftçilerin karlarını aşındırmanın yanında üretimi artırmaya yönelik teşvikleri azaltarak, daha yüksek gıda fiyatlarının yoksulluğu azaltıcı faydalarını gölgede bırakacaktır.

Çatışma ve iklim değişikliğinden zaten etkilenmiş olan ülkeler, mukayese edilmeyecek şekilde en savunmasız olanlardır. Savaşın harap ettiği Yemen, ithal tahıllara büyük ölçüde bağımlı. Kuzey Etiyopya, devam eden çatışmalar ve insani bir krizle karşı karşıya olan, dünyanın en fakir bölgelerinden biridir. Ocak ve şubat aylarında art arda gelen tropik fırtınalar ve siklonlar yüzünden gıda sistemi bozulan Madagaskar da öyle. Afganistan'da ekonominin ve temel sağlık hizmetlerinin çökmesi nedeniyle çocuk ölüm oranları yükseliyor. Myanmar'ın GSYİH'si Şubat 2021'deki askeri darbeden sonra yüzde 18 küçülmüştür.

UZAYAN SAVAŞ SÜREKLİ ENFLASYON

Rusya-Ukrayna savaşı bu gıda güvenliği ve fiyat felaketini daha da kötüleştirdi. Rusya ve Ukrayna, küresel tahıl ihracatının yüzde 30'undan fazlasını oluşturuyor. Tek başına Rusya, küresel gübrenin yüzde 13'ünü ve petrol ihracatının yüzde 11'ini sağlıyor. Ukrayna ise dünyada ithal edilen ayçiçek yağının yarısını temin ediyor. Bunlar bir araya geldiğinde, yaşanan kriz, küresel gıda sistemi için büyük bir arz şoku ve Ukrayna'da uzayan bir savaş ve Rusya ekonomisinin artan izolasyonu, gıda, yakıt ve gübre fiyatlarını yıllarca yüksek tutabilir.

Rusya'nın Ukrayna'yı işgali, küresel gıda fiyat endeksini tüm zamanların en yüksek seviyesine çıkardı. İşgal, Ukrayna'nın bir zamanlar vızır vızır işleyen Karadeniz limanlarını atıl bıraktı ve Rusya'nın ihracat kabiliyetini kısıtlarken, tarlaları bakımsızlığa sürükledi. Pandemi tedarik zincirlerini hırpalamaya devam ederken, iklim değişikliği daha fazla kuraklık, sel, sıcaklık ve orman yangınlarıyla dünyanın birçok tarım bölgesinde üretimi tehdit ediyor.

MİLYONLAR İÇİN AÇLIK RİSKİ

Dünya Gıda Programı’na göre milyonlarca insan açlığa sürükleniyor. “Yetersiz beslenmiş” olarak kabul edilenler, birkaç yıl boyunca büyük ölçüde değişmeden kaldıktan sonra 2020'de 118 milyon kişi arttı. Mevcut tahminler şimdi bu sayıyı yaklaşık 100 milyon daha yukarıya taşıyor. Akut açlık seviyesinde olan, yani kısa vadeli gıda tüketim ihtiyaçlarını karşılayamayan insan sayısı, geçen yıl, bir önceki yıla göre yaklaşık 40 milyon arttı. Savaşın her zaman aşırı açlığın ana itici gücü olduğu bilinmektedir ve şimdi Rusya-Ukrayna savaşı milyonlarca insan için daha fazla açlık ve açlık riskini artırmaktadır.

IMF Genel Müdürü Kristalina Georgieva: “Birkaç ülke için bu gıda krizi, bir borç krizinin üzerinde yükseliyor. 2015'ten bu yana, borç sıkıntısı çeken veya yakın olan düşük gelirli ülkelerin payı yüzde 30'dan yüzde 60'a yükselerek iki katına çıktı. Birçokları için borçların yeniden yapılandırılması acil bir önceliktir… Açlığın dünyanın en büyük çözülebilir sorunu olduğunu biliyoruz. Krizin yaklaşma zamanı, kararlı bir şekilde hareket etme ve onu çözme zamanıdır.”

