10 Ocak 2025 Cuma
İstanbul 12°
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Mersin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Grevlerin ertelenmesi

Engin Ünsal

Engin Ünsal

Eski Yazar

A+ A-

Grev hakkı özgür sendikacılığın ayrılmaz bir parçası ve olmazsa olmazıdır. Toplusözleşme düzeninin yaptırım gücüdür ve bir temel Anayasal haktır. 87 No’lu ILO Sözleşmesi’nin 3. Maddesinde, “Sendikaların etkinliklerini serbestçe düzenleme” hakkı bu bağlamdadır. Grevler sendika üyeleri açısından birleştirici, aralarındaki kardeşliği pekiştirici eylemlerdir. Türküler söylenir, halaylar çekilir ve greve çıkan işçiler bir sınıf olmanın, bir sınıfa ait olmanın o zevkini doyasıya yaşarlar. Hükümetler grevleri sevmezler çünkü üretimi aksatır, toplumu etkiler, hükümete ve işverene yönelik eleştiriler toplum desteğini sağlayınca siyasiler oy kaybı yaşamaya ve grevci işçileri, grev kararı alan sendikaları düşman gibi görmeye başlarlar.

GREV HAKKININ İÇİ BOŞALTILMIŞTIR

ILO’nun 87 ve 98 sayılı yasaları kamunun, yani devletin, işçi-işveren ilişkilerine müdahalesine sıcak bakmaz. Bu ilişkinin boyutları taraflar arasında kotarılmalıdır der. Gelin görün ki ülkemizde devlet sendikacılığı ve toplusözleşme hakkını Anayasa’da kabul etmiş ama yasalarda bu hakların özünden çok şey almıştır. Sendika üyeliği yasal güvencelere bağlanmış gibi gözükse de işverenler sendikalı olan işçileri kolaylıkla işten çıkarabilmekte ve Çalışma Bakanlığı giderek yaygınlaşan bu tutuma karşı suskun kalmaktadır. Yasal hakların yargıda kabul ettirilmesi ise uzun bir işkencedir. Toplusözleşme yapabilme çifte baraja bağlanmış ve Çalışma Bakanlığı’nın keyfi tutumuna terkedilmiştir ve Bakanlık bu yetkisini siyaseten AKP’ye biat eden sendikalar için cömertçe, sendika özgürlüğünü ve demokrasiyi savunan sendikalar için kasıtlı olarak cimrice kullanmaktadır. Tek Gıda-İş Sendikası’nın ÇAYKUR’da yaşamak zorunda bırakıldığı hukuki rezalet bunun somut örneğidir. Bunların dışında yasanın 62. maddesindeki grev yasakları ve 63. maddesindeki hükümetin grev erteleme yetkisi sendika özgürlüğüne indirilen büyük darbedir. Bugün ülkemiz gerçeğinde sendikalar grev hakkı gasbedilmiş durumdadır.

GREV ERTELEMELERİ HAKSIZ VE DAYANAKSIZDIR

Grev ertelemeleri grev yasağına dönüşmektedir. 6356 sayılı yasanın 63. maddesi hükümete başlamış bir grevi ulusal güvenlik ve genel sağlık nedeni ile 60 gün süreyle erteleme hakkını kabul etmiştir. Bu iki kavramın yasada tanımı yoktur ve hükümete grev ertelemelerinde çok geniş bir takdir hakkı tanımıştır. Hükümet bu hakkın kullanımını 2003 yılından bu yana kötüye kullanarak 8 grevi inandırıcı olmayan nedenlerle ertelemiştir. Aydınlık’ta araştırmacı ve dinamik gazeteci Tarık Tekgözli’nin bu konuda yayınladığı yazı AKP’nin işçiye bakışını çok net olarak ortaya koymaktadır. ABD’de bu yetki Yüksek Mahkeme’nin kararı olmak koşulu ile Başkan tarafından kullanılmaktadır. İşçilerin büyük çoğunlukla oy verdiği AKP, işçinin dostu değildir. İşçiler ve sendikacılar bu gerçeği anladıkları an ülkenin siyasetinde çok şey değişecektir. Ertelenen grev 60 günlük erteleme süresi sonunda anlaşma olmazsa Yüksek Hakem Kurulu’na gitmekte, işçinin ve sendikanın özgür iradesi yerine bu kurulun iradesi yani mecburi tahkim egemen olmaktadır. Oysa ILO 60 günlük erteleme süresi sonunda grevin kaldığı yerden devam etmesi görüşündedir, doğru olan da budur.

AKP, ÖZGÜR SENDİKALARIN DÜŞMANIDIR

Çıkardığı yasalar, sergilediği uygulamalar işçilerin koşa koşa oy verdiği AKP’nin işçinin dostu olmadığını ortaya koymuştur. İşin garibi sendika yöneticileri bu gerçeği yaptıkları seminerlerde işçi anlatmaktan korkmaktadırlar. Hiçbir sendika işçiye siyasal gücünü anlatmıyor, anlatamıyor. Oysa işçilerin gerek eylem olarak gerek oy olarak beğenmedikleri, kendilerine karşı olan bir iktidarı devirecek oy gücü vardır. Neden bu gücü kullanamazlar ve sürekli yakınırlar anlaşılmaz. İktidarda işçi dostu olmayan bir partinin bulunmasından en başta sendika yöneticileri sorumludur. Onlar sustukça ve işçilerin geleceğine sahip çıkma cesaretini göstermedikçe bu sömürü, bu eziklik, bu hak tanımazlık devam edecek hiçbir sendikacını ve işçinin bu sömürü düzeninden şikayet etmeye hakkı olmayacaktır. İşçi sorunlarının çözümü toplusözleşme masalarında değil işçinin siyasal bilinçlenmesindedir.