23 Kasım 2024 Cumartesi
İstanbul 18°
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Görüş alanı

Yavuz Alogan

Yavuz Alogan

Eski Yazar

A+ A-

İnsan dümdüz karşıya baktığında 95 derecelik, kafasını sağa sola çevirdiğinde 350 derecelik, bacaklarını oynatmadan gövdesini döndürdüğünde ise 360 derecelik görüş alanına sahip olabiliyormuş.
Ancak seçici algı diye bir şey var. Baktığınız her şeyi görmediğiniz, algılamadığınız anlamına geliyor. Bazı şeyleri görmek istemiyor olabilirsiniz. Bu daha çok bireylerde görülen bir özelliktir. Çok sevdiğiniz birinin size tuzak kurduğunu görmezsiniz mesela, kişinin sadece size iyi gelen yanlarını görüş alanı içinde tutarsınız. Tuzak üstünüze kapandığında geriye doğru bakarak her şeyi görürsünüz fakat iş işten geçmiş olur.
Siyasette de benzer bir durum vardır. Temel hipotezlerinizle çelişen olguları görüş alanınızdan bilerek ya da farkında olmadan çıkarırsınız. Fakat olgular böylece ortadan kalkmış olmaz, bir sonraki aşamada mutlaka yeniden, bu kez farklı bir kılıkta, hatta tehlikeli biçimde karşınıza çıkar.

Ayrıca sizin görmek istemediğiniz şeyi başkaları görüyor olabilir. Bu yüzden başarı potansiyeli olan her siyasetin, kendi söylemiyle (ajitasyon ve propaganda) çelişiyor olsa bile bütün olguları görüp değerlendirmesi, görüş alanını genişletmesi gerekir. Daralma pahasına bütün olguları değerlendiren siyasi hareketler bir sonraki evrede genişleme imkânına sahip olabilirler, fakat genişleme uğruna bazı olguları görüş alanının dışında tutanlar bu olguların önem ve şiddet derecesine bağlı olarak bir sonraki evrede daralmak durumunda kalırlar.

Elbette olguların önem dereceleri farklı olabilir. Mesela Türk Ordusu’nun bütün halkı arkasına alıp ABD’ye meydan okuyarak Amerikan-İsrail koridorunu kesmek için savaşması önemli bir olgudur ve görüş alanımızın tamamını kaplamıştır. Fakat öte yanda, harekâta katılan bazı özel harekât polislerinin ve askerlerin bir elleriyle Rabia, öteki elleriyle bozkurt işareti yaparak objektiflere poz vermeleri ve bu görüntülerin sosyal medyada hızla yayılması çok vahim bir olaydır ve mutlaka sonuçları olacaktır.

General rütbesinden emekli olmuş bir askere, “Bu ne iştir?” diye sordum. “Bu bir rezalettir” diye cevap verdi duraksamadan. Savaşın değil kıyametin içinde olunsa, düşman orduları Polatlı’ya kadar gelmiş olsa bile bu işaretleri yapan üniformalı şahıslar hakkında soruşturma açılması gerekir. Seçim propagandası mı yapıyorsunuz? Devlet’in emrinde savaşan milletin askeri siyasî olarak farklılaşamaz. Bu tehlikeli bir gelişmedir, en temel ordu disiplini anlayışına aykırıdır ve görüş alanının içinde yer almalıdır.

Kışlaya ve camiye siyaset sokmak, anayasa kuşa çevrilmiş olsa bile suçtur. Cuma Hutbesi’nde ana muhalefet partisini eleştirmek suçtur. Sekiz yaşındaki kız çocuğunu kameraların önüne çıkarıp “Şehit olursa inşallah bayrağı da üzerine örtecekler maşallah” vs demek her türlü pedagojik anlayışa terstir, vatanseverlikle açıklanamaz. Burası Somali mi?

Somali demişken, oradaki Türk askeri, eğitim verdiği Somalili askere İzmir Marşı’nı söyletiyormuş. Çok güzel! Bunu görüş alanımızın içine alıyoruz. Fakat Manisa 1. Piyade Eğitim Tugayı’nda 4 bin 520 askerin yemin töreninde askeri bandonun AKP’nin propaganda dizisi “Diriliş”in açılış müziğini icra etmesini görüş alanımızın dışına çıkarmıyoruz.

Devlet’in eğitim öğretim alanını neredeyse tamamen tarikat ve cemaatlere terk etmiş olmasını görüş alanımızın merkezine yerleştirmeliyiz. “Eğitimde tarikatların Etkisi”ni araştıran Prof. Dr. Esergül Balcı, “Sonuçlar karşısında biz de hayrete düştük,” diyor. “Taşrada durum aslında daha vahim. Devlet eğitimden kademe kademe çekilmiş.”

Sınırlarımızı korumak için verdiğimiz savaş sadece “etkisiz hâle getirilen terörist sayısı,” Amerika şunu dedi Rusya bunu yaptı, “rejim” şuradan girdi buradan çıktı, dünya harp tarihinde ilk defa hareketli hedefi top atışıyla vurduk vs meselesi değildir. Bunlar elbette önemli. Fakat en önemlisi Sayın Balcı’nın şu sözleri: “Doğu ve Güneydoğu’daki medreseler Irak, İran ve Suriye gibi sorunlu ülkelerdeki benzer yapılarla irtibat halinde.”
Sadece askerle, silahla kazanılmış tek bir savaş yoktur. İç cephe ümmetçi değil ulusçu anlayışla kurulmalıdır.

Yazarın Önceki Yazıları Tüm Yazıları
HDP sorunu 24 Ağustos 2019
Müşterek harekât 17 Ağustos 2019
Yeni bir dünya 06 Ağustos 2019
Üretim devrimi 03 Ağustos 2019
Demokrasi sorunu 30 Temmuz 2019