ÇÖZÜMLER YETERSİZ VEYA ÜTOPİK

Ancak bu felakete yönelik ana akım çözümler ya yetersiz, ya ütopik ya da her ikisi. Yapılan çağrı, “büyük tahıl üreticilerinin” lojistik darboğazları çözmesi, stokları serbest bırakması ve gıda ihracatı kısıtlamaları getirme dürtüsüne direnmesidir. Petrol üreten ülkeler, yakıt, gübre ve nakliye maliyetlerini düşürmeye yardımcı olmak için yakıt kaynaklarını artırmalıdır. Ve hükümetler, uluslararası kuruluşlar ve hatta özel sektör, gıda veya mali yardım yoluyla sosyal koruma sağlamalıdır.

Bu tekliflerin hiçbiri gerçekleşmiyor. Büyük kapitalist güçler, aç ve yetersiz beslenmiş milyonlarla bu yoksul ülkelere yardım etmek için çok az şey yapıyor. Geçen ayın sonunda, Avrupa Komisyonu, AB'deki çiftçileri desteklemek ve bloğun gıda güvenliğini korumak için ek önlemlerle birlikte 1,5 milyar avroluk bir yardım paketi açıkladı. Dünya Bankası Grubu, Uluslararası Para Fonu, Birleşmiş Milletler Dünya Gıda Programı ve Dünya Ticaret Örgütü liderleri, gıda güvenliğini ele almak için acil ve koordineli eylem çağrısında bulundu. Bunlar güzel sözler ama ortada eylem yok.

GERÇEK YARDIM BORÇLARI SİLME

Gerçek bir yardım, yoksul ülkelerin borçlarının silinmesi olacaktır. Ancak IMF ve büyük güçlerin teklif ettiği tek şey bir borç servisinin askıya alınması – borçlar devam edecek ama geri ödemeler ertelenebilir. Önerilen bu "rahatlama" acıklıdır. Toplamda, son iki yılda G20 hükümetleri sadece 10,3 milyar doları askıya aldı. Dünya Bankası'na göre ise yalnızca pandeminin ilk yılında düşük gelirli ülkeler toplam 860 milyar dolarlık bir borç yükü biriktirdi.

Diğer IMF “çözümü” ise ekstra yardım için kullanılacak uluslararası para olan Özel Çekme Haklarının (SDR) boyutunu artırmaktı. IMF, SDR programı aracılığıyla 650 milyar dolarlık yardım enjekte etti. Ancak SDR'lerin dağıtımı için yürürlükte olan “kota” sistemi nedeniyle, SDR kotaları orantısız bir şekilde zengin ülkelere doğru eğiliyor. Düşünün ki Afrika, Alman Bundesbank'tan daha az SDR aldı!

SRİ LANKA ÖRNEĞİ

Makroekonomik koşullar artık gıda isyanlarını ateşliyor. Birleşmiş Milletler Ticaret ve Kalkınma Konferansı (UNCTAD), “Çatışma Zamanında Daralma” başlıklı yeni bir raporda, önümüzde duran senaryoları açıkladı. Borç krizi birkaç yıldır hazırlık aşamasında olan Sri Lanka, temel dinamikleri gösteren faydalı bir örnektir. Havaleler ve ihracat pandemi sırasında çöktü ve bu, hayati olan turizm sektörünü de sekteye uğrattı. Büyümedeki yavaşlama bütçeyi zorladı ve döviz rezervlerini tüketerek Sri Lanka’yı artık petrol ve gıda ithal etmekte zorlanır bir duruma sürükledi. Kıtlıklar akut. Al Jazeera'nin bildirdiğine göre, yetmişlerinde iki adam yakıt için sırada beklerken öldü. Süt fiyatları arttı ve kağıt ve mürekkep sıkıntısı nedeniyle okul sınavları iptal edildi. Sri Lanka, bu yıl 7 milyar dolardan fazlasının ödenmesi gereken 45 milyar dolarlık uzun vadeli borcunu ödemek için mücadele ederken, salgın sırasında temerrüde düşen Arjantin ve Lübnan da dahil olmak üzere, buğday ithalatına büyük ölçüde bağımlı olan ülkelere katılma noktasına gelmiş durumda.

