22 Kasım 2024 Cuma
İstanbul
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Göçmen işçilerin göçmen yazarı: Fakir Baykurt

Selçuk Ülger

Selçuk Ülger

Site Yazarı

A+ A-

Okuduğum ilk Fakir Baykurt romanı Tırpan'dı. Liseye yeni başlamıştım. Nitelikli yazınsal yapıtların insanı tepeden tırnağa değiştirebilecek bir güce sahip olduğunu ilk kez bu sarsıcı romanın sayfalarında kaybolduğumda anlamış, Fakir Baykurt'un bütün yapıtlarını bir an önce bulup okumaya, okumakla kalmayıp o koca yürekli yazarımızla bir gün mutlaka tanışmaya ant içmiştim...

1995 yılının üşüten bir Frankfurt güzü. Yağmur taneleri küçük evimizin pencerelerine tıp tıp vuruyor. Sevgili yazarım Fakir Baykurt’la mutfağımızdan çaylarımızı alıp oturma odasına geçtik. Evimizdeki ilk konukluğu bu. Daha ilk yudumda, “Karanfilli çayınıza bayıldım! Bu çay bana konukluğu uzattıracak, bilesiniz!” diye karımın mutfaktan duyacağı tonda seslendi.

“Çaya biraz daha karanfil atalım, yazarımın konukluğu uzasın!” diye ünledim ben de coşkuyla. Delidoluluğu severdi; mutlu mutlu gülümsedi. Oturmadan önce bir kez daha sımsıkı kucaklaştık. Çayından bir yudum daha çekip sordu: “Sımsıcak evinize beni konuk ettiren bu büyük sevgimiz, yeraltı suları gibi tertemiz dostluğumuz ne zaman, nasıl başladı seninle?” Gözlerimi sevgi dolu bakışlarıyla buluşturup: “Lise birde, Tırpan’la…Okumadım, yaladım yuttum o romanı...” dedim. Duygulandı. “Epey eskiymiş dostluğumuz öyleyse!” dedi. “Öyle; epey eski canım Hocam!” dedim heyecanla…

O günden sonra evimizi evi bildi, yolunu hep Frankfurt’a düşürdü.  Ormanlarda, parklarda dolaştık; müzeler, şatolar gezdik. Dosttan öte, baba oğul gibiydik. Birbirinden güzel anılarımız oldu…
Essen Üniversite Kliniği’nde soğuk ellerini avuçlarımıza alıp solgun yanağına son bir veda öpücüğü bıraktığımız güne kadar sürdü ‘yeraltı suları kadar tertemiz’ dostluğumuz. Vedalaşmamızdan birkaç gün sonra, 11 Ekim 1999’da, klinik odasında son nefesini verdi büyük yazarımız...

Biz bozkır çocuklarının yüreğinde köy enstitülü yazarların, özellikle de Fakir Baykurt'un ayrı bir yeri vardır. Gözlerimizdeki sis perdeleri onların romanlarıyla, öyküleriyle aralanmıştır çünkü.

Fakir Baykurt romanlarının umutsuzluğu reddeden, gür sesli, başıdik kahramanları, hep güçsüzden, kimsesizden, arkasızdan yana saf tutmayı öğretti bize. Onun yapıtlarını okuyarak özgüven kazandık, onun varsıl dil dünyasına girerek keşfettik Türkçemizin gücünü. Kitaplarından emdiğimiz insancıllık ve vicdan duygusu, kötüden, kötülükten hep uzak tuttu bizleri...

Kendisini, Akçaköy'ün yoksul, kitapsız bir evinden alıp köy enstitülerinde eline kalem tutuşturan, yurdumuzun büyük yazarları arasına katan Atatürk Cumhuriyetine vefâ borcunu fazlasıyla ödemiş bir yazarımızdır Fakir Baykurt...

Almanya’da yaşadığı yıllarda gittiği edebiyat etkinliklerinde, yerli, yabancı gazetelere, radyolara verdiği demeçlerinde, gazete ve dergilerdeki yazılarında, emperyalist merkezlerin istekleri ve çıkarları doğrultusunda, ülkesi aleyhine söylenmiş tek bir sözcüğe rastlayamazsınız.

Batı devletleri beni alkışlasın, ödüllere, madalyalara boğsun, kitaplarım daha çok satsın, ünüme ün katayım diye, ne Batı'nın palazlandırdığı ayrılıkçı etnik milliyetçilik tuzağına düşmüş ne de 'insan hakları', 'barış' ve 'demokrasi' kılıfı altında sunulan ilkel mezhepsel öbeklenişlere omuz vermiştir. Bilimin, eğitimin, sanatın ışığı altında toplanmış, bilinçlenmiş ve aydınlanmış bir cumhuriyet yurttaşı olmamızdan yanaydı onun duruşu hep...
Ruhr havzasındaki okullarda Türk göçmen çocuklarına kara tahta önünde yıllarca öğretmenlik etti. Tıpkı Anadolu bozkırlarındaki gibi ekmeğini alın teriyle verdiği derslerden ve yazdığı kitaplardan çıkarttı. Göçmen işçileri içerden gözlemleyen, onların sevinçlerini, kederlerini yapıtlarına olanca çıplaklığıyla yansıtan usta bir kalem olduğu için, Avrupa'daki göçmenlerimizin de büyük sevgi duyduğu bir yazarımızdı Fakir Baykurt.


Güçlü kalemini hep, “Hiçbir namuslu çaba, varsıl, mutlu azınlık için olamaz!” diyerek sivrilten ve onlarca ölümsüz yapıt bırakarak aramızdan ayrılan büyük yazarımız Fakir Baykurt’u, ölümünün 23. yılında artan bir özlemle, sevgiyle anıyoruz.