Gıda, kıtlık ve savaş - Resim : 2
20 yılın çabası boşa gitti
(Yetersiz beslenme, milyon insan)

FAİZ ARTIRIMI VE BORÇ KRİZİ

Arzı artırmak, gıda stoklarını serbest bırakmak ve Ukrayna'daki savaşı sona erdirmeye çalışmak yerine, hükümetler ve merkez bankaları, gıda açlığı çeken yoksul ülkelerin borç yükünü artıracak şekilde faiz oranlarını artırıyor. Merkez bankası faiz oranı artışları arz kesintilerinin yarattığı enflasyonu kontrol etmek için küresel bir durgunluğu ve bir “gelişmekte olan piyasalarda” borç krizini kışkırtmak dışında hiçbir şey yapmıyor.

Büyük güçler için artan protestolar ve siyasi kargaşanın derinleşmesi, açlıktan ölen insanlardan daha fazla endişe veriyor. ABD Hazine Bakanı Janet Yellen'ın dediği gibi: “Enflasyon on yıllardır görülen en yüksek seviyelere ulaşıyor. Gıda ve gübre fiyatlarındaki keskin artış, dünya genelinde hane halkları üzerinde, özellikle de en yoksullar üzerinde baskı oluşturuyor. Ve gıda krizlerinin toplumsal huzursuzluğu açığa çıkarabileceğini biliyoruz.”

Gıda, kıtlık ve savaş - Resim : 3
Aşırı açlık
(Akut gıda güvensizliği, milyon insan)

KAPİTALİZMİN KÜRESEL KRİZİ

1840'larda, kapitalizm küresel olarak egemen üretim tarzı haline geldiğinde, Marx, Tahıl Kanunlarının yürürlükten kaldırılması ve 1846'dan sonra serbest ticaretin zaferiyle bağlantılı olarak endüstriyel-kapitalist gıda üretiminin “yeni rejiminden” bahsetmişti. Bu “yeni rejimi”, gıda üretiminin hayvancılık ve yönetimindeki gelişmeler etrafında “yeniden düzenlenmesi” ve hayvan tezeği bazlı gübre kimyasındaki gelişmelerle birlikte ürün rotasyonu tarafından yönlendirilen “İngiltere'deki geniş ekilebilir arazilerin” dönüştürülmesiyle ilişkilendirmişti.

Kapitalist gıda üretimi, gıda verimliliğini çarpıcı biçimde artırdı ve gıda üretimini küresel bir girişime dönüştürdü. 1850'lerin ortalarında, bu eğilimler zaten belirgindi: İngiltere'de tüketilen buğdayın yaklaşık yüzde 25'i ithal edildi, yüzde 60'ı Almanya, Rusya ve Amerika Birleşik Devletleri'nden ithal edildi. Ama aynı zamanda, yeni bir gıda güvensizliği biçimi yaratan düzenli ve tekrarlayan üretim ve yatırım krizlerini de beraberinde getirdi. Artık kıtlık ve açlığın suçu doğaya ve havaya. Şimdi açıkça kapitalist üretimin eşitsizliklerinin ve küresel ölçekte toplumsal örgütlenmenin sonucuydu. Ve acı çeken en fakir olanlar oldu. Karl Marx bir keresinde kıtlığın "sadece zavallı şeytanları öldürdüğünü" yazmıştı.

Bu küresel bir krizdir ve pandeminin ele alınması gerektiği ve iklim krizinin ihtiyaç duyduğu şekilde küresel eylem gerektirir. Ancak, küresel gıda endüstrisi birkaç çok uluslu gıda üreticisi ve dağıtıcısı tarafından kontrol edilirken ve sahiplenilirken ve dünya ekonomisi yeni bir çöküşe doğru giderken böyle bir küresel eşgüdümün sağlanması imkansızdır.